ABD Deniz Operasyonları Şefi Oramiral Lisa Franchetti, donanmanın küresel meydan okumalara karşı hazırlık seviyesini artırmaya yönelik bir dizi eylem planı içeren yeni strateji belgesini yayınladı. “ABD Donanması için Seyrüsefer Planı” adlı bu yeni strateji, küresel sınamaların zorluğu ve büyük bir donanma yaratmanın imkansızlığının altını çizerek, mevcut filonun geliştirilmesine ve yeni teknolojilerden yararlanmaya odaklanıyor.
Söz konusu raporda, yeni Seyrüsefer Planı’nın iki stratejik hedefe yönelik olduğu belirtiliyor:
- 2027 yılına kadar Çin Halk Cumhuriyeti ile savaş olasılığına hazır olmak.
- Donanmanın uzun vadeli savaş avantajını artırmak.
Bu iki hedefe ulaşmak içinse “Proje 33”ün uygulanacağı belirtilen raporda, böylece donanmanın müşterek savaş ekosistemine katkısının genişletilebileceği kaydediliyor.
Amiral Franchetti’nin 33. Deniz Operasyonları Şefi olması nedeniyle “Proje 33” olarak nitelenen bu yeni strateji, yedi adımdan oluşuyor:
1) Suüstü gemileri, denizaltı ve uçakların bakım gecikmelerini ortadan kaldırarak gücü hazır hale getirmek.
2) Muharip filoya daha fazla platform entegre edebilmek için robotik ve otonom sistemleri ölçeklendirmek.
3) Savaş alanındaki dağıtılmış filoların ihtiyaç duyacağı komuta merkezlerini oluşturmak.
4) Sahaya daha fazla oyuncu çıkarmak için mevcut iş gücünü elde tutmak ve daha fazlasını işe almak.
5)Denizcilere, fedakârlıklarıyla orantılı bir hizmet kalitesi sunmak.
6) Gerçek ve sanal dünyada savaşmayı planladığımız gibi savaş eğitimleri yapmak.
7) Mücadeleyi sürdürmeyi sağlayan ve kıyıdan destekleyen kritik altyapıyı restore etmek.
Raporun küresel sınamalarla ilgili bölümlerinde ise önemli itiraflar yer alıyor.
“Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı, kuvvetlerine 2027 yılına kadar savaşa hazır olmalarını söyledi, biz daha hazır olacağız.” denilen raporda, “Çin’in donanmamıza yönelttiği meydan okuma, artık Çin filosunun büyüklüğünün çok ötesine geçmektedir. Gemilerin önemi büyüktür ancak tehditleri yalnızca muharip gemi sayısına ya da tonajına göre değerlendirdiğimiz günler geride kaldı.
"Çok alanlı hassas savaş, gri bölge ve ekonomik kampanyalar, çift kullanımlı altyapının (örneğin havaalanları) ve çift kullanımlı kuvvetlerin (örneğin Çin deniz milisleri) genişletilmesi ve büyüyen nükleer cephanelik gibi operasyonel konseptler nedeniyle; Çin daha karmaşık, çok alanlı ve çok eksenli bir tehdit oluşturmaktadır.” deniliyor.
Çin ordularının devasa bir endüstri tarafından desteklendiği, özellikle de ABD güçlerini yenmek için tasarlanmış entegre bir savaş ekosistemi yaratıldığı belirtilen raporda, “Çin’in savunma sanayisi, dünyanın en büyük gemi inşa kapasitesi de dahil olmak üzere, savaşa hazır durumdadır.” ifadelerine yer veriliyor:
Rapordaki itiraflar, Çin’in gelişen gücüyle de sınırlı kalmıyor. Bunun yanında “Yaralı ve izole bir Rusya tehlikeli olmaya devam ediyor.” denilen rapor, şu tespitlerle devam ediyor:
“Savaş alanında Rusya, Ukrayna'nın yeniliklerine teknolojik ve taktiksel olarak uyum sağlayarak operasyonel öğrenme gösterdi. Moskova; Pekin, Tahran ve Pyongyang bağlantılarını güçlendirdi ve aktif olarak ABD'yi, müttefiklerimizi ve ortaklarımızı hedef alıyor. Karadeniz'deki kayıplara rağmen Rusya'nın filoları Kuzey ve Atlantik, Akdeniz, Baltık ve Kuzey Pasifik'teki savaş gücünü korumaktadır. Kremlin ayrıca dünyanın en büyük nükleer stokuna sahiptir.”
‘DÜŞMANLAR BAĞLANTILI’
İran ve Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin de “istikrarı bozan aktörler” olarak nitelendiği rapor, İsrail-Filistin savaşının oluşturduğu sınamalara ise özel bir alan açıyor. Husi’lere Hamas’tan daha fazla yer ayrılan raporda, şu ifadeler dikkat çekiyor: “Husi güçlerinin Kızıldeniz'in kilit noktası olan Bab el-Mendeb boyunca ticari gemileri hedef alması, denizcilerimizi, 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana karşılaştığımız en ısrarlı düşman ateşine maruz bırakıyor.”
Amiral Franchetti’nin belki de en önemli tespiti ise; tüm bu “kötü niyetli aktörlerin” bağlantılarını güçlendirdiği ve tüm bu sınamaların da bir şekilde bağlantılı olduğu yönündeki görüşleri. Böylece Franchetti, bir karşı cephe tarifi yaparak “Büyük bir çatışmayla tek başımıza mücadele edeceğimiz bir senaryo yoktur. Etkin bir şekilde savaşmak için müttefiklerimizi ve ortaklarımızı da tasarımlarımıza aktif bir şekilde entegre edeceğiz.” diyor.
