1. YAZARLAR

  2. Yusuf Ziya Cömert

  3. HTŞ DAEŞ’ten buraya nasıl geldi?
Yusuf Ziya Cömert

Yusuf Ziya Cömert

HTŞ DAEŞ’ten buraya nasıl geldi?

A+A-

Suriye’de neler olduğunu tam olarak bilen var mı?

Atıp tutan çok da bilen var mı?

Bir görüşe göre başından itibaren bizim ‘devlet aklı’mız biliyordu.

Hepsini biz yaptık.

Suriye avucumuzun içinde.

Tam bizim istediğimiz gibi oldu.

Yapar yapmaz da MİT Başkanımız İbrahim Kalın Şam’a giderek kazaya kalmış olan Emevi Camii’nde namaz kılma vazifesini eda etti.

Heyet-i Tahrirü’ş Şam’ın lideri Ahmed el-Şara da İbrahim Kalın’ı Emevi Camii’ne arabasıyla götürerek Suriye Devrimi’yle yakın iş birliğimizi teyit etti.

Bir diyeceğim yok MİT Başkanı Kalın’ın Şam’a gidip Emevi Camii’nde namaz kılmasına.

Bunların, Suriye’de neler olduğunu tamı tamına bildiğimizi kanıtladığını düşünmüyorum.

Ama, Suriye’nin bugünüyle ve geleceğiyle çok yakından ilgilendiğimizi, ilgilenmek istediğimizi kanıtlar.

Suriye’nin bugünkü ahvaline başka ülkelerden daha yakın olduğumuz gerçektir.

Bu da normal. Bizden başka hiç kimsenin Suriye’yle 911 kilometre sınırı yok.

Bizden başka hiç kimse 13 yıldır milyonlarca Suriyeli’yi ülkesinde misafir etmiyor.

Bizden başka hiç kimse Suriyeli muhalifleri bir araya getirip Özgür Suriye Ordusu ya da Suriye Milli Ordusu adında bir silahlı askeri güç tesis etmedi.

Yani Suriye hakkında başkalarından daha çok şey bilmemiz anlaşılabilir.

Ama bütün safahata başından itibaren vakıf mıyız?

Vakıf olsaydık, -bu cümleyi kendime mal etmeden tamamlamam gerekiyor, zira başka söyleyenler de oldu- Cumhurbaşkanımız Erdoğan birkaç gün öncesine kadar Esed’le görüşme talebini tekrarlar durur muydu?

ABD’nin seçilmiş-başkanı Trump’ın övgüleri de Suriye Devrimi’ni ve HTŞ’yi bizim yönettiğimizi kanıtlamaz.

(Bu ‘seçilmiş Başkan’ tabiri ABD’de seçilmiş ama henüz koltuğuna oturmamış başkan için kullanılıyor. Yoksa hemen bütün başkanlar şöyle ya da böyle seçilmiş başkan.)

Peki ben, bu cümlelerimle, Suriye Devrimi’ni bizim yönetmediğimizi mi kanıtlamaya uğraşıyorum?

Hayır.

13 senedir başladığı yerde duran devrimin birkaç gün içinde nasıl olup da kotarıldığını henüz öğrenemediğimi söylemeye çalışıyorum.

Tamam, Rusya Ukrayna’yla çok meşguldü. İran İsrail yorgunuydu. Hizbullah’ın Lübnan’da başı dertteydi, Esed’e ayıracak kuvveti ve vakti yoktu.

PYD-YPG Trump koltuğa oturduğunda ABD ile ilişkilerinin neye evrileceğine vakıf değildi.

Konjonktür müsaitti. Tam zamanıydı.

HTŞ de konjonktürden yararlandı devrimi yaptı.

Şimdi ben bütün açıklığıyla anlatmış mı oldum olan biteni?

Zannetmiyorum.

Mesela bunlar HTŞ’nin nasıl olup da El-Kaide’den ve daha sonra Nusra’dan doğmuş bir örgüt olarak kafa göz yarmadan Halep’e, Şam’a, Humus’a hâkim olabildiğini, HTŞ yetkililerinin başta Ahmed el-Şara olmak üzere nasıl bu kadar diplomatik açıklamalar yapabildiklerini, bunu başarmak için nasıl bir terbiye ya da eğitimden geçtiklerini açıklamıyor.

Şöyle bir gelenek vardır DAEŞ meşrebinde. “Adamı öldürürsün. Suçluysa adaleti yerine getirmiş olursun. Masumsa adam cennete gider.”

Görüyorsunuz, insan öldürmek nasıl da basitleşiyor!

Suriye iş savaşının ilk yıllarında HTŞ’nin bir önceki hali Nusra, DAEŞ’ten farklı olduğunu anlatmaya çalışıyordu.

Bir gazeteci arkadaş elinde bu farklılığın anlaşılmasına yardım edecek, Nusra’nın bir yetkilisiyle yapılmış bir röportaj olduğunu söyledi.

Röportajı bana göndermesini istedim. Sağ olsun gönderdi.

Röportajı okudum. Nusra yetkilisinin dili DAEŞ’in dilinden çok az farklıydı. Ancak o günlerin selefi kültürüne aşina olanların anlayacağı kadar.

Hatta bir dostuma anlatırken aradaki farkın Çaykara şivesiyle Of şivesi arasındaki fark kadar olduğunu söyledim.

Suriye Devrimi bir sinema filmi olsaydı senaryonu zayıf bulurdum.

HTŞ’nin o kültürden buraya nasıl geldiği anlatılmıyor.

Culani’nin nasıl kısa zamanda Ahmed el-Şara’ya dönüştüğünü… HTŞ’nin Müslim’iyle gayrı Müslim’iyle bütün Suriye halkını kucaklayacak siyasi olgunluğa nasıl ulaştığını filmde görmüyoruz.

Bu kısmı gerçekte yaşanmıştır ama okuduğumuz senaryoda atlanmış.

Her halükârda… Özgür, bağımsız, sulhu salah içinde, halkıyla barışık, huzurlu bir Suriye hepimize ilaç gibi gelir.

İnşallah hayırla tamamlanır.

Önceki ve Sonraki Yazılar