1. HABERLER

  2. GÜNCEL

  3. DEM Parti Grup Başkanvekili Temelli: İpe un sermeye son verin
DEM Parti Grup Başkanvekili Temelli: İpe un sermeye son verin

DEM Parti Grup Başkanvekili Temelli: İpe un sermeye son verin

“Silah bırakma meselesinin aslında oyalamanın bir mottosu olduğuna, görünen kısmı olduğuna, arkasında büyük bir oyalamanın olduğuna herkes tanıklık ediyor”

A+A-

DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Temelli, küresel bir krizin derinleştiğini, Trump etkisiyle ve gümrük vergileri düzenlemesiyle başlayan etkinin, dalga dalga yayıldığını, dünya borsalarındaki düşüşün dramatik bir hal aldığını belirten Temelli, şunları söyledi:

Ekonomideki bu kriz hali en kırılgan ülkeyi etkiler. En kırılgan ülke kuşkusuz Türkiye. Türkiye ekonomisi bugün en kırılgan ekonomiye sahip ülke. Bu konuda liderliği kimseye bırakmıyor. Arjantin daha kırılgandı, işler düzeldi. Türkiye’de işler bir türlü düzelmiyor. TÜİK mucizeler yaratsa da gerçek enflasyon düşmüyor, aslında işsizlik düşmüyor, cari açık kapanmıyor, yoksulluk endeksi ortada. Dolayısıyla ekonomideki hangi alana bakarsanız bakın bu kırılganlığın, krizin etkilerini görmemiz mümkün. Böyle bir kriz ortamında tabii ki Türkiye ekonomisi de çok daha ciddi ölçüde etkileniyor diyebiliriz. Gerçekten TÜİK’in ortaya koymuş olduğu rezalet, kabul edilebilir bir rezalet değildir. Açıklamış olduğu enflasyon rakamı, Merkez Bankası beklentilerinin bile altında geliyor artık. Dolayısıyla eşgüdüm bile yok aralarında. Bir yalan eş güdümünü bile yönetemiyorlar. İTO’nu rakamları ortada, ENAG’ın rakamları ortada, çarşı ve pazardaki zamlar, hayat pahalılığı ortada ama TÜİK inanılmaz bir rezalete imza atmaya devam ediyor.

"Makro istikrar programı dediler, makro bir yıkıma imza attılar"

Merkez Bankası'nın da sürekli tahminlerini güncellediğini, yıl sonu enflasyonda her ay yeniden tahminlerin yukarıya doğru güncellendiğini söyleyen Temelli, "Yani ortada ciddi bir başarısızlık söz konusu. Merkez Bankası Başkanı ortada yok, TÜİK’in açıkladığı rakamları bile savunamayacak hale gelmiş. Ama ortada Mehmet Şimşek var. Tarım Orman Şurası’nda konuşuyordu. Yaklaşık iki yıldır iş başında. Bir dezenflasyon programı sürdürdüğünü söylüyor ve diyor ki, ‘Dezenflasyon programımız başarılı olmuştur.’ Enflasyon rakamları açıklanalı daha bir hafta olmadı. Yıllık enflasyon yüzde 38, Mehmet Şimşek göreve geldiğinde bu yüzde 38’di. 22 ay boyunca dezenflasyon programı uygulamış, enflasyon TÜİK’e rağmen gerilememiş. Durum bu kadar vahim" diye konuştu.

Ekonomideki hiçbir tahminlerin tutmadığını, hiçbir programın başarılı olmadığını söyleyen Temelli, "Bahaneyi hala 4-5 yıl önce yaşadığımız kovidde buluyorlar. Pandemi sürecinin etkisiyle ekonomi bu haldeymiş. Bunun üzerinden bunca yıl geçmiş, hala açıklamalarını buna sığınarak yapmak zorunda hissediyorlar. Makro istikrar programı dediler, makro bir yıkıma imza attılar. Ekonomi çökmüştür ama Mehmet Şimşek hala palavralarına devam ediyor. Bunun maliyetine işçiler, emekçiler, emekliler katlanıyor. 1000 liralık bir zammı bile bir lütufmuş gibi emekli ikramiyesinde emeklilere layık görenler ne emeklinin ne emekçinin halinden anlamıyorlar. Bu rant ve talan düzenin masasını oluşturdular ve o masanın etrafında toplandılar" değerlendirmesini yaptı.

"Hükümete düşen, bu tür tiyatrolara alet olmak değil, onlara düşen, neden bu boykot var bunu araştırmak"

Sezai Temelli, ülke ekonomisinin her geçen gün çok daha kötü bir yere sürüklendiğini, buna karşı en önemli tepkilerden birinin, dünyanın her yerinde olduğu gibi boykot olduğunu söyledi. Türkiye'de de güçlü bir boykotun ortaya çıktığını aktaran Temelli, şunları kaydetti:

