Erdoğan’ın yeniden seçilme projesi
Savcılık bu defa İBB’ye karşı ikinci dalga operasyonunu hafta sonunda yaptı. İSKİ Genel Müdürü Şafak Başa ile Murat Ongun’un eşi Gözdem Ongun dahil, 47 kişi gözaltına alındı.
19 Mart Çarşamba günü İmamoğlu ve arkadaşlarının tutuklanması üzerine 41 lirayı gören doları dizginlemek için bir ayda 50 milyar dolar harcamak zorunda kalmıştı.
Şimdi gözaltılar hafta sonuna yapıldı, borsa ve bankalar kapalıydı.
Hatırlarsınız, Cumhurbaşkanı da piyasaları sarsacak bakan değişikliklerini cuma geceleri yapardı. Bankalar, borsalar kapalı, pazartesiye de ortalık sakinleşir diye düşünülüyor.
İKTİDARIN ANAYASA ANLAYIŞI
Yolsuzluk ve terör soruşturması diye kamuoyuna takdim edilen ve Cumhurbaşkanı tarafından da “turpun büyüğü” olarak önceden ifade edilen soruşturmaların ekonomide bu kadar tahribat yaratmasının sebebi, yargının siyasallaştırılmış olmasıdır.
Son on yılda, özellikle de CB sistemi döneminde yapılan anayasa ve kanun değişiklileriyle ve KHK’larla hem sınavlarda mülakat yoluyla hem HSK eliyle yargı siyasallaştırıldı.
Zaten Cumhurbaşkanı’nın “AYM kararına uymuyorum ve saygı duymuyorum” yahut “AİHM kararları bizi bağlamaz” şeklindeki beyanları ve hele de iktidarın yargı erkini “egemenlik yetkisi” saymaması yargıya nasıl baktığını gösterir.
Dahası, Cemil Çiçek’in Meclis Başkanlığı döneminde Uzlaşma Komisyonuna AK Parti’nin verdiği taslakta “Anayasa Mahkemesi kararları yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar” şeklindeki 153. Maddeye yer vermemiştir! Bu, nasıl bir yönetim anlayışına sahip olduğunu gösterir.
(Benim “Atatürk’ün Anayasası 1924” adlı kitabımın son bölümü, iktidarın bu otoriter anayasa anlayışı hakkındadır.)
GÜVEN KAYBI
Bütün bunlar bilindiği ya da fark edildiği içindir ki, gerek içeride gerek dışarıda piyasalar, ekonomistler ve hukuk kuruluşları, yargının bağımsız soruşturma yaptığına inanmadılar.
Bağımsız olduğuna inanılan bir yargı ve yolsuzluklara hassas bir iktidar olsaydı ne soruşturma böyle yapılırdı ne de piyasalar böyle sarsılırdı.
Merkez Bankası’nın PPK açıklamasında, ekonominin nasıl zarar gördüğünü nötr bir teknik dille şöyle ifade ediyor:
“Son dönemde finansal piyasalarda yaşanan gelişmeler enflasyon beklentilerini olumsuz yönde etkilemiştir”
Merkez Bankacılığı uzmanı İktisatçı Prof. Selva Demiralp şöyle diyor:
“Merkez Bankası’nın son bir ayda iki seneye yakın sürede biriktirdiği 65 milyar dolara yakın olan swap hariç net rezervlerinin 50 milyar dolarını piyasaya sürdüğü tahmin ediliyor.
Bu durum ekonomik güven kaybını ve artan dolarizasyonu çarpıcı bir şekilde gösteriyor.”
ARTAN OTORİTERLEŞME
Belli ki Erdoğan en büyük rakibi olan ve İstanbul’da üç defa seçim kazanan İmamoğlu’nu yargı eliyle tasfiye etmek istiyor.
Peki, tepkileri görmüyor mu? Görüyor tabii.
Ekonomideki hasarı görmüyor mu, onun da elbette görüyor.
Sanıyorum önünde iki buçuk yıl olduğunu, tepkilerin uzun süre bu dozda devam ettirilemeyeceğini düşünüyor. Gösterilere öncülük edebilecek olanları kontrolü altında tutmak için cezalandırıcı kanunlar çıkarıyor.
Ekim 2022: Meşhur “Gerçeğe aykırı bilgiyi yayma” suçu ihdas edildi. (TCK madde 117/A). TÜSİAD soruşturması üç yıl önce kanuna konulan bu maddeye dayanıyor.
Ocak 2025: Kanun değişikliği ile, üyelerinin tamamı Cumhurbaşkanınca atanan Devlet Denetleme Kurulu’na, Kenan Evren zamanında verilmeyen yetkiler verildi.
Mart 2025: Siber Güvenlik kanunu, hakim kararı olmadan her türlü dijital veriye ulaşma ve el koyma yetkisi verildi.
ÖNGÖRÜLEMEZLİK SORUNU
Bakalım bu son iki kanunun uygulaması nasıl olacak? Kanunu değişmediği halde uygulaması otoriterleşen o kadar çok hukuki alan var ki…
Muhalefet de bilmeli ki, aşırı tepki esnafı ve tüm piyasaları ürkütür, Erdoğan bunu düşünerek orantısız güç kullanıyor olabilir.
Fakat baskıların artması hukuka güvensizliği daha da derinleştirir, ekonomiye daha da zarar verir.,, Erdoğan, sanıyorum, bunu da Öcalan’la yürütülen süreçte, DEM’in desteğiyle Meclis’te ve seçimlerde telafi edeceğini düşünüyor.
Hırpalanmış bir ana muhalefet ve DEM destekli Cumhur İttifakı!
Tutar mı? Cevap vermek için erken. Zaten bu yüzden “öngörülemezliğin” daha da artmış olması gibi ciddi bir sorunumuz var!
Kaygılar da gerilimler de ekonomide belirsizlikler de bu yüzden.