
Peki ya iptal edilen Ezher diplomaları?
Diploma iptalinin hukuki değil, siyasi olduğunu savunarak bugün hak hukuk postuna sarınan politikacı, gazeteci, aydın ve akademisyenlerin samimi olup olmadıklarının en önemli ölçütü, 28 Şubat'ta Ezherlilerin diplomaları iptal edilirken nasıl bir tavır tak
Prof. Dr. Mustafa Öztürk / Mardin Artuklu Üniversitesi - STAR
Ekrem İmamoğlu'nun 1990 yılında Kıbrıs'taki bir üniversiteden İstanbul Üniversitesi'ne yaptığı yatay geçişin aslında bir tür "yapay geçiş" olduğunun tespit edilerek diplomasının iptal edilmesinin ardından bütün ülke, diploma meselesiyle yatıp kalkar olduk.
Muhalif kanatta iş görenlerin Ekrem Bey'in diploması üzerinden katıksız birer demokrasi havarisi kesildiği şu günlerde, 28 Şubat postmodern darbe sürecinde alınan keyfi kararlarla diploma denklikleri iptal edilen ve sayıları binlerle ifâde edilen Ezher ve diğer yurtdışı ilahiyat mezunlarına reva görülen hukuksuzlukları tam da bu noktada hatırlamanın sırasıdır.
Hak, hukuk, adalet söylemlerini dillerine pelesenk ederek diploma meselesinin üzerinde tepinenler, o günlerde ideolojik sâiklerle diplomaları iptal edilen ve bu da yetmezmiş gibi ötekileştirilip "karşı mahallenin muzır unsurları" olarak mimlenen insanların hukukunu savunmak adına pek bir şey söyleme zahmetine girmemişlerdi.
Diploması iptal edilen Ekrem Bey, "Bu kararı alanların tarih ve adalet önünde hesap verecekleri günler yakındır." dese de, Ezherlilerin diplomaları iptal edildiği günlerde partisinin aldığı menfi tutum, canlı bir hatıra olarak hâlâ hafızalarda yerini koruyor. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, kararın ardından yaptığı ilk açıklamada Ekrem Başkan'ın mağdur olduğunu, yapılan işlemin hukuki değil siyasi olduğunu ve buna çok net bir şekilde cevap vereceklerini söyledi. Özgür Özel'in bugün temsil ettiği siyasi zihniyet bu kararlılığı o gün sergileseydi bir anlamı olabilirdi belki. Diploma iptalinin hukuki değil, siyasi olduğunu savunarak bugün hak hukuk postuna sarınan politikacı, gazeteci, aydın ve akademisyenlerin samimi olup olmadıklarının en önemli ölçütü, 28 Şubat'ta Ezherlilerin diplomaları iptal edilirken nasıl bir tavır takındıkları, hangi hukuki refleksi gösterdikleri ve hangi demokratik itirazı dile getirdikleri olacaktır.
Bir darbe aktörü olarak YÖK
28 Şubat sürecinin o dönemdeki aktörlerinden biri olan YÖK, 2 Nisan 1997'de aldığı bir kararla Mısır'daki Ezher Üniversitesi'nin diplomasına bundan sonra denklik belgesi düzenlemeyeceğini duyurur. Laik yüreği soğumayan YÖK, bu kararı yetersiz görmüş olacak ki, birkaç ay sonra 16 Temmuz'da bir daha toplanarak aldığı kararın çerçevesini biraz daha genişletir: Bundan böyle yalnız Ezher değil, yurtdışındaki tüm ilahiyatlardan mezun olanlara da zinhar denklik verilmeyecektir... Bu da yetmemiş gibi, kurulan İlahiyat Uzmanlık Komisyonu marifetiyle daha önceki yıllarda verilen denklik belgelerini de iptal eder. Dananın kuyruğunun koptuğu nokta tam da burasıydı. İlerisi için denklik verilmeyeceği bir nebze anlaşılır bir şeydi belki, fakat daha önce verilen denkliklerin de iptal edilmesi tam anlamıyla bir kıyımdı.
YÖK aldığı kararla, bin bir emekle memleketlerinden uzak yabancı bir ülkenin zorlukları altında alınan 4 yıllık lisans diplomalarına 2 yıllık ön lisans programı muamelesi yapar ayrıca. Ezher ilahiyat mezunları, denklik alabilmek için yurtdışında okudukları dört yılın üstüne, ayrıca Türkiye'deki bir üniversitede 2 yıl daha okumak zorundaydılar artık. Çekilen cefa bununla da sınırlı değildi. Lisans tamamlamayı bitirseler bile bu sefer de öğretmen olamayacaklardı. Aldıkları diplomanın üzerine, ne acıdır ki "Bu belge öğretmen atamalarında geçerli değildir" ve "Bu belge sadece Diyanet İşleri Başkanlığı'nda geçerlidir" şeklinde ibareler yazılacaktı.
