
Bir Sorumluluk Bilinci Olarak Takva
Takva kelimesinin kök anlamı korumadır. “Weqa” kökünden anlam bulan “takva” “korunma-koruma” anlamına gelmektedir. Her ne kadar korkma anlamını da içeriyor olsa da esasında bu korku risklere karşı duyarlı olmakla alakalı korkma ve korkutma olarak anlaşıla
Yusuf Dursun - Ufkumuzhaber
“Ey Âdem oğulları! Size hem edep yerlerinizi örtecek bir elbise, hem de giyinip süsleneceğiniz bir elbise indirdik. Takvâ elbisesine gelince, en güzel ve en hayırlı elbise işte odur. Bunlar, insanlar düşünüp öğüt alsınlar diye Allah'ın indirdiği âyetlerdendir.” (Araf Suresi 26)
Takva elbisesi takvaya bürünmek davranışlarımıza takvayı giydirmek
ذٰلِكَۗ وَمَنْ يُعَظِّمْ شَعَٓائِرَ اللّٰهِ فَاِنَّهَا مِنْ تَقْوَى الْقُلُوبِ
“Her kim Allah'ın hükümlerine saygı gösterirse, şüphesiz bu, kalplerin takvâsındandır. Kimler Allah'ın emirlerine saygı gösterirse kalplerindeki erdemi (takva) sergilemiştir. Bu böyledir; kim Allah'ın nişanelerine saygı gösterirse, şüphesiz o kalplerin takvasındandır.” (Hacc suresi 32)
Takva kelimesinin kök anlamı korumadır. “Weqa” kökünden anlam bulan “takva” “korunma-koruma” anlamına gelmektedir. Her ne kadar korkma anlamını da içeriyor olsa da esasında bu korku risklere karşı duyarlı olmakla alakalı korkma ve korkutma olarak anlaşılabilir. Kur’an meallerinde genellikle takva, Allah’tan korkma olarak çevrilmiş ise de bu maksadı izah etmede yeterli bir anlam olmadığı gibi kavramın asıl amacına ulaşmaya engel bir algı da oluşturmaktadır.
Takva ile ilgili meşhur bir rivayeti yeri gelmişken aktarmakta fayda var. Hz. Ömer Übey bin K’ab’a soruyor takva nedir diye Übey: ‘Sen hiç dikenli bir alanda tarla bahçe vs. yürümedin mi o dikenler paçalarına yapışmasın diye paçalarını sıvayıp kendini korumaya almadın mı? İşte takva budur, kendini korumaya almandır’ der. Dolayısıyla takva insan hayatının kendisine bulaştırması muhtemel kirlerden kötülüklerden kendisini, kalbini, duygularını, ailesini ve toplumunu korumaya almasıdır. Bu aynı zamanda bir sorumluluktur.
Takva, en yüksek derecede sorumluluk bilinci demektir. Sorumluluk bilincinin yüksek düzeyde olması koruyucu görevi yapar; zira takvanın kökeninde koruyuculuk vardır. Ayrıca takva hesap verebilirlik niteliği de taşımaktadır. Yaptığınız her şeyin bir hesabı olduğunu hem bu dünyada hem ahirette yaptıklarının hesaba tabi tutulacağı bilinciyle hareket etmemizi sağlar. Bu bir tür korumadır belki de en güçlü koruma budur.
Sorumluluktan söz ediyorsak bunun iki temel boyutu vardır:
Birincisi, bireysel sorumluluk. Kendimizi bize maddi ve manevi zarar verecek şeylere karşı korumaya almak ve bunun hesap verebilirlilik neticelerini de dikkate alarak yapmak.
İkincisi, toplumsal sorumluluk: Bunu toplumun en küçük parçası olan aileden başlamak üzere yakın akrabalar, yakın çevre komşular, köy ve mahalle sakinleri kasaba, kent ve nihayetinde çerçeve giderek daha büyük boyutlar kazanarak genel anlamda tüm insanlık için zarar verebilecek şeyler konusunda uyarı ve telkinlerde bulunmak. Bu takvanın amacına matuf bir misyon yüklenme sorumluluğudur. İnsanın birey olarak yaşamasının mümkün olmaması ve zorunlu olarak bir toplum içerisinde yaşıyor olması ona iki boyutlu bir sorumluluk yüklemektedir. Nitekim Rasulullah (a.s.v) den rivayet edilen bir hadiste peygamberimiz bu toplumsal sorumluluk misyonu ile ilgili insanların yeterli ilgi ve özeni göstermemelerine karşı serzenişte bulunur. Câbir radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Benim ve sizin durumunuz, ateş yakıp da, ateşine cırcır böcekleri ve pervaneler düşmeye başlayınca, onlara engel olmaya çalışan adamın durumuna benzer. Ben sizi ateşten korumak için kuşaklarınızdan tutuyorum, siz ise benim elimden kurtulmaya, ateşe girmeye çalışıyorsunuz.” (Müslim, Fezâil 19. Ayrıca bk. Buhârî, Rikâk 26; Tirmizî, Edeb 82)
Sorumluluk kişisel olduğu kadar toplumsaldır da. Nitekim “Sizi yeryüzünün halifeleri yapan, size verdiği şeylerde, sizi denemek için, kiminizi kiminizden derecelerle üstün kılan O'dur. Doğrusu Rabbin, cezası çabuk olandır ve O, bağışlayandır, esirgeyendir. Sizi geçen ümmetlere yeryüzünde halef eden O'dur.” (Enam 165) Bu ayet, insana Allah adına yeryüzünü imar etme sorumluluğu yüklemekte, bu imar’ı fesada çevirenlere karşı kendisini ve toplumu korumaya alarak mücadeleye teşvik ediyor. Bunu niçin ‘her kavram zıddı ile kaimdir’ deriz. Nitekim takvanın karşıt anlamı ‘fücûr’dur. Bunu Şems suresi 7. ayet çok net olarak önümüze koymaktadır. “Biz takvayı ve fücûru benliğinize ilham ettik.”
Fücûr, özün bozulmasıdır. Bu, insan için düşünüldüğünde fıtratın bozulması, başka nesneler için düşünüldüğünde çürüme olarak ifade edilebilir. Özün bozulması insanın elest bezminde rabbine verdiği sözü unutup yerine getirmemesidir. Halbuki fatihayı her okuduğumuzda bu sözü tekrar ediyoruz “Hamd sanadır ey rabbim ancak sana boyun eğer. ancak senin emrine uyar ve ancak senden yardım isteriz.” Bu söz karşısındaki duruşumuz takvamızı ya da fücûrumuzu ifade eder.
Binaenaleyh takva insanda hesap verebilirlilik bilinci de oluşturur. Nitekim yapıp ettiklerimizden dolayı Rabbimize hesap vereceğimiz inanç ve bilinci bizi, kalbimizi ve duygularımızı kirletecek şeylere karşı duyarlı kılar. Onlara yaklaşmamamız gerektiğini bize öğretir. Dolayısıyla takva kavramı bu noktada hem koruma hem korkma anlamını içerecek şekilde kendisini gösterir. Selam ve dua ile
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.