1. YAZARLAR

  2. Ali Bayramoğlu

  3. Açılım ve taraflar
Ali Bayramoğlu

Ali Bayramoğlu

Açılım ve taraflar

A+A-

İktidarın Kürt hamlesinde, iktidar bakımından netleştiği açık. PKK ve YPG’ye karşı asayişçi tutumdan ödün verilmeyeceği de ortada. İktidarın asayişçi açılımı anlayışı ile Suriye’de izlediği politika birbirini tamamlar nitelikte.

Suriye’de yeni dengeler, özellikle Fırat’ın batı tarafında Kürt güçlerinin kontrol ettiği, Türkiye’nin uzun süredir mesele yaptığı alanların boşaltılmasına yol açıyor. YPG, Tel Rıfat’ı terk etti, Münbiç’in eli kulağında. Kısacası, batıda Rusların hakim olduğu bölgelerde Türkiye son gelişmelerle bir ‘alan temizliği’ yapıyor.

Fırat’ın doğusu için Ocak sonrasına, Trump’ın gelişine, pazarlıklara yönelik de el kuvvetlendiriyor. Türkiye’nin, tutumu ve kontrol ettiği Sünni güçlerle birlikte İran karşısında doğal tampon görevi en az Kürtlerin kadar kuvvetli bir ihtimal kılmaya çalışıyor.

Ayrıca Esad’ı masaya oturtmak olup biteni bir araç haline getirme peşinde. Bu, Türkiye için Fırat’ın doğusunda Kürt özerkliğini dışlayan masa arayışı demek. Bu çerçevede silahsız bir Rojava’nın Ankara’nın ana hedefi olduğu açık.

Türkiye bakımından arayışlar ve tahmini koşullar bunlar…

Suriye’deki gelişmelerin tetiklediği durum ile birleşince, açılıma Türkiye’nin verdiği anlam sadece içeriği bakımından değil, istikameti açısından da netleşiyor.

Ne var ki bu, tam bir netlik için yeterli değil.

Zira bu yol yalnız yürümüyor.

Açılım hamlesinin kaderi ilk aşamada önemli ölçüde Kürt hareketine bağlı. Bu hareketin, Kandil’i, Öcalan’ıyla Türkiye’nin hamlesine ne karşılık vereceği önemli ve belirleyici olacak. Öcalan-Dem görüşmesi gerçekleşirse, top Kürt tarafında olacak.

Ne olabilir?

2013 dönemiyle karşılaştıracak olursak, Kürtlere önerilenler oldukça geride.

2013’te şu üç unsur belirleyiciydi

Öncelikle Türkiye yeniden yükselen bir şiddet baskısı altındaydı. 2011 tarihinde açılan terör sayfası 20 ayda 912 kişinin hayatını alan en kanlı sayfa olmuştu. 2012 sonbaharında başlayan PKK’lı hükümlü ve tutukluların hapishanelerdeki kitlesel açlık grevleri başka önemli durumdu. Kürt hareketinin eli nispeten kuvvetliydi ve çözüm süreci bu koşularda bir ihtiyaç olarak başlamıştı. İkincisi, şu veya bu şekilde taraflar arasında Kürt sorununa değen bir müzakere iklimi vardı. Üçüncüsü, Kürt sorunu milli sınırlar içinde cereyan eden ve çözüm bekleyen bir sorundu.

Bu kez gündemde müzakere fikri yok. Çatışma çözümü girişimi tek eksenli, açık pazarlık görüntüsüne iktidar tümüyle kapalı. Buna karşılık Öcalan’a ev hapsi ve Kürt meselesini siyaset yoluyla ifade etmek, silahsızlanma, silahlı örgütün feshi karşılığında sunulan öneriler. Yine bu kez Türkiye’nin Kürt sorunu, artık önemli ölçüde bir ucu Irak diğer ucu Suriye’ye uzanan bir bölge sorunu dahası Rojava’da Kürt hareketi önemli ölçüde kökleşmiş ve bir yaşam alanı bulmuş bir bölge sorunu. Kürt hareketi bakımından yılların umudu temsil ediyor, Türkiye için ise Kürt devleti riski ve endişesine gönderme yapıyor. İktidarın çatışma çözümü ihtiyacı da buradan devletin bölgede alan genişletme, boşlukları doldurma, fırsatları kullanma stratejisinden kaynaklanıyor.

İki dönem arasındaki ortak nokta, sorunun baskısı ve ağırlığındaki süreklilik…

Ancak şu aşamada asıl soru yukarıda belirttiğim gibi Kürt hareketinin, Öcalan’ın bu koşullar çerçevesinde nasıl hareket edeceği?

Öcalan, “soluk alırsam, siyaset yapabilir, farklı yoldan mücadele edebilirim” diye düşünebilir. Nitekim ilk çözüm sürecinde de Öcalan, silahlı unsurları çekmeyi bir söz karşılığında, somut bir devlet adımı olmadan kabul etmişti. Devletle görüşme ve meşruiyet hedefini, örgütünün kimi itirazlarına rağmen yeterli görmüştü. Bu kez de benzer bir tavır alabilir.

Ancak bu kez, Kürtlerin kaybedecek daha fazla şeyi var. Bu da, Rojava’nın varlığıdır. Bu bakımdan örgütten gelecek itiraz muhtemelen daha kuvvetli olacaktır. Kaldı ki Öcalan’ın silahsız bir Rojava’ya ‘evet’ demesi de tartışılır bir durumdur. Nitekim Kürt hareketi, bugün Trump’ın göreve başlamasını, ABD’yle ilişki geliştirmeyi, kendilerine omuz verilmesini kuvvetli bir biçimde umuyor ve bekliyor. Hedeflerinin Suriye’de bir statü arayışı olduğu muhakkak.

Bahçeli’nin hamlesini bölge dinamikleri gerektirdi.

Açılım veya çatışma çözümü, adı her neyse, bir Kürt barışı ancak Kürt sorununun tüm alanını veya bölgesel dış dinamikleri, özellikle Suriye’yi dikkate alarak mümkün olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar