1. YAZARLAR

  2. Mesut Yeğen

  3. CHP ve Suriye
Mesut Yeğen

Mesut Yeğen

CHP ve Suriye

A+A-

Suriye’de Esad diktatörlüğünün umulmadık bir biçimde ve beklenmedik bir hızla çökmesi ve ardından oluşan bölgesel ve uluslararası ilişkiler atmosferi iç siyasetin de havasını değiştirdi. İktidar cenahında “Birkaç saatte Şam’dayız”, “Emevî Camiinde namaza duracağız” sözleri 12-13 sene önce değil de dün söylenmiş ve yeni rejimi Türkiye ve HTŞ bir başlarına kuracaklarmış zannını veren bir zafer havası oluştu. Oysa geçen hafta yazdığım üzere, ‘Suriye devrimi’ epey gecikmiş ve İsrail’in Hizbullah’ı, Ukrayna Savaşı’nın da Rusya’yı hırpalamasıyla gerçekleşebilmiş bir olay ve yeni rejim de bir başına HTŞ’yle Türkiye’nin arzusunca kurulacak gibi değil. HTŞ’nin ve Türkiye’nin önemli roller üstlenecekleri kesin olmakla beraber şu da belli: Yeni rejimin kuruluşunda İsrail’in askerî, Körfez’in malî, ABD ve AB’nin de hem malî hem siyasî nüfuzu etkili olacak. Bir de Suriye’nin şu ana kadar sahne almamış HTŞ harici aktörleri elbette. Kısaca, Suriye’de rejimin çökmesi iktidar cenahını asgari ücreti beklenenin çok altında artırmayı göze alacak denli cüretkârlaştıran bir atmosfer oluşturmuş durumda ve fakat Suriye’deki cari manzaranın da bu manzaranın yol verdiği, iktidarı havaya sokan atmosferin de geçici olması kuvvetle muhtemel.

İç siyasette değişen havanın bir tarafında iktidarın birazı suni özgüven patlaması varken diğer tarafında muhalefetin ana aktörü CHP’nin bir kısmı yanlış değerlendirmeden, bir kısmı ne yapacağını bilmezlikten kaynaklanan moral kaybı var. Suriye’de rejimin değişmesinin iktidar cenahında yarattığı havaya girme hali, 31 Mart’ta AK Parti’ye atılan farkın ağır ağır kapanmasının CHP’de yarattığı moral bozukluğunu büyütmüş görünüyor. Ne yapacağını, ne diyeceğini bilmezlik halinin yanlış şeyler yapıp, yanlış şeyler söylemeye yol açması kaçınılmazdı. Nitekim olan da bu oldu: CHP’den duyulan etraflı bir bölge ve Suriye siyaseti önerisi değil, “Esad’la görüşelim”, “Suriyeliler gitsin”, “Suriye cihatçıların” türünden isabetsiz öneriler, hamaset dolu çıkışlar oldu. 

Moral bozukluğunun ve ne yapacağını bilmezliğin Suriye bahsinde CHP’ye yaptırdıklarının etkisi Suriye siyasetiyle sınırlı kalsa, izole edilebilse, dert edilmeyebilirdi. Ortada “memleketi Suriye mi kurtaracak” denilip geçilecek bir manzara olsaydı CHP’nin Suriye siyasetindeki “ne yapsak şimdi” şaşkınlığı çok önemsenmeyebilirdi. Lakin, korkarım, söz konusu şaşkınlık Kılıçdaroğlu’nun 2023 seçimlerini kaybetmesinin en büyük sebebi olup 31 Mart’ta kazanılan büyük seçim başarısından sonra da devam eden CHP’nin Türkiye’yi yönetebilme ehliyetine ilişkin şüpheleri büyütmüş, büyütmediyse de haklı çıkarmış oldu. Suriye siyasetindeki şaşkınlığı, CHP’yle ilgili “bu CHP bu Türkiye’yi yönetemez” fikrine yataklık eden güven ve ümit açığını daha da büyütmüş olabilir. 

