1. HABERLER

  2. MAKALELER

  3. PKK’nın Silah Bırakmasının Olası Sonuçları
PKK’nın Silah Bırakmasının Olası Sonuçları

PKK’nın Silah Bırakmasının Olası Sonuçları

Silah bırakma, toplumsal kesimlerin taraf olduğu tüm iç sorunların çözümünü kolaylaştırır. Silahın devreden çıkması hem siyasetin elini güçlendirecek hem de demokratik işleyişin egemen olmasının zeminini sağlamlaştıracaktır.

A+A-

Adnan BOYNUKARA - Perspektif

Devlet Bahçeli’nin çağrısı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın desteği/oluruyla başlayan, PKK’nın silah bırakmasını esas alan yeni bir sürecin içindeyiz. Ülkenin geleceği ve coğrafyamız açısından oldukça önemli olan bu sürecin, hedeflenen sonuca ulaşması için yapıcı katkı çok kıymetli. Konu, herkesin kendi öncelikleri, arzuları ve hesaplarından çok daha değerli. Çaba, gündelik siyasete kurban edilemeyecek ve magazinsel zeminde konuşulamayacak kadar önemli. Dolayısıyla yapılması gereken, silah bırakılması durumunda ortaya çıkacak olası sonuçlara odaklanmaktır. Çünkü bu, süreci yürüten aktörlerin motivasyonu ve toplumsal destek açısından önemli.

Devletin Demokratik Dönüşümü

Türkiye’de var olan toplumsal sorunların ana nedenlerinden birisi, demokrasi açığı ve devletin demokratik işleyişine ilişkin eksikliktir. Bu durumun sonucu olarak, toplumsal/bireysel talepler ve demokratik süreçler öteleniyor. Siyasetin sergilediği tüm demokratikleşme çabalarına karşılık, demokratik ilkelerin hayata geçirilmesi neredeyse imkânsız hale geliyor. Sürekli bir teyakkuz hali üretiliyor. Ülke içine yönelik terör faaliyetleri ise bunun için gerekçe olarak kullanılıyor. Silahı bırakma, demokratikleşmeyi öteleyen sarmalın ortadan kaldırılması için önemli bir fırsattır.

Silah bırakma, toplumsal kesimlerin taraf olduğu tüm iç sorunların çözümünü kolaylaştırır. Silahın devreden çıkması hem siyasetin elini güçlendirecek hem de demokratik işleyişin egemen olmasının zeminini sağlamlaştıracaktır. Toplumsal kesimlerin taraf olduğu sorunların çözülmesi, Türkiye’nin hukuk devleti karakterini güçlendirecektir. Bu ise hem vatandaş ile devlet hem vatandaş ile vatandaş hem de Türkiye ile Batı arasındaki ilişkilerin normalleşmesine katkı sağlayacaktır. Çünkü Türkiye’nin zaafı, bu tür sorunlar üzerinden farklı fay hatlarının ortaya çıkması ve operasyona açık hale gelmesidir. Bu durumun ülkenin tüm enerjisini tükettiği ve iç barışı zedelediği açık. Bugün yapılmak istenen şey, bu zemini oluşturmak.

Sivil Siyaset Alanının Güçlenmesi

Burada iki konu önemli. İlki, terörist faaliyetlerin varlığı nedeniyle oluşan terör-güvenlik denkleminin sivil siyasetin alanını daraltması. Diğer önemli konu ise terörün varlığının oluşturduğu gerginliğin siyaset tarafından yönetilme zorluğu ve bu konunun bir ‘iş’ olarak güvenlik bürokrasisine havale edilmesi. Bu iki konunun varlığı ise hesap verebilirlik ve şeffaflık ilkelerini olumsuz etkiliyor. Halbuki tüm meselelerde olduğu gibi bu alan da halkın oyları ile seçilmiş sivil siyasetin yönetmesi gereken bir alandır ve keyfilik kabul edilemez. Mevcut siyasal iklim ve oluşan gelenek nedeniyle bu döngüyü kırmak çok zor. Bu döngü 2007-2015 yılları arasında kısmen kırılmıştı.

