1. YAZARLAR

  2. Yusuf Ziya Cömert

  3. Güzel yemek pişirmek salih amel midir?
Yusuf Ziya Cömert

Yusuf Ziya Cömert

Güzel yemek pişirmek salih amel midir?

A+A-

“Amel-i salih”in içine herhangi bir yapaylık sokulmamış, öteye beriye çekilmemiş tercümesi “düzgün iş”tir.

Biraz geliştirmek icap ettiğinde ‘amel’in biraz çalışmayı da içerdiğini, eskiden işçi yerine kullanılan, bazı yerlerde hala kullanılmakta olan ‘amele’ kelimesiyle aynı kökten geldiğini, ‘imal etmek’le bir alakası bulunduğunu dolayısıyla bir süreklilik iması içerdiğini hesaba katabiliriz.

‘Salih’e ise iyi, faydalı, doğru, dürüst gibi anlamlar veriliyor.

Verilen anlamları tabii ki dikkate alalım. Ama ‘salaha’dan türeyen kelimelere bakmamız zihnimizi daha çok açabilir.

‘Sulh’ yani barış bunlardan biri.

Öyleyse ‘salih’ huzursuzluk vermez. Kafanızı karıştırmaz, sizi endişeye sevk etmez, içinizde veya dışınızda kavga çıkarmaz.

‘Islah’ın ‘düzeltme’ düzgünleştirme anlamı da var. Salih olanın kendisi düzgün ve doğrudur, etrafında da ıslah edici yani düzgünleştirici bir etki yapar.

Kur’an-ı Kerim’de ‘salih amel’ sık sık ‘İman’la beraber zikredilir.

Hocalar da ‘salih amel’i namaz, oruç, hac, zekât, dua, zikir gibi ‘ibadet’ tabir edilen fiillere hasrederler.

‘İbadet tabir edilen’ demek, ‘aslında ibadet değil’ demek mi?

Hayır.

Namaz kılmak, oruç tutmak, tamam, ibadettir.

Fakat ibadet, yani Allah’ın kulu olma ya da Allah’a kulluk etme durumu kesintisizdir.

Namaz kılmazken de kulluk edersin, hacca gitmezken de oruç tutmazken de.

Namaz, oruç, hac, zekât salih amel değil mi yani?

Salih amel. Şüphe yok. Bunların hepsi en azından görünüşte ‘düzgün iş.’

Fakat, hocalarımız, ‘salih amel’i ibadet tabir edilen işlere tahsis ederek başka düzgün işlerin önünü kapattıklarının veya üstünü örttüklerinin farkına varmazlar.

Bütün hocalarımız mı?

Hayır, bütün hocalarımız değil. Hocalarımızın çoğu.

Mesela, bir duvar ustasının duvarı düzgün örmesi, aklının erdiğince sağlam yapması, bir mühendisin, bir mimarın işini güzel yapması, sağlam yapması, devlet yetkililerinin de onların yaptığı işin ‘salih’ olup olmadığını doğru dürüst denetlemesi, bir bakkalın müşteriye güzel davranması, müşterisini aldatmaması, bir marangozun sandalyeyi, masayı düzgün ve sağlam yapması, bir tv spikerinin haberi düzgün okuması, bir aşçının yemeği düzgün, sağlıklı pişirmesi, bir öğretmenin dersi güzel anlatması, hatta anlatmadan önce kendi anlaması, bir siyasetçinin halkı aldatmaya uğraşmaması, yolsuzluk yapmaması, adaletli olması, bir gazetecinin haberi doğru yazması, yalan, yanlış yanıltıcı haber vermemesi… Gibi şeylerin hepsi, Kur’an-ı Kerim’deki ‘Amel-i Salih’ kavramının kapsamına girmez mi?

Ben gireceğini düşünüyorum.

Peki hocalarımız ‘amel-i salih’ten bahsederken neden bunlardan bahsetmiyorlar.

Amaan, sanki hocalara sataşmak için bahane arıyormuşum gibi oldu!

Hayır, hocalarla zorum yok.

Hocalar olsa da olmasa da ‘amel-i salih’ genellikle böyle, eksik anlaşılıyor.

‘Salih amel işleyenler’ deyince kimsenin aklı işini düzgün yapan bir marangoz, işini düzgün yapan bir spiker, mühendis, mektupları yerli yerine ulaştıran bir postacı gelmiyor.

Hadi kapsamı siyasete doğru biraz genişletelim:

Çalmadan, çırpmadan, yetim hakkı yemeden iş yapan bürokratlar, hem milletin malına mülküne musallat olmayıp hem de kendisine oy versin vermesin, halkın tamamına adaletli davranmaya çalışan, nalıncı keseri gibi kendine yontup durmayan bir iktidar, keza vazifesini layıkıyla yapan bir muhalefet ‘salih amel işleyenler’ zümresine girmez mi?

Bunlara affedersiniz kıçı başı oynamayan milletvekillerini bile dahil edebilirsiniz.

Şu Ramazan-ı Şerif’in bana ettiği işe bakın!

Hiç böyle bir yazı yazmaya niyetim yoktu.

Bugünlerde okuduğum kitaplardan bahsedecektim.

Önce kısaca, okumanın, yapabileceğimiz en güzel işlerden biri olduğuna değinecektim.

‘Güzel iş’ ‘salih amel’ kavramını davet etti. Ben de ‘salih amel’in peşine düştüm, yaza yaza buraya kadar geldim.

Ramazan ayındayız, mevsimin ruhuyla mütenakız değil diye düşündüm ve kendime dokunmadım, yazmaya devam ettim.

Halbuki okuduğum kitaplardan bahsedecektim.

Yoval Noah Harari’nin Neksus’undan.

Orhan Duru’nun hazırladığı Kısas-ı Enbiya’dan.

Ali Bardakoğlu Hoca’nın İslam’ı Yeniden Düşünmek’ini de okumaya başladım. (Kuramer.) Ondan…

Artık Allah izin verirse haftaya kaldı.

Önceki ve Sonraki Yazılar