1. YAZARLAR

  2. İbrahim Kiras

  3. FETÖ ile mücadele gevşememeli
İbrahim Kiras

İbrahim Kiras

FETÖ ile mücadele gevşememeli

A+A-

Fetullahçı çetenin devlet ve millet için ne büyük bir tehlike teşkil ettiği toplumun çoğunluğu tarafından ancak 15 Temmuzdan sonra anlaşılabildi. Kanlı darbe girişimi vesilesiyle görüldü ki FETÖ denilen melanet şebekesi bu topraklarda ortaya çıkmış en büyük kötülük örgütlenmesidir.

Gayet net olarak ortaya çıktı ki açma kapama düğmesi dışarıda olan bu makinayı çekip çevirenlerin kendilerinden başka hiç kimseye merhametleri de yoktur. Çünkü bu doğrultuda özel bir eğitimden geçirilmişlerdir. Hedefe ulaşmak yolunda her kötülüğün mübah olduğuna inandırılmışlardır, çarpık bir din anlayışıyla beyinleri yıkanmıştır.

15 Temmuzda bu haydutların sokaklarda, meydanlarda masum sivil insanların üzerine gözlerini kırpmadan ateş edebilmeleri başka nasıl açıklanabilir?

Sınav sorularını çalıp kendi elemanlarını askeri okullara yerleştiren, ele geçirdikleri yargı ve polis unsurlarını kullanarak milli ordumuzun komuta kademesini çökerten, böylesi kumpaslar aracılığıyla hakimiyet sağladıkları TSK’nın tankını topunu milletin üzerine çeviren bir tıynetten söz ediyoruz.

Kendilerinden olmayanların hakkını gasp ederek ele geçirdikleri güçle birtakım insanların evlerine silah, bilgisayarlarına doküman yerleştirip tasfiye operasyonları yapan bir tıynet… Örgütleri aleyhine kitap yazan kişileri yine uyduruk suçlamalar ve sahte kanıtlarla hapishanelere dolduran bir tıynet… Düşman veya rakip gördükleri kişilerin yatak odalarına kamera yerleştirip mahrem görüntülerini elde ederek siyasi ve ticari şantaj için kullanan bir tıynet… Kendi devletlerinin milli sırlarını ele geçirip yabancı güçlere servis eden bir tıynet… Dahası bütün bu işleri Allah adına yaptıklarını ileri sürerek aralarına aldıkları insanları aldatıp inançlarını istismar eden bir tıynet…

Peki, bütün bu kötülükleri irtikap edenler şimdi neredeler, ne yapıyorlar? El cevap: Utanmadan hâlâ insan içine çıkıp dolaşıyorlar. İçlerinde “Hata ettim, özür dilerim” diyen bile yok. Kimisi Avrupa’da kimisi Amerika’da çiftliklerindeki tele vaaz kürsülerinden gariban insanlara seslenip hak, hukuk, vicdan, merhamet diye konuşuyorlar. Hasbelkader bunların kötülüklerine engel olmuş olanlara beddualar ediyorlar.

Bunlar hiç yanlış yapmadıkları gibi bir de hep mağdur oluyorlar, hep haksızlığa uğruyorlar, hep zulüm görüyorlar!

Biz ise FETÖ’nün millete ihanetini, karanlık ilişkilerini, hırsızlıklarını, cinayetlerini çabuk unuttuk. Oysa bahse konu melanet teşkilatının yeniden canlanıp kötülüklerine devam etmesi riskine karşı daima uyanık olmalıyız. Bu hususta ülkeyi yönetenlerde bir gevşeklik görülüyorsa bizim de vatandaş olarak uyarı görevimiz var.

Ne var ki şimdi bu noktada siz de şunu söyleyebilirsiniz: Örgütün mağduriyet propagandasına meydan vermeyelim ama kanlı darbe girişiminin ardından alelacele FETÖ torbasına doldurulanlar arasında gerçekten haksızlığa uğrayan, mağdur olan kimseler olmadı mı? Tabiri caizse, kurunun yanında yaşlar da yanmadı mı? Bazı mağduriyetler bugün de sürmüyor mu? Suçun şahsiliği ilkesine rağmen yakınlarının cezasını çeken ailelerin durumu ne olacak? Birtakım kişisel hesapları görme fırsatı olarak değerlendirilen bazı davaların mağdurlarına ne olacak? Onlara da mı merhamet gösterilmesin?

