
Protestocu gençleri darp eden polislere soruşturma izni verilmedi
İstanbul'da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı protesto eden 9 genç, gözaltına alındıktan sonra kötü muameleye maruz kaldıklarını belirterek suç duyurusunda bulundu. Kadın protestocuların başörtüleri ve feracelerinin kesilmesi kamuoyunda büyük tepki çekerken, İstanb
TRT World programında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı protesto eden 9 genç, Türkiye'nin Siyonist terör çetesine petrol sevkiyatını eleştirdikleri gerekçesiyle gözaltına alınıp tutuklandı. Beş gün süren tutukluluğun ardından serbest bırakılan protestocular, gözaltı ve tutukluluk süreçlerinde şiddet, kötü muamele ve işkenceye uğradıklarını belirterek şikayetçi oldu. Özellikle kadın protestocuların başörtüleri ve feracelerinin kesilmesi, kamuoyunda büyük tepki topladı.
VALİLİK SORUŞTURMA İZNİ VERMEDİ
Filistin’de uygulanan soykırıma karşı eleştirilerini dile getiren dokuz gence, kamu görevlileri tarafından uygulanan işkence ve kötü muameleye dair İstanbul Valiliği, "soruşturmaya izin verilmemesi" kararı aldı.
Karara göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuştuğu sırada protestocuların bağırarak slogan atması, döviz açması ve polise mukavemet etmesi, kanuna aykırı bir eylem olarak değerlendirildi. Kolluk kuvvetleri, protestoculara üç kez ikazda bulunmuş, dağılmadıkları için asayişin sağlanması ve diğer vatandaşların haklarının korunması amacıyla güç kullandığı dile getirildi. Öte yandan, dokuz kişi hakkında çıkan tutuklama kararının kesin olduğu, cezaevinde bulunan kamu görevlilerine yönelik yapılan şikayetlerin yeterli bulguya dayandırılmadığı belirtildi. Ayrıca, kamu görevlilerinin ve kolluk kuvvetlerinin kamu düzenini korumak gibi meşru bir amaç taşıdığı için, hakkındaki şikayetler valilik tarafından kusurlu bulunmadı. Vali Davut Gül'ün imzasıyla yayınlanan karar, soruşturma izni vermeyip dosyanın işlemden kaldırılması yönünde oldu.
UYGULAMA MEŞRUDUR
Valiliğin kararında "uygulamanın meşru bir amaç taşıdığı" savunularak, şunlar ifade edildi:
"4483 Sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin yargılanması Hakkında Kanun ve 6713 sayılı Kolluk Gözetim Komisyonu Kurulması Hakkında Kanunun ilgili maddelerince 'kamu görevlileri hakkında yapılacak ihbar ve şikayetlerin soyut ve genel nitelikte olmaması, ihbar veya şikayetlerde kişi veya olay belirtilmesi iddiaların ciddi bulgu ve belgelere dayanması, bu şartları taşımadığı doğrudan veya yapılan soruşturma sonucu anlaşılan ihbar ve şikayetler ilgili soruşturma izni vermeye yetkili merciler tarafından işleme konulmaz ve durum ihbar veya şikayette bulunana bildirilir' hükmüne yer verildiği, müdahalenin anayasanın ilgili maddeleri gereğince kişilerin can ve mal güvenliğini, milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin koruması amacıyla yapıldığı, kamu düzenini korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığından müdürlüğümüz kadrosundaki görevlilerin kusurunun bulunmadığı kanaatinin oluştuğu anlaşılmaktadır."
Avukatın sunduğu şikayet dilekçesinde bu olayın İstanbul Valisi Davut Gül'ün şahitliğinde gerçekleştiği ancak kendisi tarafından müdahale edilmediği için yaşanan hak ihlallerinden valinin de sorumluluğu bulunduğu söyleniyor.Dilekçede bu olayın İstanbul Valisi Davut Gül'ün şahitliğinde gerçekleştiği ancak kendisi tarafından müdahale edilmediği için yaşanan hak ihlallerinden valinin de sorumluluğu bulunduğu söyleniyor.
Gençlerin avukatı Adem Bingöl, Bölge İdare Mahkemesi'ne başvurarak Valilik kararının iptalini ve soruşturma izni verilmesini talep etti.
DİLEKÇE HAK İHLALLERİNİ TÜM DETAYLARIYLA ORTAYA KOYDU
Savcılığa sunulan şikayet dilekçesinde, dokuz kişinin Anayasa'nın 25. ve devamı maddelerinde düzenlenen ifade özgürlüğü ve 34. maddede güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı çerçevesinde hareket ettikleri, demokratik haklarını kullanırken kolluk kuvvetlerinin sert ve orantısız müdahalesine maruz kaldıkları ifade edildi.
Şikayet dilekçesinde, protesto alanı dışında, İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü’nde yapılan hak ihlalleri de detaylı olarak açıklandı. Olay sırasında, protestocuların 18 saat boyunca aç bırakıldıkları, ibadet haklarının kısıtlandığı, hijyen koşullarının sağlanmadığı, kadın protestoculara yapılan detaylı aramanın mahremiyet haklarına aykırı olarak çıplak aramaya dönüştüğü gündeme geldi. Ayrıca, cezaevine girerken başörtüleri ve feraceleri kesilen yedi kadın, Adalet Bakanlığı yetkilileri tarafından ziyaret edildi. Adalet Bakanlığı, tutukluluk sürecinde bu kadınların başörtü ve feracelerini kesen infaz memurlarını açığa almış ve konuya ilişkin soruşturma başlattı. Ancak Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, protestocuların çıplak arama, şiddet ve işkenceye maruz kaldıkları iddialarının asılsız olduğunu ifade etti.
DAVA 27 MART'TA GÖRÜLECEK
Protestocular hakkında "Kanuna Aykırı Toplantı ve Yürüyüşlere Katılmak" suçlamasıyla hazırlanan iddianamede, 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası talep edildi. Dava, 27 Mart 2025'te İstanbul 8. Asliye Ceza Mahkemesinde görülecek.
NE OLMUŞTU?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katıldığı TRT World etkinliğinde, Türkiye'nin Siyonist teröristlere petrol sevkiyatını protesto eden dokuz genç, 29 Kasım’da eylem yaptı. Cumhurbaşkanı konuştuğu sırada, protestocular "Neden Azerbaycan petrolü Türkiye’den İsrail’e gidiyor?" şeklinde bağırarak Erdoğan’a seslendiler. Protestocular, gözaltına alındı ve tutuklandı. Üç gün boyunca gözaltında ve beş gün süresince tutuklu kalan protestocular, kötü muamele, şiddet ve darbe maruz kaldıklarını belirterek avukatları aracılığıyla ilgili savcılığa şikayet dilekçesi sundu.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.