1. YAZARLAR

  2. Vahdettin İnce

  3. “Pazusu güçlü Türkler ve Kürtler”
Vahdettin İnce

Vahdettin İnce

“Pazusu güçlü Türkler ve Kürtler”

A+A-

Birinci dünya savaşı sırasında memleketin doğusunda bir Kürt devletinin kurulmasının şartlarını araştırmakla görevli, bu yüzden Kürt Lawrence'i olarak da bilinen İngiliz asker-casus binbaşı Noel'e nispet edilen bir söz var: "Kürtleri ve Türkleri birbirlerine düşman yapıp ayırmak için yüz seneye ihtiyacımız var". Lozan'dan dönen İnönü'nün de "yüz sene kazandık" dediği rivayet edilir. Bu sözleri gerçekten söylediler mi, yoksa yakıştırma mıdır, onu araştırıp ortaya koymak tarihçilerin işi. Ama geçen yüzyılın bu bağlamda söz konusu iki farklı anlayışın rekabeti içinde geçtiğini göz önünde bulundurursak, bu sözleri söylemiş olmaları ihtimalinin güçlü olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü bir yandan Kürtleri ve Türkleri birbirlerine düşman yapacak bütün taktik ve stratejiler devreye sokuldu. Bir yandan da Noel'in yüzyılını boşa çıkaracak bir tedbir olarak İnönü'nün başında olduğu tek parti yönetimi, Kürtleri asimile etme yolunu seçti. Geldiğimiz noktada iki anlayışın da başarılı olmadığı görüldü. Allah'a şükür, çok acılar yaşanmasına rağmen Kürtler ile Türkler birbirlerine düşman olmadılar. Ayrıca bir asimilasyon da gerçekleşmedi. Kürtler tek parti rejiminin yaşattığı bütün acılara, baskılara rağmen yerlerinde duruyorlar. Tabi sorun da devam ediyor.

İlginçtir, bu iki başarısız yüzyıla bir gönderme yapılıyormuş gibi "Türkiye Yüzyılı"ndan söz ediliyor şimdilerde. Devlet, tek parti "yüzyılı"nın, aslında Noel'in "yüzyılı"na hizmet ettiğini görmüş olmalı. Ya da baştan beri biliyordu, ama şartlar yerli ve içeriden bir adım atmaya elverişli değildir diye düşünüyordu, alternatif bir inisiyatif almıyordu. Olmazların, olmaması gerekenlerin tükenmesini bekliyordu belki de.

Bu açıdan MHP lideri Devlet Bahçeli'nin attığı adımlar, önceki gün DEM parti yetkililerinin İmralı'ya gitmeleri, PKK örgütünün lideri ile görüşmeleri ve ondan "yeni sürece katkıda bulunmaya ehil ve kararlı olduğuna" ilişkin bir mesaj getirmeleri ile artık alenen yeni ama içeriden bir süreç başlamış bulunuyor. Çözüm iradesinin içeriden olması beni şahsen ümitlendiriyor. Bu aynı zamanda "Türkiye Yüzyılı"nın karakterini, hedefini de gösteriyor. Ortak tarihimizden, ortak coğrafyamızdan, ortak kültürümüzden kaynaklanan kendimize ait bir çözüm aranıyor.

Tarih, Türklerle Kürtlerin ilk buluşmasının Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey zamanında gerçekleştiğini söylüyor. Tuğrul bey, Bizans kralına gönderdiği mektupta bu buluşmanın nasıl bereketli bir gücün kaynağı olduğunu şu ifadelerle dile getiriyor: "Allah bizi pazuları kuvvetli Türklerle, Deylemilerle ve Kürtlerle güçlü kıldı". Pazuları güçlü bu milletlerin buluşmasının bereketinin tanığı bin yıllık ortak tarihtir. Son olarak bu güçlü pazular kurtuluş savaşında buluştular ve kendilerine kurulan tuzakları boşa çıkarttılar. Ne yazık ki ondan sonra yukarıda bahsettiğim o meşum "yüzyıllar" başladı. Bunun da sosyal, siyasal, ekonomik, idari, ahlaki açıdan bizi nasıl bir güçsüzlüğe duçar ettiğini geçen yüzyıl şahittir. Meşum "yüzyıllar"ın yaşattığı onca acılara, tahriklere, zulümlere, baskılara rağmen Kürtlerin ve Türklerin emperyalistler açısından istenen kıvama gelmemesi, hiç kuşkusuz o ilk buluşmanın dayandığı sağlam temellerin hala etkin, hala bereketli ve hala işlevsel olduğunun bir göstergesidir.

Bu "pazusu kuvvetli" milletler hangi değerler etrafında bir araya geldiler ki bu kadar bereketli, bu kadar şerefli bir tarih oluşturdular sorusunun cevabını bulmak da siyaset kurumuna düşüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar