1. YAZARLAR

  2. Yusuf Ziya Cömert

  3. Hurma mekruh olabilir mi?
Yusuf Ziya Cömert

Yusuf Ziya Cömert

Hurma mekruh olabilir mi?

A+A-

Hatırladığım ilk Ramazan, Umurbey’deki Ramazandır. Okula falan gitmiyordum. Demek 60 yıldan daha eski.

Bahsetmiştim Umurbey’de geçen bir Ramazan’dan.

İftara yakın evimizin kapısından girip odalara dağılan susam kokusu Umurbey’den kalmadır.

Bir de sıcak pidenin kokusu.

Ramazan’ın geliş sebeplerinden biri belki de fırından yeni çıkmış pidenin kokusudur.

O pide kokusunu yıllar önce bir Saraybosna Ramazan’ında Başçarşı’dan Alifakovaç’taki kabristana doğru yürürken sağdaki eski fırında bulduğumda çok sevinmiştim.

Alifakovaç adı Osmanlı Kadısı Ali Fakih’ten geliyor.

Yolumuz düşmüşken şunu da bir kenara yazalım: Saraybosna’da en güzel iftar tartışmasız Hacıbayriç’tedir.

“Kâhya susam kokulu bir adam olarak giriyordu kapıdan içeri.

Başının üstündeki tepside getiriyordu iftar sofralarını. Tepesindeki simitçilerin tablayı kolay taşımak için kullandıkları simit şeklindeki bezi de hatırlıyorum.

Türkçe’de bu bez için bir kelime yok mu ben mi bilmiyorum?

Amörtisör diyemeyiz herhalde!

Çocukluğumda simit de sattım fakat bu bezden nesne için bir kelime hatırlamıyorum.

Bana bu kelimeyi öğreten olursa köle möle olamam ancak kahve ısmarlarım.”

Üç yıl önceki yazımda Kâhya’nın adı yoktu. Sağ olsun, Umurbey eşrafından arkadaşım şair, yazar Mehmet Şeker söyledi, ben de öğrenmiş oldum. Kâhyanın adı Hüseyin.

Bir şey daha öğrendim, eğer öğrendimse.

Bir okurumuz, (‘okur’ rumuzuyla) lütfetmiş, yazmış. “Simit yastığı ya da tabla yastığı olabilir mi?” demiş.

Olabilir, neden olmasın? Buyursun gelsin, kahveyi ellerimle hazırlayacağım.

Bir de zeytin olur iftarlarda. Annem, babam, Hasan Amca, Havva teyze... Hep zeytinle açarlardı iftarlarını.

Umurbey’in zeytini zeytindir. Şu anlamda söylüyorum: Eflatun’un dediği gibi her varlığın idealar aleminde mükemmel bir numunesi varsa, idealar alemindeki hususi zeytin Umurbey’in zeytinidir.

İftarda zeytin mi hurma mı?

İkisi de olur.

Babam derdi ki; “Pişirilmiş bir yiyecekle değil de insan eliyle işlenmemiş bir nimetle oruç açmak müstehap sayılır.”

Zeytin biraz işleniyor.

Buna rağmen son zamanlarda zeytine daha yakınım.

Hurmadaki şekerden dolayı değil.

Hurma uzaklardan geliyor. Karbon ayak izini büyütüyor.

Zeytin çok yakınımızda yetişiyor.

Müftü olsam aradaki mesafeden, gemilerin, tırların yakacağı yakıttan, atmosfere salacağı karbondan dolayı hurmada hafif bir kerahet görürdüm.

Bir de hurmanın menşei sorunlu.

Ben hurmayı kuru gıda halinden almaya çalışıyorum. İri, dolgun, çok lezzetli bir hurma çeşidi var. Kudüs hurması diye satıyorlar.

Alışveriş ettiğim Siirtli dostuma sordum.

“Bunlar Kudüs hurması mı, İsrail hurması mı?”

Bazısını Filistinli tüccarlardan alıyorlar, bazısını Yahudi’den.

“Abi” dedi “Aslına bakarsan hurmaların dini, milliyeti karışık. Buraya gelince hidayete eriyorlar.”

Artık o hurmalardan almıyorum, Tunus hurması hem leziz hem daha ucuz.

Bu yazıya başlarken hatırımda merhum geçen hafta dünyadan göçen hafız, hattat Hasan Çelebi vardı.

Babam’la Hasan Hoca, Üsküdar’daki Şeyh Mustafa Devati Camii’nde birlikte imamlık yapıyordu. İki aile, aynı ahşap meşrutayı ve aynı arka bahçeyi paylaşıyorduk.

Ben, kız kardeşim Ayşenur, Hasan Hoca’nın kızı Fahinur, aynı okula gidiyorduk. Mustafa henüz okula gitmiyordu. Şimdi çok usta bir müzehhib.

Fahinurcuk genç yaşta vefat etmiş. Duyduğumda çok üzülmüştüm.

Hasan Hoca o sıralar (babamla akrandılar, yaşları hemen hemen 30) meşk ediyordu. Büyük usta Hamid Aytaç’tan ders alıyordu.

Babam da biraz heves etti, kamış, hokka falan aldı ama peşini bıraktı.

Hatırladığım ilk kış Ramazanı.

Teravih’ten çıktık. Caminin avlusunda tertemiz kar. Ben karın üstüne yatmaya niyetliyim. Yatayım mı?

Hasan Çelebi Hoca “Yusuf, yat da boyunu ölçelim” diyor.

Taze karın üstüne yattığımı hatırlıyorum.

Hattat İsmail Hakkı İlkokulunda, müdürümüz merhum Berat Bey’in delaletiyle bize din dersi de vermişti.

Bir bahar günü, Hasan Hoca’yı, babamı, babamın 75 yıllık arkadaşı Hüseyin Tural Hoca’yı eşleriyle birlikte Mihrabat’ta bir yemekte buluşturdum. Anneciğim de sağdı.

Unutamam, sanki cennetten inmiş, saadetli bir akşamdı.

O günümüzün Allahu Teala’nın hoşuna gittiğini ümit ediyorum.

Evvel gidenlerin hepsine selam ve rahmet olsun.

Ramazan’ın lezzetleri damağınızda kalsın.

Önceki ve Sonraki Yazılar