1. YAZARLAR

  2. Fehmi Koru

  3. Buna can mı dayanır? Kısa 25. Yüzyıl tarihi
Fehmi Koru

Fehmi Koru

Buna can mı dayanır? Kısa 25. Yüzyıl tarihi

A+A-

Son zamanlarda bana mutsuzluk veren bir şey var: Dünyanın gittiği yön herkesi rahatsız ediyor etmesine ama, buna isyan etmek, çıkış yolları arayışına girmek, hatta lanetlemek yerine, anlamaya çalışmak daha tercih ediliyor.

Oysa dörtte birini geride bırakmakta olduğumuz 21. Yüzyıl’a büyük umutlarla girmiştik.

İki büyük savaş, o savaşların sebep olduğu yıkım, Sovyetler Birliği adlı otoriter bir rejimin altına düşmüş aralarında Avrupa ülkelerinin de bulunduğu kalabalık nüfus, Varşova Paktı ile NATO blokları arasında süregiden ve bir şeylerin rayından çıkmasının nükleer bir felakete yol açacağı Soğuk Savaş hiç de küçümsenecek dertler değildi.

20.Yüzyıl nesilleri, dünyanın neresinde yaşıyor olurlarsa olsunlar, o dertleri derinden hissettiler. Türkiye’de bizler, ihtilafın sınır ülkesi olduğumuz için, daha fazla hissettik o dertleri…

İşte bu yüzden 21. Yüzyıl’a umutlarla girmiştik.

Sovyet sistemi demokrasi ve özgürlükleri temsil eden rakibi karşısında tutunamayarak kendini feshetme yoluna girmiş, yalnız o da değil, diktatörlüklerin yerini de temsili yönetimler almaya başlamıştı.

Bir önceki yüzyıla damga vurmuş askeri müdahaleler ve darbelere sahne olmuş Güney Amerika, Asya ve Afrika’da sular durulmuşa benziyordu. Dünyamız sanki ihtilafların savaşa başvurmadan çözülebileceği bir döneme girmekte gibiydi.

Soğuk Savaş’tan en fazla etkilenen Avrupa, çekirdek üyeleri arasına Sovyet baskısından kurtulmuş Orta ve Doğu Avrupa ülkelerini de teker teker alarak güçleniyor, biraz gayret edilebilse Türkiye’nin de üyeliğine izin verecek bir birliğe dönüşeceği görüntüsü veriyordu.

Demir Perde gerisine düştükleri için aramızda akrabalık bağları bulunduğunu unutmaya başladığımız Orta Asya’daki ülkeler özgürlüklerine kavuşmuş, bu yolda gözlerini ilk açtıklarında yanlarında ülkemizi bulmuşlardı.

Yeni yüzyılın ilk yılında ABD’deki hassas hedeflere düzenlenen saldırı ve sonrasında patlayan savaş bile umutları yok edemedi. Bush-Blair ikilisinin 11 Eylül saldırılarını kullanarak çıkardıkları savaşa verilen global tepkiler, dünya halklarının bir büyük yok edilişe izin vermeyeceği umudunu da doğurmuştu.

George Orwell’in ‘1984’ romanıyla öngördüğü distopik toplumun 21. Yüzyıl’da ete kemiğe bürüneceği beklentisini seslendirenlere gülerek mukabele edebiliyorduk.

İlk çeyreğini geride bırakmakta olduğumuz şu sıralarda her yeni gelişme bana o klasik romanı hatırlatıyor…

En sonuncu haberle biraz önce karşılaştım: Donald Trump’ın başkanı olduğu ABD, çok sayıda devletten insanların ülkesini ziyaretini yasaklama yoluna gidiyormuş.

Kırmızı, turuncu ve sarı listelerde yer alan 43 ülkenin vatandaşları listedeki renklerine göre, ya bütünüyle engellenecek (kırmızı liste: 11 ülke), ya da büyük ölçüde kısıtlanacakmış (turuncu liste: 10 ülke).

Turuncu listedeki ülkeler vatandaşlarından ABD’ye gitmek isteyenlerden sadece az sayıda zengine vize verileceği anlaşılıyor.

Sarı listede yer alan 22 ülkeye de, kendilerine tebliğ edilecek ‘eksiklikleri’ gidermeleri için 60 gün süre tanınacakmış…

Listelerin her birinde yer alan ülkelerin isimleri de haberde yer alıyor, ama ben buna lüzum görmedim. [Türkiye hiçbirinde yok.]

Trump ilk döneminde de, Müslümanların yaşadığı yedi ülkenin vatandaşlarına ABD’ye seyahat yasağı getirmişti.

Kendi vatandaşlarını da unutmuş değil Trump; kendisinin onaylamayacağı gösterilere katılanlar, barışçı da olsalar, topun ağzındalar.

Eşi ABD vatandaşı, kendisi de yasal oturma iznine sahip Columbia Üniversitesi’nin doktora öğrencisi bir Filistinli genç yurtdışına gönderilmek üzere gözaltında.

Trump en fazla gösteriye sahne olan Columbia Üniversitesi’ne verilen 400 milyon dolarlık devlet yardımını kesti.

Üniversitenin, gösterilere katıldıkları için, bir çok öğrencisinin okulla ilişkisini kestiği öğrenildi.

Nazi döneminde, Almanya’da, ülkenin Yahudi vatandaşlarına, elbiselerinin sol yakasına görünürlüğü belirgin ‘sarı’ renkli yıldız biçiminde bir rozet takarak dolaşma zorunluluğu getirilmişti.

Şimdi, ABD’de, başka ülke vatandaşları sarı, turuncu, kırmızı listelere konuluyor.

Columbia Üniversitesi öğrencilerinden birinin ülkeden ihraç edilmek üzere gözaltına alınmasını, diğerlerinin okullarıyla ilişkilerinin kesilmesini Betar adlı bir Yahudi örgütü sağlamış. İhbarcı Betar’ın sözcüsü Daniel Levy, “Elimizde daha binlerce isimlik bir liste var” demekte.

Naziler, Hitler, Anna Frank, Sovyetler Birliği, 1984 romanı…

Bunları 20. Yüzyıl’a ait kâbuslar sanıyorduk; daha beterleri 21. Yüzyıl’da, ABD’de hortlayıverdi.

Önceki ve Sonraki Yazılar