Sahnede siyah elbiseli adam var
2016’da aykırı söylemleriyle ve kabadayı tutumlarıyla öne çıkmasından dolayı seçimleri kazanması neredeyse imkansız gibi görülen Donald Trump beklentilerin tersine seçimleri kazanmış ve bir “deli” figürüyle dört yıl süreyle ABD’yi yönetmişti.
Başkanlık süresince, ABD açısından önemli adımlar attığını ve başarılı olduğunu düşündüğü için 2020 seçimlerinde yeniden aday oldu. Özellikle siyonist işgal rejiminin Arap dünyasında meşrulaştırılması için başlattığı “normalleştirme” sürecinin, siyonist lobinin kendisine destek vermesine gerekçe teşkil edeceğini umuyor ve bu kez kazanması ihtimalinin çok daha güçlü olduğunu düşünüyordu.
Fakat bu kez sıra beyaz elbiseli adam rolü oynayan kişide olduğu için güya “barış ve istikrar” yanlısı söylemleriyle öne çıkan Demokrat Parti’nin adayı Biden, sağlık durumu hakkında zihinleri karıştıran bazı belirtilere ve başkanlık görevini nasıl yürütebileceği konusundaki soru işaretlerine rağmen kazandı. Ama onu başarılı kılan kişisel karizması değil temsil ettiği siyasi kanadın söylemleriydi.
Ne var ki beyaz elbiseli adam ve ekibi Gazze’de korkunç bir katliama, soykırım savaşına bilfiil iştirak ederek, kamuoyunun ilgisini çekmek ve desteğini kazanmak için dile getirdiği sloganlarında, sergilediği tavırlarında hiç de samimi olmadığını, bunların tümünün göz boyama amaçlı olduğunu çok açık bir şekilde ortaya koydu.
Sonuçta 2024 seçimlerini, siyah elbiseli adam yani kabadayı kazandı ve bir dönem aradan sonra ikinci kez başkanlık koltuğuna oturma imkanı elde etti. 20 Ocak 2025’te de görevi devralarak küresel emperyalizmin başını çeken ABD’nin başkanlık makamında dört yıllık bir dönem için boy göstermeye başladı.
Her şeyden önce, Trump’ın Netanyahu’yu Gazze’de ateşkese razı olması için sıkıştırmasının etkili olduğu yönündeki yorumlar Filistin konusunda kimseyi ümitlendirmemeli. Bu bilgi her ne kadar doğru olsa da arka planda duran realite farklıdır ve Trump’ın siyonist katillere tam destek verme konusundaki politikasında herhangi bir değişiklik olacağı beklentisi içinde değiliz. Zaten göreve gelmesinin ilk günlerinden itibaren aldığı kararlarla bunu belli etti.
Ama Trump’ın desteğinin siyonist katillerin çok hızlı bir şekilde toparlanmasına imkan sağlayacağı, işgal rejiminin normalleştirilmesi amacıyla eski başkanlık döneminde başlattığı diplomatik sürecin kaldığı yerden devam edeceği yönündeki tahminlerin de tutmayacağı kanaatindeyiz.
Birinci olarak soykırım savaşı işgal rejiminin imajını ciddi şekilde yıprattığı için İslam dünyasındaki siyasi otoritelerin bu konuda halklarının tavırlarını gözden uzak tutamayacaklarını düşünüyoruz. Ayrıca özellikle Suriye’de Baas diktasının devrilmesinden sonra siyasi otoritelerin, halklarının iradelerini ve tercihlerini tümüyle gözardı etme konusunda daha ihtiyatlı davranma ihtiyacı duyacakları kanaatindeyiz. Bunun yanı sıra ABD ve Batının eski yaptırım ve baskı güçlerini artık kaybettikleri çok açık bir şekilde ortadadır. İslam dünyasındaki siyasi otoritelerin birçoğu halklarının değerlerine sahip çıkma konusunda yeterince duyarlı olmasalar da Trump gibi bir kabadayının kaşına gözüne aşık olduklarını da sanmıyoruz. Geçmiş dönemde onun bölgeyle ilgili politikalarını dikte ettirmede büyük ölçüde başarılı olması özellikle yaptırım gücünden kaynaklanıyordu. Bu gücünü kaybetmesi durumunda söz konusu yönetimlere kendi politik hesaplarını ve projelerini dikte ettirme konusunda aynı derecede etkili olamayacaktır.
Filistin direnişinin, Batı emperyalizminin sınırsız desteğine rağmen siyonist katilleri önemli tavizler vererek ateşkesi kabul etmeye zorlaması Filistin konusunda direnişin gözardı edilemeyeceğini ortaya koymuştur. Bunun Afganistan’da yeni bir siyasi anlayışın kendi yapısını oturtma sürecine girmesinden, Bangladeş’te bir diktatörün geri dönmemek üzere kovulmasından ve Suriye’de Baas diktasının devrilmesinden sonra gerçekleşmesi dünyada artık yeni dengelerin oluştuğu gerçeğinin gözden uzak tutulamayacağını gösterir.