Sadece ‘arabulucu’ değil ‘oyun kurucu’yuz da...
Yeni imparatorluklar çağına giriyoruz. Artık tek kutuplu veya iki kutuplu dünya yok. Yeni Yalta düzeninde veya yeni güçler dengesinde bütün gözler ABD, Rusya, Çin ve Türkiye'ye çevrilmiş durumda. Çünkü ABD Başkanı Donald Trump'ın yeni dünyasında başka aktörlere fazla şans ve önem verilmiyor.
Bunu Ukrayna görüşmelerinde fazlasıyla gördük. Avrupa masa dışına itilirken en kritik ziyaretlerin adresi Türkiye oldu. Önce Volodimir Zelenski geldi. Sayın Erdoğan'ın şemsiyesi altında dünyaya poz verdi. Ardından Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov Ankara'yı ziyaret etti.
Lavrov bu ziyaretten sonra da ABD ve Rusya arasındaki diplomatik görüşmelerin adresinin İstanbul olacağını açıkladı.
Rus lider Vladimir Putin her ne kadar Trump ile tarihin seyrini değiştirecek uzlaşılara varsa da Kiev ile ancak Türkiye üzerinden diyaloğa güveniyor. ABD veya Avrupa yoluyla Ukrayna ile temastan kaçınıyor.
***
Zaten Zelenski'den hemen sonra Lavrov'un da Ankara'ya gelmesi bunun işareti. Bu da bize Sayın Erdoğan'ın şahsında Türkiye'nin diplomaside inşa ettiği güven ve itibarın küresel çaptaki yansımasını gösteriyor.
Hatta bundan çok daha fazlası var. Türkiye artık arabulucu olmanın ötesinde küresel diplomaside buzları kırıcı ve oyun kurucu bir aktörü simgeliyor.
Bu nedenle sadece uzlaşı sürecinin baltalanmaması için Türkiye arabulucu olarak seçiliyor değil. Oyun kurucu olarak da yeni sürecin tamamen içindeyiz. Zira Ukrayna üzerinden bir tek Avrupa yeniden dizayn edilmiyor. Türkiye'nin hegemon güç olarak yükseldiği Balkanlar, Kafkaslar, Orta Asya, Doğu Akdeniz ve Ortadoğu'nun geleceğini etkileyecek kararların da alındığı yeni bir döneme giriyoruz.
Küresel ve bölgesel güç dengelerinin formüle edildiği dönüm noktasındayız. Böyle kritik bir aşamanın hemen her noktasında kilit konumdaki Türkiye'yi görmek sürpriz değil bir reel-politik gerekliliktir.
***
Türkiye'nin oyun kurucu olduğu küresel tabloyu net şekilde görmek istiyorsak dalgalara ve olaylara değil genel akıntıya bakmak gerekir. Zira ayrı ayrı görünse de her gelişme birbiriyle bağlantılı. Bu nedenle Türkiye gibi küresel gidişatı iyi okumayan aktörler şu an ya akıntıya kapılmış durumda ya da akıntıya karşı kürek çekiyor.
Avrupa'ya bakmak yeter. Trump'ın yeniden dönüşü transatlantiki sarstı. ABD artık eski kurallara göre oynamıyor. Atlantik'i simgeleyen yapıları dağıtıyor.
Trump, Batılı ülkelere nobran, saldırgan ve aşağılayıcı bir retorikle hitap ederken Rusya, Türkiye ve Çin gibi yeni dünyada vazgeçilmez ağırlığa sahip ülkelere karşı ise eşit bir dil kullanıyor.
Sadece Trump değil Putin ve Çin lideri Şi Cinping de Türkiye'ye kilit bir aktör olarak bakıyor.
Yani Türkiye'nin arabulucu veya oyun kurucu olmadığı yeni bir uluslararası uzlaşı iklimi ve haliyle yeni bir dünya inşası çok zor görünüyor.
Türkiye sahip olduğu bu dengeleyici gücü ve oyun kurucu ağırlığıyla sahada da masada da vazgeçilmez bir küresel aktör konumunda. Genel gidişat da zaten bunu gösteriyor.