PKK silah bırakırken yeniden silahlananlar!
Abdullah Öcalan'ın PKK'ya silah bırakma çağrısı nereden bakılırsa bakılsın "oyunu değiştirici" tarihi bir adımdır. Batı'ya ve içimizdeki vesayetçi taşeronlarına karşı küresel bir hamledir. Zira Türkiye'nin terörle mücadelesi en başından beri Batı ile bir mücadeleydi. Eğer bugün "Terörsüz Türkiye"den bahsedebiliyorsak bunun nedeni Batı'nın prangalarından bir nebze olsun kurtulmamızdır.
Yeni bir dünyanın kurulduğu bu kritik dönemde iç cepheyi güçlendirip küresel sistemde oyun kurucu olarak sahada ve masada ağırlığımızı ortaya koymanın hayati önem arz ettiği bir süreçten geçiyoruz.
Bu bağlamda ülkemize musallat edilen PKK'yı dağıtmak, aynı zamanda Batı'nın vesayet sistemini de dağıtmaktır. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra koskoca medeniyetimizi Anadolu parantezine alanların devri sona eriyor. Yeni bir gelecek ve yeni bir dünya var önümüzde. Fakat çok dikkatli olmalıyız. Kuşku yok ki emperyal güç merkezlerinde şu sıralar herkes Türkiye ile yatıp kalkıyor. Attığımız her adımı yakından izliyorlar.
Bakmayın siz Batılı medya ve siyasi odakların Öcalan'ın yaptığı çağrıya gösterdiği riyakâr tepkilere. Akıllarında yeni planlar ve oyunlar var. Hâlâ pes etmiş değiller.
***
Çünkü bizim hafızasızlığımızdan güç devşiriyorlar. Tarihimize sahip çıkamayışımızdan kuvvet buluyorlar. Kültürsüzlüğümüzden ve acılarımızı yüzüstü bırakmamızdan besleniyorlar. PKK'ya kendini feshetme çağrısının yapıldığı gün aynı zamanda 28 Şubat'ın da yıldönümüydü. Bu bir tevafuk mu yoksa tesadüf mü? Bilemiyoruz.
Bildiğimiz tek şey, emperyalist stratejilerde tesadüflere yer olmadığıdır. Onların tesadüf dediği şey "tasarlanmış rastlantılar"dır. Hâliyle keşke bu tarihi çağrının yapıldığı gün 28 Şubat'ın temsil ettiği zihniyetten her alanda hesap sorulabildiğini söyleyebilseydik.
Gönlümüz rahat olsaydı. Ama değil. Neden? Nedeni yazarlarımızdan Yavuz Donat'ın 28 Şubat günkü arşivlik yazısında... O meşum dönemin en yakın tanığı olan Sayın Donat, yazısında vesayetçi zihniyetin bir ahtapot gibi siyaset, bürokrasi, ekonomi, medya ve akademideki her alanı nasıl sarıp sarmaladığını çarpıcı kanıtlarla ortaya koymuş.
Bu yazıyı okuyup da içi sızlamayan var mı? Kimse, "Bunlar geçmişte kaldı? Hepsi tarih oldu" diyebilir mi? Diyemiyoruz. Çünkü PKK'ya "silah bırak!" çağrısının yapıldığı gün vesayetçi zihniyetin her alanda yeniden silahlandığını görüyoruz.
***
Bu zihniyeti hafife almayın. Generali, siyasetçisi, gazetecisi, akademisyeni ve işadamından oluşan 28 Şubat'ın vesayetçi korosu hep bir ağızdan o dönemde ülkenin Başbakan'ına "pezevenk, çamur, hokkabaz, baş münafık ve çarpık düzenin son müteahhidi" diye saldırıyordu.
Şimdi Başbakan'a bunu diyenlerin normal vatandaşa neler dediğini ve neler yaptığını düşünün. Altı milyon insanı fişlediler. Milyonların eğitim hakkını elinden aldılar. Şirketlere el konuldu. İnsanlar ekmeğinden edildi. Bankalardaki milyar dolarlara el konuldu. Kürtler ve Müslümanlar iç düşman ilan edildi.
Peki, sonuçları insanları hâlen etkileyen bu sistematik vahşetin yol açtığı kültürel, siyasi ve ekonomik soykırımın hesabı sorulabildi mi?
Maalesef! Bu hesabı hakkıyla sormadığımız için hâlâ bu topluma ve değerlerine kılıç çekenlerle karşılaşıyoruz. Acılarımıza sahip çıkmanın yolu, o acıları doğuran iklimi yok etmekten geçer. Bu ülkeye verilen vesayetçi balans ayarını paramparça etmekten geçer.
Ne var ki bir yanda göğsümüzü kabartan "Terörsüz Türkiye" projesi için tarihi adımlar atılıyor. Fakat diğer yanda 28 Şubat'ın vesayetçi zihniyeti hâlâ bize aba altından sopa göstermeye devam ediyor. Bu yaman çelişkiyi yok edecek köklü hamlelere ihtiyaç var. PKK silah bırakırken yeniden silahlananlara dünyayı dar etmek lazım. Yoksa buruk ve geçici sevinçler ülkesi olmaktan kurtulamayız.