Ancak eşzamanlı başlayan, PKK’nın terörü şehirlere indirme projesi, öz yönetim ilanları, IŞİD’in Türkiye’nin temel fay hatlarına yönelik terör saldırıları ve 15 Temmuz darbe girişimi bu olumlu gelişimi baltaladı. Dolayısıyla silahın bırakılması, terör-güvenlik denkleminin ve güvenliği iş olarak gören anlayışın oluşturduğu imtiyazları sonlandıracak ve sivil siyasetin yönetme kapasitesini güçlendirecektir. Silahın bırakılması ve terörün sonlanmasının en önemli çıktısı, her türlü alanın sivil siyasetin yönetimine girmesi, denetimine açılması, hesap verebilir olması ve şeffaflık ilkelerinin işlemesidir.

Terör atmosferin ortaya çıkardığı en önemli sonuçlardan birisi de demokratik süreçlerin ve hak taleplerinin ertelenebilir ve ötelenebilir görülmesidir. Güvenlik kaygılarının arttığı dönemlerde, toplum da siyaset de hak taleplerini ötelenebilir görebiliyor. Çünkü temel öncelik güvenlik. Dolayısıyla silahın devreden çıktığı bir atmosferde bu tür taleplerin ötelenmesine ilişkin gerekçeler de ortadan kalkar ve hak talepleri konusunda daha sağlıklı bir ilişki oluşur. Bu noktada, terör atmosferinin siyasi partilerde, medyada ve STK’larda oluşturduğu savrulma da önemli. Bu savrulma, topluma ayrıştırma, ötekileştirme ve şeytanlaştırma olarak yansıyor. Silahın devreden çıkması bu aktörlerin ve kullandıkları dilin normalleşmesine de hizmet edecektir.

Geçmiş çaba başarılı olsaydı, ülkenin dokuz yıl içinde katetmiş olacağı mesafeyi ve güvenlik kaygısı üzerinden işletilen ırkçı uygulamalara izin verilmediği bir atmosferi tahayyül edelim. 2010 anayasa değişikliğini, çözüm sürecinde yapılan yasal düzenlemeleri hatırlayalım. Küçük bir örnek, 2010 anayasa değişikliği sırasında, siyasi parti kapatmayı imkânsız hale getiren düzenleme, PKK zihniyetinin almış olduğu tutum sonucunda paketten ‘düşmüştü’. Yani demokratikleşmenin önünde hem devlet içi kimi yapılanmalar hem de PKK ortaklaşmıştı.

Kayıt Dışı/Gölgeli Alanların Ortadan Kalkması

Terör ve terörle mücadele meselesinde yaşanan en temel problemlerden birisi, “terörle mücadele ediyoruz” ön kabulü üzerinden, bürokratik kadrolar içinde yer alan kimi unsurların kayıt dışı alanlar/gölge alanlar oluşturmalarıdır. Bunları; terörle mücadele gerekçesi üzerinden yapılan hukuk dışı uygulamalar, yargısız infazlar, kaynak kullanımında keyfilik, hesap vermekten kaçınma, hesap vermenin terörle mücadeleyi sekteye uğratacağı inancı, kayıt dışı güç kullanımı, kayıt dışı ekonomik alanlar oluşturma, mafyatik yapılarla işbirliği ve suç örgütlerinin yaptıklarını meşrulaştırma şeklinde özetlemek mümkün. Bu tür yapılar oluştuğunda ve ilişkiler kurulduğunda, terör meselesinin bitmesini ummak saflık olur. Bu tür yapıların neler yaptıkları ve ne tür faturalara neden olduklarını anlamak için 90’lı yıllara bakmak yeterli. Silah bırakmanın kendi varlıklarının sona ermesi anlamına geldiğini bildikleri için bunu istemezler.