Cadı avına dönüşen mağduriyetler
YÖK'ün bu kararının ardından yaşananlar tam anlamıyla bir drama, bir cadı avına dönüşecektir. Yurtdışından aldığı diplomaya denklik alarak yıllardır öğretmenlik yapan çok sayıda insan, gün bile sektirilmeden MEB tarafından alelacele görevden atıldı. Görevden alınan 135 öğretmen arasında 1 yıldan tutun 10 yıla ve hatta 20 yıla kadar öğretmenlik yapmış insanlar vardı. Karar geriye doğru işletilmiş ve hiçbirinin gözünün yaşına bakılmamıştı.
Söz konusu uygulama, üniversitelerde görev yapan akademisyenleri de vurmuştu. Lisansını Ezher'de tamamlamış, ardından bir üniversiteye girip yüksek lisans, doktora ve doçentlik derecesine yükselmiş akademisyenler de görevlerinden el çektirildiler. Ayrıca o dönemde Türkiye'de doktora veya mastır programına devam eden 80'e yakın yurtdışı ilahiyat fakültesi çıkışlı öğrenci de okullarından atıldılar.
Reva görülen cadı avı, askerlik işlemlerine kadar dayanır. Lisans mezunu olduğun için askerliğini kısa dönem olarak yapanlar, diplomaları geçersiz sayılmasından dolayı tekrar askere çağrılır. Yaptıkları kısa dönem askerlik 18 aylık süreye tamamlattırılır. Böylece iki defa silah altına alınmış olurlar. Bundan sonra askere gidecekler ise lise mezunu sayıldıklarından 18 ay er veya erbaş olarak askerlik yaparlar.
Diplomaları haksız yere iptal edilerek öz vatanında ötekileştirilen bu insanlar önemli bir kısmı bir lokma ekmeğe muhtaç kalmamak için çeşitli işlerde kalifiye olmayan pozisyonlarda iş bulmak zorunda kalırlar. Kimisi Arapça bildiği için Arap turistlere rehberlik yaparken kimisi de restoranlarda dil bilen garson sıfatıyla işe girer. Bu arada bu mağduriyetten ötürü psikolojisi bozulan ve hayata küsenlerin sayısının hiç de az olmadığını ifâde etmek lazım.
"Terörist yetiştiren okul"
O dönem, Ezher'den diploma alıp mağdur edilenlerden biri de Ali Yücel. Kendisi gibi gadre uğrayanların durumuna dikkat çekmek için daha sonra Ezher Mezunları ve Mensupları Derneği adında bir dernek kurar arkadaşlarıyla. Ali Yücel'in o dönem vatani görevini yerine getirirken yaşadığı bir olay o dönemin karanlık zihniyetini bütün çarpıcılığıyla ortaya koyar nitelikte.
Ali Bey'in görev yaptığı askeri birlikte, önemli bir görev için Arapça bilen birine ihtiyaç duyulur. Ali Bey bu göreve gönüllü olur. Ardından onu alıp Malatya'ya götürürler. Ali Bey'i tutup komutanın huzuruna çıkarırlar. Kendisini tanıttıktan sonra komutan sorar, "Rizelisin, Arapçayı ne amaçla öğrendin, bu merak nereden böyle?" Ali Bey, "Ezher'den mezun oldum, Arapçayı da orada öğrendim." deyince komutan gayet alaycı ve küçümser bir tavırla, "Haa o terörist yetiştiren okul mu!" diye karşılık verir.
Mağduriyetler AK Parti döneminde giderildi
Ezher başta olmak üzere yurtdışından alınmış ilahiyat diplomalarının iptali veya denklik işlemlerinin zorlaştırılması ile ortaya çıkan mağduriyetlerin giderilmesi AK Parti hükumetleri döneminde mümkün olur. Diplomalara verilen denklik belgelerine yazılan "Bu belge öğretmen atamalarında geçerli değildir." ibaresi 2009 yılında kaldırılarak ilk olumlu adım atılmış olur. Bu konuda, 2012 yılında mağdur olanların TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu'na verdiği dilekçe, daha sonra incelemeye alınarak olumlu cevap verilir. Diplomaları iptal edildiğinden dolayı öğretmenliklerinden uzaklaştırılanların bir kısmı 2013 yılında görevlerine iade edilir.
Mağduriyetlerin telafisi bağlamında küçük bazı adımlar atılsa da bunlar yeterli değildi. Danıştay'a taşınan hukuki süreç ise bürokratik oligarşinin kalın duvarlarını bir türlü aşamıyordu. 2014 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatıyla mezunlar, hak ettikleri diploma denkliklerine kavuşmuş oldular. Cumhurbaşkanı'nın net tavrı sonrasında konuyu bir mağduriyet unsuru olmaktan çıkaran gelişme ise YÖK'ün 25 Mart 2015 tarihinde düzenlediği bir belge ile mümkün olur. Bu belgeye göre, Mısır'daki Ezher Üniversitesi'nin ilahiyat programlarından mezun olanlara denklik belgesinin verileceğinin kararlaştırıldığı ilan edilir.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.