‘BÜYÜK BİR DONANMA ORTAYA KOYAMAYIZ’
Raporun dikkat çeken bir diğer noktası ise, donanmanın ana hedefinin deniz gücünü artırmak değil, “eldeki donanma ile daha fazla değer sağlayacak araçları yaratmak” şeklinde tarif edilmiş olması.
Donanmanın açık denizlerde yaptığı hizmetin bir bedeli olduğu belirtilen raporda, sonucun ise şöyle şekillendiği ifade ediliyor: “Daha yaşlı, işletmesi daha pahalı, denizcilerden daha fazla talepte bulunan ve daha uzun, daha az öngörülebilir, daha maliyetli bakım gerektiren bir filo.”
Donanmanın yeterince hızlı büyüyemediği ve yüzlerce gün süren uzun süreli görevlendirmelerle karşı karşıya belirtilen rapor, şöyle devam ediyor:
“Donanma, daha büyük ve daha ölümcül bir güce olan ihtiyacı kesin olarak kabul etmektedir. Ancak birkaç yıl içinde daha büyük bir geleneksel donanma ortaya koyamayız. Gerekli bütçe artışı için Kongre ile ortaklık yapmaya devam edeceğiz.
"Ancak bu kaynaklar olmadan, hazırlık durumuna, kabiliyete ve kapasiteye öncelik vermeye devam edeceğiz. Donanmanın, mali ve endüstriyel kısıtlamalarla karşı karşıya olduğunu kabul etmeliyiz. Bu bakımdan filonun doğru boyutlara erişmesi, donanma, Kongre ve sanayi için nesiller boyu sürecek bir proje olacaktır. Filoda robotik ve otonom sistemlerin rolünü artırsak bile, misyonumuzu yerine getirmek için derin bir denizci ve sivil yetenek kadrosuna ihtiyaç duymaya devam edeceğiz.”
İLK ÖNCELİK DENİZALTI
Bu noktada savaştan galip gelmenin tek yolunun, müşterek ve birleşik bir gücünün parçası olmak olduğunun altı çizilen raporda, ABD Donanması için alınacak önlemlerden bazıları şöyle sıralanıyor:
- Balistik füze denizaltıları, nükleer saldırılara karşı stratejik caydırıcılığın zirvesidir. Bu nedenle USS District of Columbia denizaltısı, donanmanın bir numaralı satın alma önceliğidir.
- Füzelerin menzili uzadıkça ve düşük maliyetli robotik sistemler gemi savunmasını daha maliyetli hale getirdikçe, küreselleşmiş bir savaş alanında galip gelmek için daha fazla platformda daha fazla mühimmat kullanmalıyız.
- Herhangi bir zamanda, ideal koşullarda, gemilerimizin ve saldırı denizaltılarımızın üçte biri bakımda, üçte biri eğitimde ve üçte biri konuşlandırmaya hazır olmalıdır. 2027’ye kadar bakımdan kaynaklanan gecikmeleri ortadan kaldırabilirsek, muharebe dalgalanmasını yüzde %80’e ulaştırabiliriz.
- Karadeniz ve Kızıldeniz'deki gelişmelerden edinilen tecrübeye dayanarak, geleneksel filomuzun dayanıklılığını ve öldürücülüğünü, yeni yıkıcı teknolojiler aracılığıyla genişletme ve güçlendirme fırsatına sahibiz.
- 2024'ün başında karşılaştığımız 22 bin denizci açığının üstesinden gelmek için derin bir denizci ve sivil kadrosu oluşturmalı ve elde tutmalıyız.
- Yaptıkları fedakârlıklarla orantılı bir hizmet kalitesi sağlayarak denizcilerimize, özellikle de genç erlerimize daha iyi hizmet sunacağız. Tek bir denizcinin bile donanmamızdan ayrılmasını göze alamayız.
- Sahada daha fazla oyuncunun savaşması ve kazanması için kıyı hazırlığı şarttır. Herhangi bir potansiyel çatışmada, hazır kuvvetleri oluşturmak ve idame ettirmek için küresel merkezler, kuru havuzlar ve diğer tesisler ağına güveneceğiz.
‘HEDEF ULAŞMAK ZOR OLACAK’
Raporun sonunda ise Çin’in “ileriye dönük bir zorluk”, Rusya’nın ise “akut bir tehdit” olduğu tekrarlanarak, “Ancak her ikisi de yakınlaşıyor gibi görünmektedir.” deniliyor. Bu nedenle kuvvetleri hazır hale getirebilmek için mevcut çabaların hızlandırılması kararı alındığı belirtilen raporda, bunun zor bir iş olacağının da altı çiziliyor.
Rapor şu ifadelerle sona eriyor:
“Bilgi savaşının ortasında, esnek Deniz Harekât Merkezleri vasıtasıyla muazzam mesafelerden dağıtılmış insanlı ve robotik platformları komuta etmek zorunda kalacağız. Çatışmalı sularda dağıtılmış, hibrit bir filoya lojistik sağlamak zor olacaktır. Denizde saklanmak daha zor ve karmaşık hale gelecektir.
"Deniz savunması deniz hücumundan daha zordur. Savaşın hızı artıyor. Bunun savaş ekosistemimiz için ne anlama geldiğini öğreniyoruz. Amerika; saldırganlığı caydırmak, ulusal güvenlik çıkarlarımızı savunmak ve yaşam tarzımızı korumak için bize güveniyor. Bir karar aldık ve rotamızı belirledik. Şimdi aciliyetle hareket etme zamanı: İleri!”