Bugün varlıkları kısmen azalmış olsa da var olan kırıntıları temizlemenin yolu silahsızlıktır. Çünkü bahsettiğimiz yapılar, varlıklarını sürdürmek için problemleri ve gerekçelerini özenle gizlemeyi bilirler. Çünkü konu, onlar açısından iyi bir ‘kariyer planlama’ gerekçesidir. Dolayısıyla “terörle mücadeleyi sekteye uğratma” cümlesi üzerinden, çözüm iradesini sergileyen siyaseti dahi hedefe koymaktan kaçınmazlar. Silahın bırakılması bu tür yapıların tasfiye edilmesi için de bir fırsattır.

Bölge İnsanı

Son üç seçim, Kürt vatandaşların tercihlerinin ne denli etkili olduğunu gösterdi. Temel soru şu; bu kapasite ‘bölünme’ fobisi/kavramı üzerinden mi, yoksa ‘Güçlü Türkiye’ kavramı üzerinden mi değerlendirilecek? Bu enerjiyi, ‘Güçlü Türkiye’ tezi üzerinden devreye koymak ülkeye büyük katkı sağlar. Bunun yolu ise silah bırakmak ve sorunları çözmektir. Bu bağlamda unutulmaması gereken meselelerinden birisi de uzun yıllardır devam eden terör atmosferinin ve bu süreçlerde ortaya çıkan hak ihlallerinin ülkeye aidiyet duygusunda oluşturduğu erozyondur. Bu alandaki erozyonun önlenmesi, ülkeyi yönetenlerin birinci gündemi olmalıdır. Yolu ise sorunlara çözüm üretmek ve silahın bırakılmasıdır. Aynı sorun yurt dışında yaşayan vatandaşlar için de geçerli. Yurt dışının sağladığı politik atmosfer, birçok kişinin ülke aleyhine faaliyetlerde bulunmasına imkân tanıyor. Silahın bırakılması ve sorunların demokratik çerçevede çözülmesi bu tür olumsuzlukları da giderir.

Temel haklar sorununun çözülmesi ve demokratik sivil siyaset alanının tahkim edilmesi, bölge insanını silahlı şiddetin ‘esaretinden’ kurtaracaktır. Bu aynı zamanda, bölgedeki sivil siyaset alanının da özgürleştirilmesi anlamına gelecektir. Örgüt ismi kullanılarak seçmen iradesinin kontrol edilmesi dönemi sonlanacak ve farklı siyasal düşüncelere sahip olanlar hem kendi siyasal örgütlenmeleri için daha uygun bir zemine kavuşacak hem hak talepleri, terör varlığı gerekçesiyle ötelenemeyecek hem de bu durum örgüt tarafından istismar edilemeyecektir. Güvenlik odaklı bir toplumsal ve bölgesel atmosferden normal bir ortama kavuşulması, kişisel ve toplumsal rahatlama imkânı sağlayacaktır. Bu ise toplumsal hayatın her alanında çok farklı kabiliyetlerin önünü açabilir.

90’lı yıllarda izlenen politikaların sonucu olarak binlerce köy boşaltıldı, milyonlarca insan nereye gideceğini, nasıl yaşayacağını, ne ile geçineceğini bilmeden göç etti. Bu insanların yaşadığı travma, yalnızlık ve ‘değersizlik’ duygusu önemli bir sorun. Bununla birlikte, sisteme karşı inançsızlık yükselmiş, şehirlerin sosyal dokusunda meydana gelen ani değişim yeni fay hatları ve potansiyel gerginlik alanlarının oluşmasına neden olmuş. Silahın bırakılması ve sorunların siyaset aracılığıyla çözümü, bahsettiğimiz tür olumsuzlukların oluşturduğu etkileri sınırlamak ve yönetilebilir düzeyde tutmak için de bir şans.

