Meyyit evinde Gassal
Gassal dizisini izledim. Artıları ve eksileri var. Artıları şunlar: Sadece Müslümanlara özgü bir insan profilini konu edinme cesareti göstermesi. Batı dünyasında karşılığı olmayan bir mahluktur gassal. Tercüme edilemeyecek kadar yerli bir konuyu işleme cesareti diziyi otantik kılıyor. Bölümlerin başındaki jenerik şarkı, söz ve müziğiyle sen bir çocuksuluğu ve doğumu hatırlatıyor. Şarkı hayata başlangıç heyecanını imliyor. Bölüm sonlarının arabesk şarkılarla kapatılması da kaderin bir oyunu olarak diziye yansımış. Böylece neşve ile başlayan dizi her bölümünde hayatın trajikliği (kaderle hasbıhal) ile bitiyor (daha doğrusu bitmiyor).
Dizinin en büyük başarısı, hayata ölüm penceresinden bakmaya izleyenlerini zorlaması. Ölümün hayata düşen gölgesini ve ölüm hakikati karşısında hayatın kırılganlığını görüyoruz dizide. Ölüm, hayatı saflaştırıyor. Ölüm, neyin ve kimin Baki olduğunu berraklaştırıyor. Hep başkasının olan ölümün senin olmasının ne demek olduğunu gasılhanede görüyoruz. Cesed ile sahibi ayrılıyorlar. Bu ayrışma ortaya cenaze diye bir fazlalık çıkarıyor. İnsan özne iken nesne oluyor. Onun yıkanması ve gömülmesi gerekiyor. Bunlar kendine yapamayacağın iyilikler. Et ve kemikten yapma bir varlık olarak insanın uyandığı gerçek: Ölümün senin, cesedin önce kalanların, sonra da toprağın oluyor.
Eksileri neler? Sanki dizi fazla arabesk olmuş. Tıpkı Mahsun Kırmızıgül filmleri gibi melodramada ifrat var. Yani overdose durumu var. Ayrıca bazı sahneler “bitse artık” dedirten nitelikte uzatmalı bir havada geçiyor. İroni düzeyi ne kadar iyi tutturulmuş emin olamadım. Dizi dünyasına çok aşina biri olmamakla birlikte dram ile komedi arasında ve de realistlik ile yapmacıklık arasındaki ince ayar sanki tam tutturulamamış gibi hissettim. Biraz daha ciddi olsa çok daha başarılı bir ironi üretebilirdi. Herhalde popülerlik (avamilik) hesabında daha basit bir çerçeve amaçlandı.
Dizide laiklere bir eleştiri var mı? Ben görmedim. Mafya kadınının namaz konusundaki cehaletinin “aha laikler şöyle böyle temsil edilmiş” diye sunulması diziyi izleyen her akıllı insanın gülünç bulacağı bir iddiadır. Dizi teknik olarak eleştirilmeli. Ama kültürel hegemonya tartışmalarını taşıyamayacak kadar o tartışmanın uzağında bir yapım.
Özetle konsepti, cesareti çok iyi. Ancak komedi ile dram arasında kararsız kaldığı için ironi konusundaki niyeti muallakta kalmış. Onun dışında ölümü gassal dolayımında ele alması diziyi orijinal yapıyor. Diziye yönelik bazı çevrelerden yükselen çekiştirmenin arkasında dizideki teknik zaaflardan ziyade bu cesaret var. Batı dillerine tercüme edilemeyecek kelimelerle kurulmuş bir cümle olması. Yani onları rahatsız eden dizinin başarısız tarafı değil, başarılı tarafı. Ama bu da diziye çığır açıcılık atfetmek için yeterli değil. Farklı nedenlerle de olsa kimlik kavgası yapan taraflarin ikisi de haksız.
Dizinin en başarısız tarafı ise bitiş kısmı. Acıların çocuğu olmayı literal anlamış bir kapanış. Fazla vıcık, salçası fazla kaçmış bir yemek gibi. Yine de toplamda takdire değer bir çalışma.