Kim ne derse desin, bunlar kulak tıkanacak sorular değil. “Neyime lazım, şimdi bu şahısların mağduriyetini dile getirirsem bana da Fetullahçı derler” korkusuyla görmezden gelemeyiz ortadaki problemi. Bu bir. İkincisi, bir yerlerde devlet aklı diye bir şey varsa, yaşanan insani dramların FETÖ tarafından istismarına da müsaade etmemesi gerekir. Örgütün taban konsolidasyonunu önlemenin yolu en başta istismar kaynaklarını ortadan kaldırmaktır.

KARAR okurları hatırlıyordur, Fetullahçı cuntaya yönelik yargı süreçlerinde “At izi it izine karışmasın” diye kaç defa manşet attık gazete olarak. Bu gazetenin yazarları olarak kaç defa “Kurunun yanında yaş da yanmasın” diye uyarılarda bulunduk. Bunları söylemenin hiç de kolay olmadığı zamanlarda üstelik.

15 Temmuz sonrasının göz gözü görmeyen günlerinde şunu yazmıştım ben mesela: “Toplumda bir hegemonya oluşturmak ve bunun için devlet kurumlarını ele geçirmek için kendisine her şeyi mübah gören sapkın FETÖ’ye karşı mücadele, devleti ve milletin hukukunu bu uğursuz şebekenin şerrinden korumak gayesiyle yapılmak durumunda. Eğer bu işe başka hesapları karıştırırsak, mesela fırsattan istifade siyasi ve ticari rakiplerimizi bertaraf etme aracı yaparsak bizim de anlayış olarak FETÖ’den farkımız kalmaz.”

İşin doğrusu, at izi zaman zaman it izine karıştı. 17/25 Aralık sonrasında 15 Temmuza gelinceye kadar söz gelimi Hava Kuvvetlerini pas geçen operasyonlar Fetullahçıların dersanesine çocuğunu gönderenlere, bankasına para yatıranlara yöneltildi.

Bu doğru ama şu da doğru: O hengamede söz konusu karanlık yapının aparatları da mağduriyet iddiasının arkasına saklanmaya çalıştılar. Bugün de bunu yapıyorlar. Gerçekten mağdur olmuş zavallıların çektiği acıları istismar edip kendi yaptıklarının haklılığına kanıt olarak gösteriyorlar. Bugün yaşanan birtakım kişisel dramların asıl müsebbibini gözden kaçırmaya uğraşıyorlar. Kendilerinin yol açtığı faciaları örgütü ayakta tutmak için suistimal ediyorlar. Hayatlarını mahvettikleri insanları tabandaki dağılmayı önlemek amacıyla kullanıyorlar.

Mesela bakın şu Maydonoz Döner vakasına… Örgüt hesapları bu şirkete “KHK’lılar çalışıyor diye operasyon yapıldığını” ileri sürüyorlar. Kamuda çalışmalarına izin verilmeyen bu kişiler ve aileleri aç kalsın diye uğraşıldığını söylüyorlar.

Türkiye genelinde 410 şubesi olan, yurtdışında 7 ülkede daha faaliyet gösteren bir şirketin “evlerini geçindirmek zorunda olan KHK mağdurları” tarafından kurulup işletilmesi inandırıcı geliyor mu size?

Fetulahçıların iddiasına göre, mesleklerinden atıldıkları için evlerine ekmek götüremeyen hakimler savcılar burada garsonluk, aşçılık yapıyormuş. Oysa yapılanmayı polise ihbar eden eski çalışanlardan biri “mağazada servis elemanı, kurye, dönerci gibi çalışanların örgüt iltisaklarına denk gelmediğini ancak tüm mağazalarda mağaza sorumlularının bir kısmının ‘mahrem hizmet’ görmüş FETÖ mensupları” olduğunu söylüyor.

Burada ortaya çıkan tablonun bize söylediği tek şey 15 Temmuz sonrası Türkiye’de yer altına çekilmiş bulunan melanet şebekesinin yeniden canlandığı, halen faal şekilde çalıştığı, organize işlerin içinde olduğu gerçeği… Bir de mağdur ettikleri, hayatlarını kararttıkları zavallıları kalkan olarak kullanmaktan vazgeçmedikleri...

Önceki ve Sonraki Yazılar