Özellikle genç nüfusun büyük bir kısmı ortaya çıkan etno-politik sorunun yarattığı gerilim içerisinde tüketilmiş. Bu insanların sahip olduğu enerjiyi ülkenin büyümesi, gelişmesi, kalkınması ve toplumsal refahın artması için ortaya koyabilmenin önü tıkanmış. Bahsettiğimiz atmosfer gençlerin milliyetçilik duygularını tetiklemiş ve birlikte yaşama duygusunun zayıflamasına yol açmış. Okumuş, dinamik ve motivasyonu yüksek bir kesim terörle mücadele denklemi içinde ‘harcanmakta’dır. Silahın bırakılması ve çözüm, parayla ölçülemeyecek bir kaynağın ülkenin kalkınması için devreye girmesinin önünü açacaktır.

Ekonomik Durum

İnsan hayatının ve can güvenliğinin söz konusu olduğu yerde, paradan bahsetmek doğru değil. Ancak konunun ulaştığı boyutu kavramak açısından da önemli. Çünkü yıllık 40 milyar doları aşan bir rakamdan bahsediliyor. Bu kaynağın bir kısmı dahi, ülkenin kalkınması için kullanıldığında ortaya çıkacak durumu düşünmekte yarar var. Çünkü terörün var olduğu atmosfer nedeniyle kaynaklar, temel ihtiyaçlardan öte terörle mücadele için kullanılıyor. Bu döngünün devam etmesi ise hem ekonomik gerekçelerden kaynaklı örgüt propagandasının karşılık bulmasına hem de gelir dağılımı adaletinin giderek bozulmasına neden oluyor. Silah bırakma ve sorunların çözümü, kaynakların doğru kullanılması ve ekonomik kalkınmanın hızlanması gibi olumlu sonuçlar ortaya çıkaracaktır. Ayrıca kayıt dışı ekonomik pozisyonların ortadan kalkmasına da olanak tanıyacaktır.

Türkiye’nin kaynaklarını doğru kullanma atmosferi yakalaması ve sürdürülebilir kalkınma için de terör atmosferinin sonlanması büyük anlam ifade eder. Yüksek güvenlik bütçelerinin refah sağlayıcı projelere aktarımı mümkün olur. Son yıllarda ortaya çıkan ve önemli ekonomik olanaklar sağlayacağı öngörülen uluslararası kalkınma projelerinin hayata geçirilmesinin imkânı güçlenir. Bölge ülkeleri ile ilişkilerin PKK’nın gölgesinden kurtulması, bölgesel anlaşma ve işbirliğinin önünü açmış olur ki bu da bölge ülkeleri ile birlikte Türkiye’nin de her alanda elinin güçlenmesinin önünü açar.

Dış Politika ve Uluslararası İlişkiler

Türkiye’nin dışarıda yaşadığı en temel sorun, kendi iç sorunlarını ve demokratikleşmesini tamamlayamamış bir ülke görüntüsüdür. Silahın bırakılması ve çözüm, uluslararası ilişkilerde Türkiye’nin elinin güçlendirecektir. Bu aynı zamanda, Türkiye ile Batı arasındaki ilişkilerin normalleşmesini ve farklı alanlarda işbirliği kapasitesini artırabilir. Ayrıca, ortaya çıkan yeni küresel sistem, dünya genelindeki büyük ülkelerin yanı sıra bölgesel ülkeleri de ön plana çıkarıyor. Bölgesel ülkeler yeni durumun önemli taşıyıcı aktörleri haline geliyor. Dolayısıyla terörden kurtulmuş olan Türkiye hem bölgenin taşıyıcı aktörü olabilecek hem kimi bölge ülkelerinin (Rusya ve İran) kendine kurmak istediği denklemleri bozacak hem doğal havzasına (Ortadoğu, Balkanlar, Kuzey Afrika) hem de halkları Müslüman olan ülkelere örneklik teşkil edebilecektir.

Türkiye’nin iç sorunlarını çözmesini küçülme, geri adım atma, örgütün tezlerine teslim olma şeklinde okumak doğru değildir. Sorunu çözmek, büyümenin, gelişmenin ve güçlü ülke olmanın ilk adımıdır. Aslında bunun mümkün olduğu, çözüm süreci dönemindeki ekonomik veriler ve uluslararası ilişki çeşitliği üzerinden de görüldü.

