1. YAZARLAR

  2. Mustafa Karaalioğlu

  3. Bir devrin sonu... Suriye halkının zaferi
Mustafa Karaalioğlu

Mustafa Karaalioğlu

Bir devrin sonu... Suriye halkının zaferi

A+A-

53 yılı baba ve oğul Esad yönetiminde geçen 61 yıllık Baas rejiminin yıkılması, hem de neredeyse tek kurşun atılmadan kolaylıkla yerle bir olması, Suriye, bölge ve insanlık için hayırlıdır. Suriye, kendi halkına ölüm yağdırmaktan çekinmeyen, korkak ve zalim bir diktatörden kurtuldu. Bütün dünya Esad’ı kabul etmişken ve onu hâlâ bir lider zannederken Suriyeli muhalifler ve Suriye halkı gerçeğin bambaşka olduğunu herkese gösterdi. “Dokunsan yıkılacak” rejime dokundular ve onu yıktılar.

Bir milyona yakın insan hayatını kaybetti, 12 milyon Suriyeli mülteci durumuna düştü, sayısız infaz ve katliam yaşandı; kimyasal silah bile kullanıldı… 13 yıllık karmaşa, savaş, ölüm, sürgün, yıkım, yoksulluk ve belirsizliğin ardından sadece 12 günde Esad’ı deviren ve ülkelerini geri kazanan Suriye halkı büyük zafere imza atmıştır. Bir devrim bu kadar şiddetsiz, bu kadar kontrollü ve bütün etnik kesimlere bu kadar saygılı olabilirdi; bunu başardılar. Artık iktidar olan muhalifler sınavın en zor kısmını başarıyla geçtiler ve sonrası için de umut verdiler. Böyle devam etmeleri ve ülkeyi vadettikleri gibi hakka, hukuka, kurullara riayet ederek yönetmeleri savaştan çok büyük zarar gören ülkeleri için en hayırlı yol olacaktır.

Bu noktaya nasıl gelindi, Esad nasıl düştü?

Gerçek şu ki kimse bunu beklemiyordu ve rejiminin aslında bittiğini, çürüdüğünü kimse analiz edememişti. Yani, bugün çıkıp kim biz zaten böyle olacağını biliyorduk derse pek inandırıcı olmaz. Sahadaki en aktif ülkelerden birisi olan Türkiye bile daha birkaç gün öncesine kadar Esad’la görüşerek Suriye’nin geleceğini konuşmak istiyordu! Yine de Ankara’nın son süreçte operasyon konusunda bilgi sahibi olduğu görülüyor. Suriye Milli Ordusu’nun koalisyona katılması bunun işaretidir.

Öte yandan, Arap Birliği de Esad’ı yeniden toplantılara çağırmaya başlamıştı. Bir yanlış analiz de bu. ABD’nin seçilmiş yeni başkanı da Esad’a değinmeksizin Suriye’den çıkmak fikrini söyleyip duruyordu.

Kimse bilmiyordu…

HTŞ öncülüğündeki 21 muhalif grup Halep’e girene kadar tablo böyleydi… 11 günün bütün hikâyesi ve öncesinde nasıl bir planlama olduğunu bilemiyoruz. Hâlâ eksik parçalar var ama kesin olan şu ki HTŞ Lideri Colani ve konseyi gerçekçi bir değerlendirme yapmış. Rusya ve İran’ın artık Esad’a yardım edemeyeceğini ve bu durumda Esad’ın hiçbir gücünün kalmayacağını hesaplamış. 13 yıldır bir türlü tam olarak gelmeyen fırsatı görmüş. “Bugün değilse hiçbir zaman” diye düşünmüş ve düğmeye basmış.

Bazıları “Bu kadar kolay mı?” diye sorabilir. Belki bu kadar kolay değil ve sürecin içinde ABD hatta Rusya dahi olabilir ancak HTŞ bu girişimi göze almasaydı, devrim olamazdı bu kesin. Niyet olmadıkça, cesaret sergilenmedikçe hiçbir uluslararası güç işe yaramaz ve devrimi getiremezdi. Zaten, böyle gelecek devrim de devrim olmazdı…

Peki, şimdiden sonra ne olabilir, ne olmalı?

Yeni Suriye’de, 61 yıldır görülmeyen ve teneffüs edilmeyen bir özgürlük havası olacaktır. Halkıyla barışık ve geniş katılımla bir yönetim teşekkül edilmesi ihtimali yüksektir. Bu sağlanamazsa kaos asla bitmez. Sağlandığı takdirde de kimse Suriye’yi karıştıramaz.

Türkiye en nihayet kazanan taraftadır. Suriye iç savaşında ağır bedeller ödeyen bir ülke olarak bu pozisyon yeni dönemdeki etkinliğimizin garantisidir. Yönetimin yardımcısı olmak ve istikrarın sağlanması için çaba göstermek Ankara’nın bölgedeki gücünü ve prestijini artıracaktır. Bundan sonraki yapılanmanın inşasında rolünü genişletmek Türkiye’yi Suriye kaynaklı güvenlik problemlerinden de uzaklaştıracaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar