1. HABERLER

  2. MAKALELER

  3. Rejim Dönüşürken: ABD'de Akademi ve İş Dünyası Sesini Yükseltebilir mi?
Rejim Dönüşürken: ABD'de Akademi ve İş Dünyası Sesini Yükseltebilir mi?

Rejim Dönüşürken: ABD'de Akademi ve İş Dünyası Sesini Yükseltebilir mi?

Amerika'nın muazzam zenginliği ve gücü iki sütun üzerine kuruludur: Üniversiteler ve iş dünyası. İlki, ülkeyi dünyanın en iyi beyinleri için bir merkez haline getiren fikirleri ve araştırmaları üretir. İkincisi ise Amerika'nın ekonomik motoruna güç veren

A+A-

DANI RODRIK

Amerika'nın muazzam zenginliği ve gücü iki sütun üzerine kuruludur: Üniversiteler ve iş dünyası. Birincisi, ülkeyi dünyanın en iyi beyinleri için bir mekân haline getiren fikirleri, araştırmaları ve eğitimi üretir. İkincisi ise Amerika'nın müthiş ekonomik motoruna güç veren yatırım ve inovasyonu üretir. Ancak şimdi Başkan Donald Trump her ikisini de mahvetmeye niyetli görünüyor.

Trump'ın tavrı sürpriz değil. Ekonomi politikalarına ilişkin fikirleri her zaman çılgıncaydı ve "woke" kültürün yuvası olarak gördüğü elit akademik kurumlara karşı nefreti biliniyordu. Asıl şok edici olan ise kurumsal ve akademik liderlerin neredeyse hiç ses çıkarmamış olması.

Trump'ın geçtiğimiz kasım ayındaki seçim zaferinden sonra iş çevrelerinde ihtiyatlı bir iyimserlik vardı. Onlara göre Trump, özel sektöre karşı sert ve örgütlü işçiliği ve düzenlemeleri destekleyici Joe Biden'dan sonra hoş bir değişiklik gibi görünüyordu. Trump, düşük vergi ve daha az düzenleme sözü verdi. Gümrük tarifelerinden bahsetmesi bir sorundu, ancak çoğu kişi bunun büyük ölçüde göstermelik olduğunu varsayıyordu. Borsa yeni zirvelere yükselerek Trump'ın seçilmesini kutsadı. Teknoloji milyarderleri Trump'ın geçiş sürecine bağışta bulundu ve yemin töreninde diz çöktü.

Aradan geçen haftalar bu iyimserliğin son derece yanlış yönlendirilmiş olduğunu gösterdi. Trump ekonomiyi birbiri ardına ters köşeye yatırarak ABD borsalarının kasım ayından bu yana kayıp hanesinin kabarmasına neden oldu. Hangi hamlenin daha kötü olduğunu kestirmek güç: Amerika'nın en yakın müttefiklerine (Kanada, Meksika ve Avrupa) uygulanan yüksek gümrük vergilerinin mi, yoksa ekonomik belirsizlik göstergelerini 2008 küresel mali krizinden daha yüksek seviyelere çıkaran ticaret politikası konusunda sürekli sıkılan palavralar, tehditler ve kışkırtmaların mı?

Daha da kötüsü, Elon Musk'ın Hükümet Verimliliği Departmanı (DOGE), temel yasal ilkeleri ihlal ederek ve 100.000 'den fazla kamu çalışanını işten çıkararak federal hükümete zarar verdi. Dış yardımların kesilmesinin soğukkanlı bir mantığı olsa da, yönetim aynı zamanda sağlık ve biyolojik bilimlerden eğitime kadar çeşitli alanlarda temel araştırmalara açıklanamaz bir şekilde balta vurdu.

Amerikalı iş dünyası liderleri için Trump'ın, servetlerini oluşturdukları sistem için açık bir tehlike olduğu aşikar. Trump'ın dengesiz ticaret politikalarının pratik/güncel zararlar ne kadar büyük olsa da bu politikaların, piyasa ekonomisinin ihtiyaç duyduğu temel kurumlar olan hukukun üstünlüğü, güçler ayrılığı, bilime ve inovasyona devlet yatırımı, kamu altyapısı ve benzer düşünen yabancı ülkelerle istikrarlı/dostane ilişkiler için oluşturduğu zararın yanında solda sıfır kalır.

Musk kendi başarısının büyük bir kısmını bu kurumlara borçlu. Zamanlaması iyi ayarlanmış bir devlet kredisi olmasaydı Tesla iflas ederdi; SpaceX ise on milyarlarca dolarlık devlet ihalesi aldı. Ancak Trump, ülkenin sorunlarına çözüm üretmek bir yana, tutarlı bir strateji bile geliştirmeyen bir gündem uğruna tüm bu kurumları bir kenara bıraktı.

Trump'ın ABD akademisine yönelik tehdidi daha da açık. Temel tıbbi araştırmalar için devlet desteğini keskin bir şekilde azalttı. Dahası antisemitizmle mücadele kisvesi altında, ülkenin önde gelen üniversitelerinden bazılarını keyfi olarak fonlardan mahrum bıraktı. Columbia ve Johns Hopkins ilk hedefler. Tabii diğerleri de (kendi kurumum Harvard da dahil olmak üzere) doğrama tahtasında.

Bir demokrasinin temel kurumları saldırıya uğradığında, büyük iş dünyası ve akademik kuruluşlara liderlik edenlerin bir şeyler söylemek gibi büyük bir görevi vardır. Ancak ne şirket yöneticileri ne de üniversite rektörleri bu konuda bir adım atmış değil. Bunun yerine, Harvard'lı siyaset bilimciler Ryan D. Enos ve Steven Levitsky'nin "sessiz yatıştırma" olarak adlandırdıkları yaklaşımı benimsemiş görünüyorlar. Perde arkasında çalışarak ve dikkatleri üzerlerine çekmeyerek en kötüsünden kaçınabileceklerini hesaplıyorlar.

Ancak Enos ve Levitsky'nin de işaret ettiği gibi, bu strateji işe yaramıyor. Müteveffa Hugo Chávez (Venezuela), Vladimir Putin (Rusya), Viktor Orbán (Macaristan), Narendra Modi (Hindistan) gibi liderler her zaman üniversiteleri hedef alır ve akademik özgürlükleri ayaklar altına alır. Sansür, ister hükümet tarafından dayatılsın isterse kendi kendine uygulansın, tüm akademik kurumların ödediği bir bedeldir. Otokratlar başlangıçta piyasa dostu olsalar bile, eninde sonunda rekabetçi bir piyasa ekonomisinin kurumsal temellerinin altını oyarlar.

Diğer otoriter figürlerle kıyaslandığında, Trump'ın Amerika'nın demokratik kurumlarına yönelik saldırısı hızı, yüzsüzlüğü ve şeffaflığı bakımından nefes kesici. Artık "O sadece böyle konuşuyor; bu tehditleri asla gerçekleştirmeyecek" demek mümkün değil. Hiçbir sivil toplum örgütü ya da kamu lideri durumun ciddiyetini göz ardı edemez.

Otokratlar, muhalifleri bölünmüş ve seslerini çıkarmaktan korkar halde kaldıklarında başarılı olurlar. Kolektif eylemin trajedisi de budur: Bireysel olarak elimizi taşın altına koymayı reddettiğimizde hepimiz kaybederiz. İşte bu nedenle ülkenin önde gelen üniversiteleri ve en büyük şirketleri -hem en fazla güvenilirliğe hem de kaybedecek en fazla şeye sahip olanlar - şimdi bir şeyler yapmak için orantısız bir sorumluluk taşıyor.

Amerika'nın en iyi üniversitelerinin ve en zengin şirketlerinin yöneticilerinin - işçi sendikaları, inanç grupları ve diğer sivil toplum örgütleri ile birlikte - hukukun üstünlüğü, akademik özgürlük ve bilimsel araştırmanın altını oymanın tehlikeleri hakkında açık ve yüksek sesle konuşan bir kamuoyu açıklaması yayınladığını düşünün. Böyle bir jest Trump ve müttefiklerini harekete geçirmez ama diğer demokratik güçlere cesaret verir, onları harekete geçirir ve harekete geçmelerine yardımcı olur. On milyonlarca Amerikalı birilerinin ne zaman konuşmaya cesaret edeceğini merak ediyor. En azından bunu yapanlar kendilerini tarihin doğru tarafına koymuş olacaklar.


Bu yazı Project Syndicate’te “When Will US Academia and Business Speak Up Against Trump?” başlığıyla yayınlandı. Çeviride editoryal düzenleme yapılmıştır.

Kaynak:Dunyasiyaseti

Etiketler : ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.