Nedir bu konsolide olmak?
Aşağı yukarı bir haftadır bir kavram dilimizde dolanıp duruyor: "Konsolide olmak." Farklı alanlarda farklı anlamlar taşısa da burada kastedilen; birleşmek, bütünleşmek, pekiştirmek olarak özetlenebilir.
Pratikte şu söyleniyor. Ortaya çıkan bazı gelişmeler ve dinamikler, dağınık olan bir alanda toparlanma ve birleşmeyi sağlıyor.
Güncel olan, Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasına giden sürecin, muhalefette güçlü bir birlik ve beraberliği sağladığı, hatta bu vesileyle kendi aralarındaki çelişki ya da farklılıkların geride bırakıldığı. Yaklaşık bir haftadır devam eden gösterilere, Saraçhane meydanındaki heyecanlı konuşmalara ve ortaya çıkan tepkilere bakılırsa böyle bir “konsolide” olma halinden söz edilebilir mi?
DUYGULAR DEĞİL, GERÇEKLER
Başından itibaren söylediğimi farklı şekilde ifade etmeye çalışayım. Bazı hadiselerin o ana kadar birbiriyle çelişki ya da çatışma halinde olan toplulukları birleştirmesi her zaman mümkündür. Ancak bu durumun gerçek ve kalıcı bir bütünleşmeye dönüşmesiyle, tepkisel/duygusal olması arasında dağlar kadar fark vardır.
Dahası mevcut tabloda ortaya çıkan duygusal atmosferin içinde, son derece soğukkanlı biçimde kendi politik gündeminin hesabını yapan siyasetçiler olduğunu görüyoruz.
Sözgelimi, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in 19 Mart operasyonunun ardından Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın ortaya koyduğu siyasi söylem ve performansla ilgili düşüncesi nedir?
Yavaş, CHP tabanına ilk kez bu düzeyde kapsamlı biçimde hitap etme şansı buldu ve onlarla güçlü bir aidiyet oluşturacağının sinyallerini verdi. Ne kadar sürdü, beklenenden çok daha kısa. Ankara’da yaptığı konuşmada ortaya çıkan “pamuk şeker” polemiği üzerinden özellikle DEM tarafından gelen tepkiler üzerine Özgür Özel, peş peşe iki hamleyle “Bu partide son sözü ben söylerim” mesajı verdi.
İKİ FORVETTEN "ADAYIMIZ EKREM BEY'E"
Biraz geriye giderek bakalım.
Özgür Özel’in “Benim iki forvetim var, onlardan hangisi öne çıkarsa tercihimiz öyle şekillenecek” sözleriyle tanımlanan süreç, sıkça anketlere de atıf yaparak ilerliyordu. İmamoğlu cephesinin itiraz etmekte hayli zorlandığı gerçek ise, Yavaş’ın pek çok saha çalışmasında önde çıkmasıydı.
Bu yaklaşım bir anda İmamoğlu’nun aday ilan edilmesini hedefleyen “önseçim” manevrasıyla rafa kalktı. Yapılan üçlü zirveler sonuç vermedi. Hoş zaten Özel-İmamoğlu ikilisi o toplantılara kararlı olduklarını ifade etmek için oturmuştu.
Böylece Özel’in İmamoğlu’nun aday olarak elini kaldırdığı döneme geldik.
ÖN ALMA STRATEJİSİ
Elbette siyaseti biraz yakından takip eden herkes bu hamlenin, yaklaşan fırtına öncesi “ön alma” stratejisi olduğunu biliyordu. Bu karşı hamlenin ne denli başarılı olduğunu söylemek için zamana ihtiyaç var diyenlere katılmasam da, şimdilik izlemekten yanayım.
Ancak izlediklerim, az önce aktardığım meydanlara yansıyan ayrışmayla birlikte işin görünürdeki hedeften çok daha farklı bir yere gittiğini gösteriyor.
Daha önce ciddiye almaya gerek yok dedikleri “şaibeli kurultay” konusunda bir anda “6 Nisan’da kurultay yapalım” kararı alan Özel’in, gerek meydanlardaki çıkışı ve söylemi, gerekse İmamoğlu’nun aday olma ihtimalinin iyiden iyiye zayıflamasıyla önüne açılan alanı değerlendirmeyi hedeflediği çok açık.
ÖZEL NEREYE İLERLİYOR?
Buraya bakıp hala bir konsolide olma halinden söz etmek mümkün mü? Farz edelim ki 6 Nisan’da kurultay yapıldı ve Özgür Özel yeniden seçildi. Bu durum onun siyasi gerçeklik üzerinden İmamoğlu’nu geride bırakmasını ve hatta diğer adayları tasfiye ederek kendisinin yol almasını sağlayabilir mi?
Öte yandan bu süreçte boykot gibi tuhaf ve tam aksi sonuçlar üretme ihtimali olan bir politikanın ortaya konulması, üstelik daha ilk günden bazı şirketlerin listeden çıkarılması gibi garipliklerin gelmesi gidişatı nasıl etkiler? Özgür Özel tarafından İngiliz Başbakanı’na yollanan “terk edilmişlik hissediyoruz” mesajını da buraya ekleyelim.
Peş peşe yazdığım soruların cevabını herkes kendi bulunduğu cepheden verebilir. Ancak farklı cevaplar, CHP içindeki derin ayrılıkların yok sayılmasına yetecek durumda değil.
Hazır “konsolide olmak”tan söz etmişken, olup bitenin, meydanlardaki öfkenin, sokaklardaki tablonun, siyasetin diğer tarafında nasıl bir etki oluşturduğu konusunda muhalefetin ne düşündüğünü gerçekten merak ediyorum.