İç sorularını çözmüş Türkiye, bölgesel ilişkilerde daha esnek ve kendi çıkarlarını önceleyebilen bir tutum takınabilir. Bu ise kendi coğrafyasına sıkışmanın önünü açan bir etki oluşturabilir. Özellikle Ermenistan, Suriye, Irak, Yunanistan, Filistin-İsrail üzerinden cereyan eden sıkışmışlığı aşmanın ilk adımıdır. Bununla birlikte, ülke içine yönelik ‘operasyonların’ odaklandığı alan, var olan fay hatlarıdır. Toplumsal barış, ekonomik kalkınma, sivil-asker ilişkisi, gelir dağılımı, yoksulluk, dış politika, eğitim gibi sorunlu alanların üzerine oturduğu fay hatları terör örgütü aracılığıyla Türkiye’ye operasyon yapmak isteyenlerin temel hedefidir. Dolayısıyla çözüm, bahsettiğimiz fay hatları üzerinden operasyon imkânını ortadan kaldırır. İran, Rusya, ABD ve kimi AB ülkelerinin örgüt ve türevleriyle kurmuş olduğu ilişkilerin sonlanması, bölgesel barışa da olumlu katkı sağlar. Bu ise Soğuk Savaş dönemi aktörlerinden birisi olan silahlı örgütler döneminin kapanması açısından da anlamlıdır. Yani, Soğuk Savaş’tan sonra uluslararası ilişkilerin daha doğru bir zeminde ilerlemesine imkân tanır.

Türkiye’ye ilişkin Batı merkezli değerlendirmelerin büyük bir kısmının terör atmosferiyle ilişkili olduğu açık. Dolaysıyla silah bırakma ve buna ilişkin sorunların çözümü siyaset alanının ve uluslararası ilişkilerin normalleşmesine olanak tanıyacaktır. Türkiye, bulunduğu coğrafya bakımından, küresel terörizmle mücadelenin sigortası. Çünkü Türkiye’nin terörle mücadele refleksleri güçlü ve her türden saldırıya karşı tedbir geliştirme kapasitesine sahip. Batı’nın benzer bir kapasiteye sahip olduğunu söylemek güçtür. Batı’nın bu konumu ve tecrübeyi göz ardı etmemesi gerekir.

Göz ardı edilmemesi gereken bir diğer konu ise Batı’da yaşayan milyonlarca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının durumu. Bu insanlar, Türkiye’deki barış ve demokrasi ortamından veya şiddet-terör ortamından etkilenmektedirler. Bu etkiyi yaşadıkları ülkeye yansıtma olasılıkları güçlü. Bu ise Batı’yı doğrudan etkileyebilir.

Sonuç olarak; yazdıklarım, ilk anda akla gelebilecek konuların ve olası olumlu etkilerin özeti. Bu değerlendirmeyi farklı alanlarda yapmak ve olası olumlu etkileri çoğaltmak mümkün. İnsanımızın, siyasetin büyük oranda desteklediği adımın başarıya ulaşması için çaba göstermesi ve destekleyici pozisyon alamsı kıymetli. Çünkü bu tür süreçler, en ufak olumlu bir ifadenin dahi değerli olduğu süreçlerdir. Şunu akılda tutalım, örgütün silah bırakması, bir kişinin “umut hakkından” çok daha büyük ve kıymetli. Konuya ülkenin demokratikleşmesi, kalkınması, toplumsal barışın tesis edilmesi, siyasetin normalleşmesi, nefret dilinden başka söyleyecek hiçbir şeyi olmayanların tasfiyesi edilmesi üzerinden bakmak lazım. Umarım Bahçeli’nin girişimi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oluru/desteği ile başlayan süreç başarılı olur ve elbirliğiyle iyi bir gelecek için ortak irade sergilenir.

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.