1. HABERLER

  2. GÜNCEL

  3. Davutoğlu: Ya demokrasi ya da çetelerin yönetimi
Davutoğlu: Ya demokrasi ya da çetelerin yönetimi

Davutoğlu: Ya demokrasi ya da çetelerin yönetimi

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Yeni Yol Partisi'nin Grup Toplantısı'nda konuştu.

A+A-

Davutoğlu'nun açıklamalarından satırbaşları şöyle:

Dünyada ne oluyorsa Türkiye'yi etkiliyor. Önümüzdeki dönemde de dünya da Türkiye'de bir yol ayrımına doğru ilerliyor.

Davutoğlu sözlerine Münih Konferansından bahsederek başlıyor.

Münih Konferansı dünyanın nabzının atttığı bir yerdi. 2007 yılında Putin'n oradaki konuşmasında Rusya'nın stratejisindeki değişimin işaretlerini vermişti. Ardından önce Gürcistan sonra da Ukrayna müdahalesi gelmişti. yeni Amerikan yönetiminin başkan yardımcısı Münihte yaptığı konuşmada Avrupalılara seslenerek 'artık sizin değerlerinizin geçerli olduğu bir dünya yok' demişti. Konuşmasında ne Gazze'ye ne de Filistinden bahsetmedi. Yalnızca Avrupa'nın ikinci dünya savaşından sonra inşaa ettiği yapılar ve uluslarası hukuktan bahsetti. Avrupa'da yükselen ırkçılığı desteklediğini ifade ederek Almanya'daki Türk karşıtı, İslam karşıtı, yabancı karşıtı partiye yönelik hukuki engellemelerin kalkarsa geleceğin iktidar partisi olabileceğini söyledi. Dikkat çeken diğer açıklaması ise İsveç'te Kur'an-ı Kerim yakma eyleminin İsveç mahkemesince düşünce özgürlüğü olarak görülmemesine karşı çıkması oldu.

Türkiye'nin dar gündeminin ötesinde dünya neredeyse 1930'lu yılların ötesini yaşıyor. Irkçılık ve yabancı düşmanlığı yükseliyor. Amerikayla Rusya soğuk savaştan sonra ilk kez aynı yönetim anlayışlıyla bir araya geliyorlar. Ukrayna konusunda trump ile Putin bir buçuk saat görüşüyor. Suudi Arabistan'da Ukrayna'nın geleceği konuşuluyor ancak masada ne Türkiye var ne Ukrayna'nın diğer komşuları var ne Avrupa var ne de Birleşmiş milletler var. yeni bir döneme giriyoruz ve ben buna neo-emperyal yeni sömürgeci dönem diyorum. Bu yönetimlerin ortak karakterleri de oligartlara dayandırılması. Avrupa bilyonerlerin oligarşi yönetimine gidiyor.

Geçen hafta bu kürsüde yaptığım açıklamayı tekrarlıyorum. Gazzelilere hitaben söylüyorum. Eğer Amerika'nın 15 bin kilometre öteden gelip oraya el koyma hakkı varsa Gazzelilerin, Filistin Devleti kurulana kadar son meşru devletleri olan Osmanlı Devletine bir referandum yaparak bağlanma hakları vardır. Türkiye Cumhuriyeti için de bu bir mesuliyettir.

Arap medyasında bu konuşmanın destekçileri varken, Arap ulusalcıları ve Türkiye'deki tarih okumasından yoksun olanlar bana karşı çıktılar.

Doğu Akdeniz'e söz söyleyecek kim varsa önce Gazze diyecek.

Buradan iktidara iki teklifte bulunuyorum. Bir, madem Filistin devleti var o zaman o Filistin devletiyle Doğu Akdeniz'deki Filistin'in doğal gaz kaynakları konusunda mutabakat zaptı imzalayın. Aynı imzayı Suriye ve Lübnan'la yapın. Bizi Doğu Akdeniz'e sıkıştırmak isteyenleri yaptığınız anlaşmalarla Kıbrıs'la İsrail arasındaki dar alana sıkıştırın. İkinci teklifim, dün Ukrayna Cumhurbaşkanı buradaydı çünkü o da dışlananlardan biriydi. Türkiye ev sahipliği yapmak istiyor. Doğru bir politika. Ancak önce Amerika ve Rusya'ya Amerika'yla bizden habersiz ne konuştunuz diye sorun.