Durum buysa eğer, Esad’ın devrilmesiyle oluşan bugünkü Suriye resmi bir müddet sonra dengelenip, iktidarın havası dinse bile CHP yapamadığıyla bilinip hatırlanacak. Bugünkü resim dengelense bile bütün bir bölge yeniden kurulurken CHP “Esad’la görüşseydik”, “Suriyelileri gönderelim o zaman” demiş parti olacak. 

Neyse ki ipin ucu henüz kaçmış değil. Suriye’de işler hiç dengelenmeyebilir, dengelenmesi zaman alabilir ve dahası Suriye’de rejim değişikliği bölgedeki büyük bir altüst oluşun ara aşamalarından biri olabilir. Bu durumda Suriye üzerine de bölge siyaseti üzerine de daha çok söz söylemek, daha çok tutum almak, daha çok hamle yapmak gerekecek. Söylenmesi gerekecek sözlerin, alınacak tutumların, yapılacak hamlelerin hazırlığı yapılır da yeri ve zamanı geldiğinde sözün doğrusu söylenir, hamlenin doğrusu yapılırsa “bu CHP bu Türkiye’yi yönetemez” fikri de zayıflatılabilir belki. 

Yeni Bir Bölge, Yeni Bir Siyaset

CHP’nin, Suriye’nin ve bölgenin mevcut ve müstakbel hallerine dair doğru sözleri söyleyip, doğru hamleleri yapabilmesi için öncelikle yeni bir bölge perspektifine sahip olmasına ve yeni bir Türkiye ve bölge ilişkileri anlayışı geliştirmesine ihtiyaç var.  

CHP’nin sahip olması gereken yeni bölge perspektifi öncelikle hemen herkesin bilip konuştuğu bir hali idrak etmeyi, bu hali kabul etmeyi gerektiriyor. Hal dediğim şu: 1918’de bölgede kurulan ve Sykes-Picot düzeni koduyla anılan statüko bugün ikinci kez kırılmış durumda. Körfez Savaşları Sykes-Picot statükosunu Irak’ta kırmıştı, 7 Ekim 2023 sonrası süreç de Arap Baharı’nın başlatıp yarıda bıraktığı işi tamamladı ve statükonun Suriye ayağını kırdı. Ancak ikinci kırılmanın ilkinden bir fazlası var: İlk kırılmayı takip eden 20 sene İran’a bölgede şu meşhur Direniş Ekseni’ni kurma imkânını verirken, ikinci kırılma Sykes-Picot’nun Suriye ayağıyla beraber Direniş Ekseni’ni çökertti. Buna bağlı olarak, 8 Aralık 2024’ten sonra bölgede şu türden yeni bir durum var: Osmanlı arazisinin bir kısmında İngiltere ve Fransa eliyle kurulup İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki Soğuk Savaş dengesince sürdürülen statüko yeniden kuruluyor ve bu yeniden kuruluşta İran ve Rusya ‘kurucu’ aktörler olmayacak. Aksine görünen şu: Başarıya ulaşır ulaşmaz, tamamlanabilir tamamlanamaz ayrı bir bahis, lakin Osmanlı arazisinin önemlice bir kısmında, etkili aktörlerin Türkiye, Körfez ülkeleri, Batı ve İsrail olacağı bir yeni düzen kurulma yolunda. CHP’nin yeni bir bölge perspektifi geliştirebilmesi için yapması gereken de evvela bu durumu, yani bölgenin yeniden kurulmakta olduğunu idrak etmek. 

CHP’nin yapması gereken ikinci şey de şu: Tarihsel olarak kuvvetli bağı bulunan ve yanı başındaki büyükçe bir arazide yeni bir düzen kurulurken Türkiye’nin bu yeniden kuruluşa seyirci kalmasının mümkün olmadığını kabullenmek. Aksine, kuvvetli tarihsel bağları bulunan bu bölgenin yeniden kuruluşuna Türkiye’nin müdahil olması kaçınılmaz ve CHP bunu kabullenmek durumunda.

