1. YAZARLAR

  2. Salih Tuna

  3. Hesap ver!
Salih Tuna

Salih Tuna

Hesap ver!

A+A-

Kartalkaya Kayak Merkezi'ndeki "turistik" otelde çıkan yangında ölen 76 kişinin ve yaralanan 51 kişinin hesabını kim verecek?
Böylesi durumlarda her şeyden evvel, söz konusu otele ruhsatı kimin verdiği sorgulanır değil mi?
Hâliyle gözler hükümete, özellikle de Kültür ve Turizm Bakanlığı'na çevrilir.
Öyle olmadı. Zira, Bolu'nun CHP'li Belediye Başkanı fırsat vermedi. CHP yandaşı Sözcü gazetesindeki ilgili manşet şöyle: "Tanju Özcan, Bolu'da yanan otele kimin ruhsat verdiğini açıkladı..."
Tanju Özcan'ın hükümete çakmak için sinekten yağ çıkarmaya çalışan kişiliğini göz önüne alacak olursak, "Ruhsatı bizzat Erdoğan verdi" demese de, "Ruhsatı AK Parti hükümetinin Kültür ve Turizm Bakanlıkları verdi" demesi kuvvetle muhtemeldi.
Beklenenin aksine, hiç muhtemel olmayanı yaptı.
Dahası, AK Parti'nin Kültür ve Turizm Bakanlıklarına göğsünü siper edercesine, yanan otelin ruhsatının Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından tee 1997 yılında verildiğini açıkladı. Yanlış duymadınız 1997. Yani, AK Parti kurulmadan yıllar önce.
Peki neden böyle yaptı?
Mahut açıklamasının devamında, belediye olarak yanan otele ilişkin yetkilerinin olmadığını dile getirdi. Hay Allah, 1997 vurgusu sorumluluktan kaçmanın "rüşvet-i kelamı" olmasın!

***

"Yanan söz konusu otelin ruhsatı tee 1997'de Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından verilmiştir, hâliyle günümüzde kimsecikler sorumlu tutulamaz..." denilebilir mi?
Asla!..
Her şeyden evvel ruhsat alınmış olsa dahi, her otelin düzenli denetime (yılda bir veya iki kez) tabi tutulması zorunludur.
Otellerin yangın güvenliği belediyeler ve itfaiye ekipleri tarafından düzenli bir şekilde kontrol edilir; yangın söndürme cihazı, acil çıkış merdivenleri ve yangın alarm sistemleri var mı diye. Eksik varsa uyarı yapılır, uyarılara uyulmadığı takdirde, ruhsat iptaline kadar iş varır. Kültür ve Turizm Bakanlığı da belirlenen standartlarda hizmet kalitesini kontrol etmekle mükelleftir.
Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan, "Otelin denetimi bizim yetki sınırımızın dışında" diyerek hiçbir sorumluluk almak istemiyor ama yangının görgü tanıkları, "İtfaiye yoktu, itfaiyenin aşağıdan gelmesi 1 buçuk saat sürdü..." diyorlar, onu ne yapacağız?
"İtfaiye bizim yetki sınırlarımızın dışında" diyebilemez. İtfaiyeler malumunuz her ilde belediyeye bağlı çalışan kamu kuruluşlarıdır.
Hazret biraz daha kaptırsa, yetki sınırlarını "göçmen kovalamakla" sınırlayacak galiba.

***

Kimse sorumluluktan kaçamaz. Başta otelin sahipleri olmak üzere ilgili bakanlıktan belediye başkanına kadar sorumlu olan kim varsa hesap vermeli. Yüzde yüz dolu turistik bir otelde yangın alarmının bile çalışmaması, can havliyle yaşlı-genç insanların pencerelerden atlamak zorunda kalması nereden baksanız fecaattir.
Bu ülke bu derbederliği (suyu lağımlı, yangını ihmaller zinciri, patatesi tuhaf...) daha fazla kaldıramaz.
Şuraya bakar mısınız: Tunus'a ihraç edilen 2 bin 500 ton yemeklik patates (tespit edilen bir bitki hastalığı yüzünden) Türkiye'ye iade ediliyor. Tamam, patatesler piyasaya sürülmeyip imha ediliyor ama Tunus'a ihraç edilmeyip baştan piyasaya sürülseydi ne olacaktı?
Hadi patates yemezsen ölmezsin ama susuz yaşanmaz.
Düzce Belediye Başkanı Faruk Özlü açık seçik şekilde İstanbul'un içme suyuna lağım suyu karışıyor diyor, kimsecikler tınmıyor.
Bu derbederlik yetsin artık.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar