Risk, sorumluluk ve Erdoğan
1 Ekim 2024 itibarıyla gerçekleşmesine pek çok insanın ihtimal dahi vermediği o kadar çok gelişme oldu ki. Hepsini sıralamaya imkan yok. Ama neresinden bakarsanız bakın, insanların barışa dair umutlarını artıran bir dönemin içindeyiz. Görüşmeler, ziyaretler, verilen mesajlar ve nihayetinde terör örgütünün kendisini feshederek silahları teslim edeceği günlerin saatlerin sayıldığı noktaya gelmesi.
Sürecin başından itibaren Habertürk’te onlarca yazı yazdım. Sayısını hatırlamadığım kadar televizyon yayınına katıldım. Her birinde dikkatle ve temkinle, ama bir o kadar da umutla bu sürece destek olmaya, olup biteni gerçek boyutlarıyla ortaya koymaya gayret ettim.
KARAMSARLIK YENİLECEK
Karamsarlık alıcısı bol bir atmosfer ne yazık ki. Bir kere ona kapılmaya görün. Etrafınızdaki her şeyi o ruh haliyle görmeye ve yansıtmaya başlıyorsunuz.
Terör öyle bir bela ki, 40 yıldır ülkemizin üzerine kabus gibi çöktü. Şehitlerimiz, gazilerimiz, yüreği hala yanan anne-babalarımız. O kabusun, hayatın her alanını etkileyen, dönüştüren ve geleceğe umutla bakmamızın önüne karanlık perdeler çeken tarafıyla bize yaşattıkları tarif edilemez.
Çok değil, belki birkaç gün içinde terör örgütü kendisini feshedip silahlarını teslim ettiğinde nasıl bir dünyaya uyanacağımızı öngörmek belki de bu yüzden kolay değil. Kuşkusuz gündemde daha fazla yer aldığı için, demokratik siyasetin önündeki engellerin ve silahlı vesayetin ortadan kalkmasını önemsiyoruz. Gerçekten de önemli ve değerli.
Ancak hayatımızın her alanında bu yeni durumun ortaya çıkaracağı etkileri de henüz tam olarak kavrayamıyoruz. Sadece siyasi sınırlarımız dahilinde değil, hatta sadece sınır ötesinde de değil; küresel ölçekte belimizi büken bir sorunun, yakıcı ve tahrip edici boyutlarından uzaklaşması kesinlikle bugünden daha güzel bir dünyanın kapısını aralayacak.
ZİHNİMİZİ HAZIR KILMAK
Karamsarlık simsarlarına hatırlatmakta yarar var. Devasa sorunlar sıfırlanacak demiyorum. Her şey güllük gülistanlık olacak da demiyorum. Sadece elimizi güçlendirecek bir barışın, terörsüz bir Türkiye’nin ne denli anlamlı olduğunu, kendimizi ve özellikle de zihnimizi bu döneme hazır kılmamız gerektiğini söylüyorum.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, siyasi hayatının her döneminde büyük riskler aldı. Bugün toplumun hemen her kesiminde takdirle karşılanan devrim niteliğinde değişimlere imza attı. Siyasi yasaklı olmaktan kapatma davalarına, gece yarısı ortaya çıkan e-muhtıralardan hain darbe girişimlerine kadar bunca tehlikeye maruz kaldı. Karşı karşıya geldiği bu tehditlerin kişisel olduğunu değil; onunla birlikte bu değişimi ve devrimleri göze alan herkesi hedef aldığını ifade etmeye çalışıyorum.
FİTNE ATEŞİ SÖNÜYOR
Bugün yine Cumhurbaşkanı Erdoğan, hem ülkemizde, hem de yakın coğrafyamızda barışı kalıcı hale getirmeyi merkeze alan bir büyük hamleyi şekillendiriyor ve yönetiyor. Her aşaması ayrı riskler taşıyan, muhtemelen devamı da öyle şekillenecek bir süreç bu. Kendisine en yakın isimlerin, güvenlik bürokrasisinin tepesindeki aktörlerin doğrudan rol aldığı, her aşamasını bizzat takip ettiği sürecin onun dışında geliştiğini iddia edenler aylardır susmak bilmedi. Fitne ilk defa kol gezmiyor elbette. Ama o ateşi yakıp barışı yok etmek isteyenlerin hesapları tutmadı.
CUMHURBAŞKANI TARİHİ ADIMLAR ATTI
Dün sadece milletten aldığı güçle vesayet odaklarını yerle bir eden Erdoğan, bugün barışın önünü açacak ve terör tehdidini bertaraf edecek riskleri almaktan çekinmiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu kararlılığı gösteren güçlü liderliğiyle Türkiye’yi bambaşka bir ufka taşıyor. Kuşkusuz Terörsüz Türkiye hedefine fedakarca katkı sağlayan pek çok önemli aktör var. Ancak alınan risk ve üstlenilen sorumluluk zemininde baktığımızda Cumhurbaşkanı Erdoğan tarihe geçecek adımlar attı.
Mayıs ayına çok daha umutlu gireceğiz.