Bölgenin yeniden kuruluyor oluşu ve bu yeniden kuruluşa Türkiye’nin müdahil olmasının kaçınılmazlığı CHP’nin yapması gereken üçüncü şeye de işaret ediyor: Yeni bir Türkiye ve bölge ilişkileri perspektifi, CHP’ye ait bir Türkiye ve bölge ilişkileri perspektifi geliştirmek. CHP, AK Parti’nin mevcut Türkiye ve bölge ilişkileri perspektifini ikame edebilecek ikna edicilikte bir rakip perspektif geliştirebilirse “bu CHP bu Türkiye’yi yönetemez” fikrini de zayıflatılabilir belki.

CHP’nin yeni Türkiye ve bölge ilişkileri perspektifinin ne olabileceğine gelince… Öncelikle, AK Parti’ninki ikame edebilecek rakip perspektifin bir kısmıyla AK Parti’ninkine benzemesi kaçınılmaz. AK Parti’ninki gibi CHP’nin bölge perspektifi de Türkiye’nin bölgenin yeniden kuruluşuna kayıtsız kalamayacağını kabullenmek durumunda. Nerede farklılaşacağına gelince, CHP perspektifi Türkiye’nin bölgenin yeniden şekillenmesine AK Parti’ninkinden başka prensip ve enstrümanlarla dahlini esas alarak farklılaşabilir ve tabii ki farklılaşmalı da. CHP, Türkiye’nin, Suriye’nin ve bölgenin yeniden kuruluşuna kutuplaşma yerine bir arada yaşamayı, dışlayıcılık yerine kapsayıcılığı, çatışma ve rekabet yerine işbirliği ve dayanışmayı, inkâr ve ayrımcılık yerine tanımayı, mezhepçilik yerine sekülerliği esas alarak katılmasını teklif edebilir. Yapılması gereken basitçe bir teklif, “Biz teklif ettik buyurun siz yapın” demek değil elbette. Teklifi gerçekleştirmek için çalışabileceklerle birlikte iş yapmaktan söz ediyorum tabii ki. Demem o ki, CHP bölgede sözünü ettiğim prensiplerden esinlenen bir yeniden kuruluş için çalışabileceklerle birlikte hareket ederek pratik bir işin içinde olabilir, “Böyle yaşasanız güzel olur” diye buyuran retorik bir işin değil. 

Keza, CHP savaş, çatışma, vekil oluşturma gibi sert güç enstrümanlarına değil, tarihi ve kültürel bağları geliştirme, know-how aktarımı, ticaretin ve işbirliğinin geliştirilmesi gibi yumuşak güç enstrümanlarına yaslanan bir müdahil olma siyasetiyle kendi perspektifini AK Parti’ninkinden farklılaştırabilir. Nitekim, Türkiye’nin en çok ihtiyaç duyduğu işlerin başında gelen Türkiye ve bölge Kürtleriyle barış içinde yaşama ihtimali de bu prensip ve enstrümanlara yaslanan bir bölge siyasetiyle büyütülebilir.

Özetle, Suriye’de rejim değişikliği bölgenin yeniden kuruluşunun hem sonucu hem de semptomu. Bu yeniden kuruluşu hesaba katan bir bölge siyaseti geliştiremezse, CHP’nin falsolarının devam etmesi kaçınılmaz. Falsoların devamı da “bu CHP bu Türkiye’yi yönetemez” fikrini güçlendirmekten başka bir sonuç doğurmaz. “Bu CHP bu Türkiye’yi yönetir” fikrini büyütmenin yolu ise yeni bir bölge perspektifine sahip olmaktan, yeni bir Türkiye ve bölge ilişkileri perspektifi geliştirmekten geçiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar