1. YAZARLAR

  2. Salih Tuna

  3. Ölünce ‘devrimci’ mi oldu?
Salih Tuna

Salih Tuna

Ölünce ‘devrimci’ mi oldu?

A+A-

Alinasyonun (alienation/yabancılaşma) mümtaz temsilcileri olan yurdum solcusundan iki şey çok çekti; biri lahmacun diğeri arabesk.
Lahmacun aşağılandı, hor görüldü ama en azından yasağa maruz kalmadı.
Arabesk öyle mi ya!
Hem aşağılandı hem de TRT televizyon ve radyolarında icra edilmesi zinhar yasak edildi.
Ayrıca, arabeske çifte standart uygulandı; halka serbestti ama halkın vergisiyle ayakta duran kamu kuruluşlarında yasak!
Lahmacuna bu türden resmi veya yasal bir ayrım yapılmadı. Yani, Üsküdar'da serbest, Nişantaşı'nda yasak denilmedi. (Tamam; Nişantaşı'nda biraz zor bulursun fakat kategorik olarak yasak değildir.)
Yurdumun seçkinci solcularının arasında arabeski gizli gizli dinleyenler olduğu gibi lahmacunu da gizli gizli yiyenler olmuştur elbette. Laf aramızda çiğ köfteye de lahmacun muamelesi çekeceklerdi. Neyse ki gözleri yemedi. İbrahim Tatlıses de bir acayip adam; hem arabesk söyledi hem de inadına lahmacun ve çiğ köfte işine girdi.
Gelgelim ne arabesk ne de lahmacun aşağılanmaktan kurtulabildi.
İşin garip tarafı, lahmacun besin değerinden değil, "sınıfsal" nedenlerden ötürü itibarsızlaştırılmaya çalışıldı.
Hiç unutmam; "Ekmek yemeyin, hayatınız kararır" yollu uyarılarda bulunan Canan Karatay lahmacun yerken yakalanmıştı da kıyametler kopmuştu. Canan Hanım da "Ekmekle lahmacunu bir tutanlar akıllarını peynir ekmekle yemişlerdir..." demekle kalmadı, lahmacunun gıda değerini överek, "Lahmacun Türklerin en sağlıklı fast food'udur" dedi.

***

Kimsecikler lahmacunu aşağılamak için gurme veya gastronom ayağına yatmadı ama arabeski aşağılamaya çalışanların alayı müzikolog kesildi.
Orhan Gencebay ne mufassal diller döktü; lakin zerre miskali tınmadılar.
Tınmadıkları gibi arabesk müziği icra eden sanatçıları "eğitimsiz, cahil" olmakla itham ettiler. (İbrahim Tatlıses tevekkeli "Urfa'da Oxford vardı da biz mi okumadık" dememişti.)
Yozlaşmış kültürün müziği dediler, düzenin müziği dediler, kaderci müzik dediler, gerici müzik dediler...
Geçen hafta aramızdan ayrılan Ferdi Tayfur da bunlardan çok çekti.
Hatta, bir defasında çok içerlemiş, arabesk müzikten dolayı maruz kaldığı aşağılanmanın çok ağırına gittiğini söylemişti.
Ferdi Tayfur'u hayatı boyunca dışlayanlar, dahası, dışlamayı "devrimci tavır" mesabesinde görenler vefatının ardından kırk dereden su getirerek onu sahiplenmek için kendilerini adeta paraladılar. Yılmaz Güney'le fotoğrafını paylaşanlardan tutun da "Okusaydım Deniz Gezmiş olurdum..." dediğini nakledenlere kadar gırla gitti.
Biraz daha kaptırsalardı, Ferdi Tayfur'dan gündüz gözüyle Che çıkartacaklardı.

***

Müzik zevkleri çok gelişmiş ya bilmeyen de bunları Bach'tan aşağısı kesmiyor sanır.
Madem öyle, ufkunuz neden bu kadar dar?
Ve madem arabeskçiler çok cahil, sizin ölümüne desteklediğiniz liderler neden size sürekli zırcahil muamelesi yapıyorlar?
"Pışşık Ekrem Bey" nedir Allah aşkınıza. Hele Özgür Özel'in şu "kırmızı kart" pespayeliğinin izahı var mı?
Münferit de değil. Işıklar içinde yatası Erdal İnönü de limon sıkıyordu. Mecaz değil yahu bildiğiniz "Limon gibi sıkmak" ifadesini (galiba) seçmenine anlaşılır kılmaya çalışıyordu.
Kılıçdaroğlu da "Ekmek için Ekmeleddin" sloganıyla Ekmeleddin İhsanoğlu'nu cumhurbaşkanı seçtirmeye çalışmamış mıydı?
Sonra da "insanları umutsuzluğa düçar ettiği" gerekçesiyle arabeske karşı çıkıyorlar.
Sizi görüp de aklı başında hangi insan evladının içi umut dolar?

Önceki ve Sonraki Yazılar