Gelişmeler böyle devam ederse NATO ortadan çatlayacak. Amerikan Başkan Yardımcısı açıkça artık kendi güvenliğinize kendiniz bakın dedi. Bu durumda Türkiye NATO anlaşmasının dördüncü maddesi gereğince acil bir istişareye çağırmalı ve 'ben gerek Gazze savaşı gerek Ukrayna savaşı nedeniyle stratejik çıkarlarımın ve bölgedeki risklerin tehdidi altında olduğumu düşünüyorum. Gelin bunu konuşalım' demeli.

NATO şimdi lazım olmayacaksa ne zaman lazım olacak? Orada eğer Amerika'yla ayrışma yaşanırsa da tutumunu ortaya koymalı. Türkiye birilerinin arkasından gidecek bir ülke olamaz. Türkiye öncü ülkedir. Tarihin arkasından koşulmaz tarihin içinde koşulur önüne geçilir tarih yazdırılır.

Türkiye bir yol ayrımında artık. Uluslararası hukuktan, insan haklarından, evrensel değerlerden birleşmiş milletler sisteminden ve avrupa insan hakları mahkemesinden yana mı olacaksınız yoksa bilyoner oligarşinin küçük bir modelini Türkiye'de mi kuracaksınız?

Ya demokrasi ya da çetelerin oluşturduğu bir oligarşi mi?

Her eleştireni soruşturmaya tabii tutmak tutuklamak 10-15 yıl hapishanede tutmak oligarşinin dışavurumudur. Siz sivil toplumu öldürdünüz. Muhafazakar sivil toplum örgütlerini öldürdükleri için şimdi de TÜSİAD'ı susturmaya çalışıyorlar. Muhafazakar sivil toplum kuruluşlarına sesleniyorum: yanlışlıklara karşı hep beraber 28 Şubat'ta mücadele etmiştik ve hukuk olmadan ekonomi olmaz demiştik. O zaman milli sermaye olarak gördüğümüz şirketlere baskı yapıldığında dimdik karşı çıkmıştık. Adalet yakınlarınıza uyguladığınız bir şey olduğunda adalet değildir. Adalet hasımlarınıza uyguladığınızda adalet olur.

Ekim ayında Bahçeli'nin yaptığı açıklamalardan bugüne Türkiye'nin siyaseti savruluyor. Bir taraftan Bahçeli'nin açıklamalarıyla yürüyen süreç varken diğer taraftan kayyum atamaları ve yoğun operasyonlar var. Bahçeli ilk açıklama yaptığında içeride sorunlarımızı çözmemiz gerek diyerek desteklemiştim. Ancak neden Sayın Cumhurbaşkanı'nın uygulamları neden çelişkili. Hangisi doğru? Dem Heyeti 15 Şubat'ta açıklama gelecek demişti. Herkesin kafası karışık. İktidar milletvekillerinin de kafası karışık devlet aklını inşaa etmesi gerekenlerinde kafası karışık. böyle bir Türkiye gittikçe otoriter eğilimlere teslim olan bir Türkiye olur.

Bizim kafamız net hem terörsüz bir türkiye hem de tam demokratik bir türkiye. Biri diğerinin alternatifi değil.

İktidar kanadına baktığımızda bir tarafta özgürlüklerin kısıtlanması yargıya siyasi baskı ve değişik partilerden milletvekili transferi çabası. Bir iktidar ne zaman milletvekilleri transferleri için kirli pazarlığa girişmişse çöküş başlamış demektir.

23 Mart'ta gerçekleşecek AK Parti kongresi var. Kongrede neler olacağı konusunda iktidar içindekilerinde soru işaretleri var. İktidarın MHP- AK Parti ilişkileri ise Sayın Bahçeli'nin sağlık durumuna ve insiyatifine bağlı.

23 Şubat'ta birde ana muhalefetin cumhurbaşkanı adaylığı için önseçim var. Bir yıl önce yapılan seçimde 5 yıl için büyük şehirleri yönetme yetkisi aldıktan bir yıl sonra cumhurbaşkanlığı hesapları içine girmek doğru değil. Herkesin birinci gündem maddesi İstanbul'u bekleyen deprem olması gerekiyor.

Hem iktidara hem ana muhalefete sesleniyorum, dünyayı tartışın. Nereye gidiyoruz sorusunu konuşmalıyız.

Etiketler :

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.