
Ramazan Hikmet İlişkisi
Müfessirler ise Kur'an'daki hikmet kavramının kişiyi güzel ameller yapmaya götüren, kişinin ahlâkının olgunlaşmasını sağlayan sağlam ve faydalı ilim ve anlayış manasında olduğunu söylerler. Bu manasıyla hikmet, İslâm'daki iman-amel bütünlüğüyle de alâkal
Konuya hikmetin anlamına dair bazı alıntılarla başlamak yerinde olur.
İshak b. İbrâhim el-Fârâbî, hikmetin anlamını kısaca “mânaları idrak etmek” şeklinde açıklamaktadır (Dîvânü’l-edeb, I, 200).
Batı kaynakları, Arapça hikmetin Kitâb-ı Mukaddes’in birçok yerinde “zihnî kabiliyet, ustalık” anlamında kullanılan İbrânîce hokhmah kelimesiyle aynı semitik köke dayandığını belirtir.
Kelâmcılar, dil âlimlerinin hikmeti “hem bilgide hem fiil ve davranışta mükemmellik ve kusursuzluk” şeklinde açıklar.
Fakihlere göre hikmet, “hükmün konuluş amacı” (makāsıd-ı şâri‘) veya “bu hükümle sağlanmak istenen maslahat” (mesâlih-i ibâd) anlamında kullanılır.
Müfessirler ise Kur'an'daki hikmet kavramının kişiyi güzel ameller yapmaya götüren, kişinin ahlâkının olgunlaşmasını sağlayan sağlam ve faydalı ilim ve anlayış manasında olduğunu söylerler. Bu manasıyla hikmet, İslâm'daki iman-amel bütünlüğüyle de alâkalı bir kavramdır.
Râgıb el-İsfahânî ise hikmet kavramını “ilim ve akılla gerçeği bulma” şeklinde tanımlamaktadır. Hikmet Allah için kullanıldığında “eşyayı bilmek ve onu en sağlam ve kusursuz biçimde yaratmak”, insan için kullanıldığında ‘mevcûdatı bilip onu fayda sağlayacak anlamda yorumlamak” şeklinde ifade edilebilir’ der.
Mâtürîdî hikmeti “tam uygunluk” (isabet) olarak tanımlar. “Her şeyi yerli yerine koyma” şeklinde de ifade edilebilen bu tanım aynı zamanda “eddin”in de karşılığıdır (Kitâbü’t-Tevḥîd, s. 97)
Bakara Suresi, 129. ayet: "Rabbimiz, içlerinden onlara bir elçi gönder, onlara ayetlerini okusun, Kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları arındırsın. Şüphesiz, sen güçlü ve üstün olansın, hüküm ve hikmet sahibisin."
Bakara Suresi, 151. ayet: ‘Öyle ki size, kendinizden, size ayetlerimizi okuyacak, sizi arındıracak, size kitap ve hikmeti öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek bir elçi gönderdik.’
Al-i İmran Suresi, 164. ayet: ‘Andolsun ki Allah, mü'minlere, içlerinde kendilerinden onlara bir peygamber göndermekle lütufta bulunmuştur ki o peygamber, onlara ayetlerini okuyor, onları arındırıyor ve onlara kitabı ve hikmeti öğretiyor. Ondan önce ise onlar apaçık bir sapıklık içindeydiler.’
Kuranda 114 Sure var ve 114 ayette hikmet kavramı geçer bu ilginç bir rakamsal benzerliktir.
Bütün bu ayetler ve ayetler ışığında İslam mütefekkirlerinin yaptıkları tanım ve yorumlar incelendiğinde hikmet kavramının insana rabbi tarafından verilen ilahi bir kabiliyet, anlama ve kavrama gücü olduğu görülür. Binaenaleyh insanın mükellef olduğu ibadetlerin kendisine sağladığı faydalar bakımından bir hikmet boyutunun olduğu, kendisine verilen nimet ve kabiliyetlerin bir amaca yönelik olduğu söylenebilir. İnsanın sahip olduğu bu yüksek değerlerin kökeninde onun kalp (gönül) ve akıl sahibi olduğu, kendisini ve dışındaki dünyayı idrak edebildiği tek varlık olması vardır. Varlıklar içerisinde böyle bir yaradılış farkındalığına sahip olmak tabii ki insana diğer canlıların aksine önemli sorumluluklar yüklemektedir. Zira insan kendisinin şuurunda bir varlık olmakla birlikte içinde bulunduğu evreni ve onu kuşatan bütün metafizik inşayı bir bütün olarak idrak edebilen varlık şartlarına sahiptir. İşte bu sahiplilik insana doğal bir sorumluluk yüklemektedir. Sahip olduğu idrak etme özelliğiyle insan, görünür ya da görünmez âlemin, varlık ya da varlık ötesi bilgilerin muhatabı olmuş ve bütün bu âlemlerin sorumluluğunu, anlama ve idrak etme özelliğinden dolayı halifelik göreviyle görevlendirilmiştir.
Peki nedir bu görev? Evet esasında bu ciddi bir sorudur, insan bu sorunun cevabını ve sorumluluklarını bilmek makamında bir varlıktır. İnsan içinde bulunduğu sosyal, ekonomik, kültürel, siyasal ve teknolojik koşullarını ve kuşatıcılık boyutunu iyi analiz edebilir, doğru okuyabilir ve sorumluluk üstlenme erdemliliğini gösterebilir. Bu, insanın hikmet dediğimiz o analitik kabiliyetinin ne olduğu ve ondan ne kadarına sahip olduğunun da bir göstergesi sayılır.
Ramazan ayında Peygamber efendimizin ramazanın son on gününde i’tikafa girdiği, kendisini aktif hayatın dışında bir inzivaya çektiği rivayet edilir. Bu çok önemli bir eylemdir. Peygamber i’tikafta rabbiyle baş başa kalarak yaptıkları ve yapmayı planladığı şeyler üzerinde ciddi muhasebeler yaptığı hadis kaynaklarında ifade edilmektedir. Ümmet, peygamberinin bu hikmetli davranışından bir ders alabilir ve o mirasa sahip çıkabilir. Orucun hikmetle olan ilişkisi bu boyutu ile de düşünülebilir. Selam ve dua ile.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.