1. HABERLER

  2. MAKALELER

  3. Orucun İnsanlık Tarihindeki Geçmişi
Orucun İnsanlık Tarihindeki Geçmişi

Orucun İnsanlık Tarihindeki Geçmişi

Oruç ile takva bir arada zikrediliyor ve bunun yaradılışta insanın benliğine kodlandığından söz ediliyorsa bu çok önemli bir mesajdır. Takva, insanın sorumluluk bilincine ulaşması, özü ile kaynaşması, özüne dönmesi anlamında ise oruç insanda o bilinci olu

A+A-

Yusuf Dursun - Ufkumuzhaber

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَۙ

 Bakara Suresinde “Ey İman edenler savm (oruç) sizden öncekilere yazıldığı (farz kılındığı) gibi size de farz kılındı ta ki takvaya ulaşasınız” 2/183

Orucun nedensellik faktörü olarak takva zikredilmektedir. Bu çok önemli olmalıdır ki bütün tarih boyunca insanlara (ümmetlere toplumlara) farz kılınmıştır.

Takva kavramına tekrar döneceğiz ancak gerek hak gerekse batıl, kendilerini bir dine dayayan bütün toplumlarda oruç kavramının var olduğunu çeşitli şekillerde oruç tutulduğunu görmekteyiz.

İlk orucun Hz. Adem ile başladığı ve her Arabî ayın 13., 14. ve 15. günlerinde tutulduğu nakledilir. Süleyman (a.s)’ın her ayın başında, ortasında ve sonunda oruçlu olduğu, Hz. İbrahim’in de her aydan üç gün oruç tuttuğu belirtilir. Hz. Peygamber’in bir hadisinden Davut Peygamber’in orucunu öğreniyoruz. Bu bilgiler ve Kur’an’da geçen “Sizden öncekilere de farz kılındı” ifadesi önceki peygamberlerin getirdikleri ilâhî dinlerde de oruç ibadetinin bulunduğunu göstermektedir. Yine eski milletlerden Keltler, Meksikalılar, Perulular, Babilonyalılar ve Asurlular’ın oruca önem verdikleri kaydedilir. Bununla birlikte Hint dinlerinde, eski Çin dinlerinde, Budist dinlerde de çeşitli şekil ve zamanlarda oruç tutulduğuna ilişkin tarihi kayıtlar mevcuttur. Ayrıca Yahudilik ve Hristiyanlıkta da mezheplere göre değişse de halen devam eden bir oruç tutma geleneği olduğunu biliyoruz. Bu kısa yazımızda konu ile ilgili sadece özet babından birkaç cümle ile konuya değinmekle yetiniyoruz. Zira bu konuda oldukça kapsamlı araştırma kaynakları, makaleler ve tarihi belgeler bulunmaktadır. Bütün bu kayıtlar “sizden öncekilere yazıldığı (farz kılındığı) gibi size de farz kılındı” şeklinde  Kur’an’da  belirtilen gerçeğin tarihi belgeleridir.

İnsan yaradılışına kodlanan gerçeklerden asla kaçamaz. Şems Suresinde belirtildiği gibi “ biz ona fûcûru ve takvayı ilham ettik.” 91/8 bunu iki şekilde anlamamız mümkün;

 Birincisi: Bu iki özelliğin insanın mayasına ilham edilmesi yani her iki şekilde davranma yeteneğinde yaratılmış olmasıdır.

İkincisi: Bu iki yolun yani takva ve fûcûrun ne anlama geldiği ve sonuçlarının ne olacağının  vahiy yoluyla insana bildirilmesi, açıklanmasıdır.

Oruç ile takva bir arada zikrediliyor ve bunun yaradılışta insanın benliğine kodlandığından söz ediliyorsa bu çok önemli bir mesajdır. Takva, insanın sorumluluk bilincine ulaşması, özü ile kaynaşması, özüne dönmesi anlamında ise oruç insanda o bilinci oluşturan en temel ibadi ritüellerden biridir. Kur’an’ın vurgulamak istediği şeyin bu olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim Rum suresi 30. Ayette de bu istenmektedir. ‘Sen yüzünü Allah’ın seni yarattığı fıtrata çevir ki o gerçek Din’dir.” İşte Oruç bu saflığı bu berraklığı adeta teminat altına alan takvaya ulaştırması açısından önemlidir.

Ramazan ayının tüm inanç sahipleri için hidayet ve hayra vesile olması dileğiyle rabbimden oruç ibadetini amacına uygun tutmamızı nasip eylesin. Selam ve dua ile  

Etiketler :

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.