Bu güçlü boykotun ortaya çıkması bir tüketici hakları mücadelesidir. Nasıl ki emekçiler grev haklarıyla ayakta durmaya çabalarsa onların aslında diğer kimliği olan tüketici hakları mücadelesi de kendisini bu tür boykotlarla ortaya koyar. Sendikal hakları kısıtlayanlar, şimdi tüketici haklarını kısıtlamak adına boykot çağrısı yapanlar için suç duyurusunda bulunuyorlar. O denli ekonomi felaket bir durumda ki bu boykotlara karşı ellerinden gelen yegane şey, yargı ve polis marifetiyle bunları kriminal hale getirmektir. Önemli olan bakanların çarşı, pazara koşması değildir. Zaten çarşı, pazara ne kadar yabancı oldukları alışveriş yaparkenki hallerinden belli çünkü bir elleri yağda, beri elleri balda. Akıllarınca boykot kırıcılık yapıyorlar ama boykot tabii ki etkisini göstermiştir. Zaten o telaş da bunu ortaya koyuyor. Hükümete düşen, bu tür tiyatrolara alet olmak değil, onlara düşen, neden bu boykot var bunu araştırmak, tüketicilerden gelen tepkilere uygun, olumlu yanıtlar üretmek. Hayat pahalılığının nedeni bu ekonomi politikalarıysa buna tedbir almakla sorumlu olan Bakanlar, çarşıda alışveriş yapıyorlar. Siz alışveriş yaptıkça enflasyon artar. Alışverişle değil, tüketici haklarına saygıyla adım atabilirsiniz.

"Çok derin bir siyasi kriz var"

"Ekonomi ne kadar krizdeyse siyaset de o kadar krizde çünkü bir ülkede siyasi kriz ne kadar derinse ekonomik krizi de ortaya çıkartır" diyen Temelli, Türkiye'nin, bu çoklu kriz ortamında hem siyasi krizinin derinleştiğini hem de ekonomik krizin içinden çıkamadığını belirtti.

Bunun en önemli nedeninin, siyasi özgürlükler konusunda Türkiye’nin sınıfta kalması olduğunu söyleyen Sezai Temelli, şöyle devam etti:

Siyasi özgürlüğün olmadığı bir yerde herhangi bir hakkın savunusundan bahsetmemiz mümkün değil. Çok derin bir siyasi kriz var. Bu siyasi krize kriz eklemeye devam ediyoruz. 19 Mart yeni bir zirve yaptı siyasi kriz konusunda. Sayın Ekrem İmamoğlu’na yönelik operasyonla beraber şunu anladık ki; Türkiye’de siyaset, özgürlükler yoluyla bir güzergah belirlemek yerine iktidar marifetiyle tüm özgürlükleri yok eden bir yerden bir yol belirlemeye çalışıyor.

Kent uzlaşısını bir kriminal kavrama çevirdiler. Oysa Türkiye’nin bugün siyasette yol alabileceği en önemli güzergah belirleyicisi kent uzlaşısıdır. Her alanda uzlaşıya ihtiyacımız var. Sayın Öcalan’ın çağrısındaki bu kavram gerçekten önümüzdeki siyasi süreç açısından çok önemli bir yol göstericidir. Bu yol gösterici olan demokratik uzlaşı meselesine hep birlikte katkı sunmamız gerekirken iktidar, uzlaşıyı bir suç unsuru haline getirmeye çalışıyor, Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarını tutukluyor. Adeta yeni bir kayyum senaryosuyla karşı karşıya kalıyoruz. Adı konmamış bir kayyum düzeni her geçen gün yerleşiyor. Siyasi özgürlüklerin önündeki en önemli sorun belki de bu.

"19 Mart darbesine karşı bu rezervleri kullanmak için mi biriktirdin bu parayı"

Sayın Mehmet Şimşek diyor ki, ‘Rezervler kullanılmak içindir.’ En son 19 Mart’ta ortaya çıkan siyasi krizin yaratmış olduğu ekonomik türbülansa karşı yaklaşık 28 milyar dolar rezerv kullanılmış. 128 milyar dolarlık kaybı telafi etmek için program yaptın, insanların canına okudun. Bunun için mi? 19 Mart darbesine karşı bu rezervleri kullanmak için mi biriktirdin bu parayı? Halkı bu denli yoksulluğa mahkum edip, doları 1 lira artmasın diye baskılamak için mi kullandın? Çünkü Türkiye’nin borcu 530 milyar dolar. Dolar 1 lira artarsa 530 milyar lira bütçeye yük biner uzun vadede. O 1 lira artmasın diye 28 milyarı çarçur ettiler. Bunun nedeni siyasi krizdir, siyasi özgürlüklerin yok sayılmasıdır. Oysa bir çözüm var. Barış ve demokratik toplum çağrısı aslında Türkiye’nin içinde bulunduğu bu siyasi krizden çıkış için çok önemli bir yol gösterici olduğu kadar ekonomik krizden de nasıl çıkılacağını aslında tarif ediyor.

"İpe un sermeye son verin"

İktidar, 27 Şubat’tan bugüne kadar adeta bir donma hali yaşıyor. Sürekli aynı şeyi duyuyoruz iktidardan, ‘Kongrelerini yapsın PKK, silah bıraksın.’ Peki kongreyi nasıl yapacaklar? Kongrenin nasıl yapılacağına dair hiçbir adım yok. Güvenliği, hukuku, kongrenin yapılma koşullarının konuşulması, kongreye Sayın Öcalan’ın nasıl katılacağı, hangi iletişimle orada bulunacağı... Bunlarla ilgili hiçbir şey konuşulmuyor. Silah bırakma meselesinin aslında oyalamanın bir mottosu olduğunu, görünen kısmı olduğunu, arkasında büyük bir oyalamanın olduğuna herkes tanıklık ediyor. İpe un sermeye son verin. Ciddi, sahici olun, toplumun beklentilerini karşılayacak barış adımını atın. Demokratik toplumun gereği neyse o konuda da Meclis hazırdır. Meclis komisyon kurmaya ve müzakereleri geliştirmeye hazırdır.

ANKA 

Etiketler : ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.