‘Paranın izini sür!’
Donald Trump'ın, ABD'nin kurduğu küresel sisteme savaş açması herkesi şoke etmiş durumda. Müttefiklerine ve ticaret ortaklarına karşı gümrük tarifelerini yükseltiyor, ticaret savaşlarının fitilini ateşliyor. NATO ve AB'nin işlevsiz olduğunu söylüyor. Hatta ABD'nin BM'den de ayrılması gerektiği kanısında. Dünya Sağlık Örgütü, BM İnsan Hakları Konseyi ve Küresel İklim Anlaşması'ndan çekildi. Dış yardımları azaltıyor. Savaşa sürüklediği Ukrayna'ya 350 milyar dolarlık bir fatura kesti. Meksika ve Kanada gibi en büyük ticaret ortaklarına kılıç çekti.
Atlantik'in altını oyarken rakibi Rusya ile stratejik ortaklığa gidiyor. Hatta gündemde Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu'ndan (IMF) kopuş da var. Dünya ABD'deki bu derin savrulmayı şaşkınlıkla izliyor. Çok azı anlamaya çalışıyor. Oysa mesele çok basit. Paranın izi sürülünce bütün cevaplar bulunuyor. Haliyle ABD keyfinden değil reelekonomik dayatmalardan dolayı esvap değiştiriyor. Nobel Ödüllü ekonomist Paul Krugman bile bu değişimi anlamak yerine "90 yıllık ABD politikasının tersine döndüğünü görüyoruz" diyerek hayıflanıyor. Nedenlere inmiyor. Sonuçlar üzerinden hareket ederek gerçeği ıskalıyor.
***
Serbest ticarete ve neo-liberal kapitalizme savaş açan Trump'ı Çin'in ekmeğine yağ sürmekle eleştiriyor. ABD'nin Dünya Bankası ve IMF'den çekilmesi durumunda boşluğu Çin liderliğindeki Asya Altyapı Yatırım Bankası'nın (AIIB) alacağı tehdidinde bulunuyor. Oysa ABD'nin hedefi ayakta kalabilmek. Çünkü borcu 36 trilyon 200 milyar doları aşan ABD, ekonomik ve mali iflasın eşiğinde.
Büyüyen ve sürdürülemez bir ulusal borç açığı, bütçe açığı ve ticaret açığı var. Bu üç açığı ancak dolar dünyanın rezerv para pirimi olarak kalırsa sürdürmek mümkün. Şimdi bu da tehlikede.
İhtiyaç duyulan parayı bulmak için geriye sadece üç yol kalıyor. Ya vergilerle ya ekonomiyi büyüterek ya da tarifeleri yükselterek bu parayı bulabilir. Ekonomik büyüme yok. Yeni vergiler hem yetersiz kalacağı hem de halkı ezeceği için tercih edilmiyor.
Vergileri artırıp harcamaları kısmak 10 yılda 4.5 trilyon dolar getirecek. Bu uygulanabilir değil. Zira 36.2 trilyon dolarlık borç ABD'nin gayri safi yurt içi hasılasının yüzde 123'üne eşit. Üstelik para basmak ve vergileri artırmak sosyo-ekonomik krizleri ve enflasyonu daha da tetikleyecektir.
***
Geriye müttefiklerini parasal açıdan sağmak ve gümrük tarifelerini artırmak kalıyor. ABD Ekonomik Analiz Bürosu'nun 2025 verilerine göre ülkenin toplam ticareti 5 trilyon 332 milyar 600 milyon dolar. Bunun 2 trilyon 65 milyar dolarını ihracat, 3 trilyon 276 milyar dolarını ise ithalat oluşturuyor.
Görüldüğü üzere küresel ticarette yüzde 50'lik bir açık var. ABD küresel ticaretinin yüzde 74'ünü 15 ülke ile yapıyor. 839 milyar dolar ile Meksika ilk sırada. Açık ABD aleyhine 270 milyar dolar. Kanada ile 762 milyar dolarlık ticarette açık 260 milyar dolar. Çin ile yapılan 582 milyar dolarlık ticarette ise açık 300 milyar dolar. Meksika, ABD'nin dış ticaretinde yüzde 15.8, Kanada yüzde 14.3 ve Çin ise yüzde 10.9'luk paya sahip. ABD ile ticarette 236 milyar dolar ile Almanya yüzde 4.4, 227 milyar dolar ile Japonya yüzde 4.3 ve 197 milyar dolar ile G. Kore yüzde 3.7'lik paya sahip.
Ardından sırasıyla yüzde 3 ve 2'lik paylara sahip Tayvan, Vietnam, İngiltere, Hindistan, Hollanda, İrlanda, İtalya, Fransa ve Brezilya geliyor. Hollanda hariç ABD bu ülkelerin hepsiyle ticaret fazlasına sahip. Tablo net. Sıkışan ABD sıcak parayı ilk olarak ticaret açığı verdiği Meksika, Kanada ve Çin gibi ülkelerden tahsil edecek. Fakat unutmayalım ki bu riskli parasal hamleler II. Dünya Savaşı'na giden yolun taşlarını döşeyen 1930'lardaki tarife savaşlarını andırıyor. İkincisine benzer bir küresel savaş kopmasa da öyle görünüyor ki yeryüzü III. Dünya Savaşı'ndan çıkmış gibi köklü bir biçimde değişecek. Küresel gidişat bunu gösteriyor...