Bu kadar mı kötüyüz?
Savunma sanayii bahsi açılınca, bu sanayie yapılan harcamaların yeryüzündeki yoksulların tamamını birkaç defa yoksulluktan kurtaracak bir miktara baliğ olduğunu ve bu harcamaların dünyayı iyileştirmeye yaramadığını da bir dakika durup düşünmemiz lazım.
Bu düşünce tarzı, insan türünün geldiği bu aşamada romantik kalır.
Olsun yine de düşünmek lazım.
Dünya tehlikeli bir yer haline geldi.
Kendini kollamazsan birileri seni ‘ham’ yapabilir.
Reel politik boşluk kaldırmaz.
Etrafımız barut kokuyor. Ateş bütün Ortadoğu’yu sardı saracak.
Öyleyse, “Hazır ol cenge eğer ister isen sulh u salah.”
Tamam, bunu kabul ettik diyelim.
Zarurete binaen savunma sanayiimizi geliştirelim.
Peki, savunma sanayiimizi geliştirmek için iktidarın daha önce söylemediği, vaat etmediği bir vergi ihdas etmesi doğru mudur?
Bizde iktidarlar, seçim kampanyalarında vatandaşa ne vereceğini anlatır, salacağı vergileri vaat etmez.
Salar vergiyi, sana sormaz bile, günü gelince toplar.
Herkesten toplamaz. Vergi muafiyetlerinden istifade eden, sevdiği, imtiyaz verdiği gökten zembille inmiş, iktidarın kayırmayı adet haline getirdiği bir mübarek zümre vardır. Hatta bazen affettiği, tahakkuk etmiş vergisini sildiği.
Bu vergisi silinenler arasında biz sıradan vatandaşlar yokuz.
Bizim vergilerimiz ya kaynağından kesilir ya da çay içerken, bakkaldan mendil alırken, manavdan domates alırken, istasyondan benzin alırken harcama sırasında tahsil edilir.
Yani iktidarın yakında sana vergi salacağım, ayağını denk al diye bizi uyarmak gibi bir vazifesi yok.
Fakat verginin bir mantığı olması lazım.
Mesela vatandaşın kazancından makul ölçüde vergi almak bu mantığın hudutları içindedir.
Vatandaşın harcamasından vergi almak da mantıklı sayılır.
Fakat harcasın harcamasın vatandaşın kredi kartının limitinden vergi alınması yeni bir keşif.
Ayrıca, insanlar kredi kartıyla harcama yaptığı zaman Kdv, ötv, lüks tüketim vergisi diye isimler koyup vergiyi alıyorsun.
Al vergiyi, onun uygun gördüğün kısmını savunma sanayiine tahsis et.
Notere evrak tasdik ettirmem gerekti. Mesela diplomam için ‘aslı gibidir’ deyip mühür vurdurtacağım.
Ondan da vergi almak istiyorsun.
Hani Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek bu sene yeni vergi salmayacaklarını söylemişti?
Bazı iktisatçı görünümlü elemanlar vergi lafını pek tutmadılar.
Vergi değilmiş, destekmiş.
Benim anladığım, Türk diline göre vergi ‘vermek’ fiilinden türetilmiştir.
Ben veriyorsam vergidir, en azından benim açımdan vergidir.
Bakan Şimşek, toplanan paranın bir kuruşunun bile bütçeye girmeyeceğini söylüyor.
Bir paranın bütçeye girmemesi faydalı bir şey mi?
Girsin bütçeye, bütçeden planlı bir şekilde harcarsın.
Ayrıca, doğru kullanacağına itimat etsek de etmesek de parayı iktidarın tasarrufuna veriyoruz iktidar da harcıyor.
Bazen doğru yere, bazen yanlış yere harcıyor.
Nereye harcadın diye sorduğumuz, mesela 128 milyar dolara nereye gitti dediğimiz zaman devlet ricalinin asabı bozluyor.
Öyle bilir bilmez, doğruya yanlışa harcaya harcaya ekonomiyi bozdular. Bozmasaydılar savunma sanayiini de yüksek teknoloji ürünlerini de geliştirmeye yetecek parası olurdu devletin.
Yanlış harcadılar, yanlış yönettiler, ekonomiyi göz göre göre krize soktular.
Paranın bütçeye girmemesi harcamada daha çok serbestlik anlamına bile gelebilir.
Bizim yetkililerimiz büyük tecrübe kazandılar, parayı verimli bir şekilde sevk ve idare etmenin profesörü oldular.
Bir para onların kontrolünde seyr ü süluk ederken, hammaddeyi kim nereden satın alacak, üretimi kim yapacak, arada üretilen ve üretilmeyen artı değerden kim istifade edecek? Bunu yönetmenin üstadı oldular.
Şöyle bir şey tasavvur edebiliyor musunuz?
Bir miktar para, bu zevatın erişebildiği üretim hattına benzer bir platformdan sağ salim, başına bir kaza gelmeden geçerek üretim hattının nihayetine ulaşacak?
Bu kadar mı kötüyüz?
Günahlarını almayalım. İyi insanlar var. Fakat onları bahsi geçen üretim hattının civarına yaklaştırmazlar, uzağında başka türlü meşgul ederler.
Neyse, ertelediler bu nevzuhur vergileri.
Ama hala almaya niyetleri var.