ABD’deki ‘İsrail krizi’

Bercan Tutar

Batı'daki Siyonist-Evanjelik kesimlerin yoğun çabalarına rağmen Amerikan bürokrasisi ile medya, akademi ve siyaset dünyasında İsrail'i stratejik yük olarak görenlerin sayısı giderek artıyor. Bunun en somut kanıtı da geçen yıllara oranla ABD'de artan İsrail karşıtı protestolar, analiz ve raporlar.
Bu trende Pentagon da katıldı. Nitekim 4 Ekim'de NYT'de yayımlanan askeri raporda Ortadoğu'ya yeni güç göndermenin İsrail'i cesaretlendirmekten ziyade caydırıcılık kapsamında çok daha geniş bir savaşı önlemeyi hedeflemesi gerektiğine vurgu yapılması dikkat çekiciydi.

Amerikan Kongresi'nin lobi faaliyetlerinin karargâhı konumundaki bazı düşünce kuruluşları da Pentagon ile aynı kanıda. Zira think-tank'lerde hazırlanan birçok ezber bozan raporda ABD'nin İsrail'in değil kendi ulusal çıkarlarına göre bir Ortadoğu stratejisi geliştirmesi gerektiğinin altı çiziliyor. Son zamanlarda böyle düşünen uzman sayısında gözle görülür bir enflasyon yaşanıyor.

***

Bu durum ister istemez Beyaz Saray ve Kongre gibi Siyonist lobilerin tekelindeki siyasi kurumları da etkiliyor. Özellikle İsrail'in Gazze'deki soykırımdan sonra Lübnan, Yemen, Suriye ve İran'a karşı devreye soktuğu stratejiler Amerikan yönetimini bile 'çileden çıkarmışa' benziyor.
Medyaya kadar yansıyan haberlerden de anlaşıldığı kadarıyla soykırımcıların ittifakındaki çatlak derinleşiyor. ABD'deki İsrail kaosunun en temel nedeni olarak da Binyamin Netanyahu'nun Joe Biden'ı dinlememesi ve başına buyruk davranması gösteriliyor.
Biden'a göre güya Gazze'deki yıkım bu kadar travmatik olmamalıydı. ABD'nin kırmızı çizgisi Refah çiğnenmemeliydi. Suikastlar yapılmamalıydı. Lübnan'a saldırı olmamalıydı. Gazze'de şimdiye kadar çoktan ateşkes sağlanmalıydı. İsrail ve Arap ülkeleri normalleşme ve Gazze'nin geleceği konusunda anlaşmalıydı. Ama İsrail şimdiye kadar ABD'nin hiç bir talebine uymadı. Şimdi de İran'a misilleme konusunda anlaşamıyorlar.

***

Nitekim gazeteci Bob Woodward'ın yakında çıkacak olan "Savaş" adlı kitabında, ABD Başkanı Biden'ın İsrail Başbakanı Netanyahu'ya Refah'a yönelik saldırısının ardından 'kahrolası bir yalancı' diyerek küfrettiği ve üst düzey bir Hizbullah komutanının öldürülmesinden sonra da öfkeyle çıkıştığı yer alıyormuş.
Oysa 5 Kasım'daki ABD başkanlık seçimlerine hazırlanan ve hiçbir konuda anlaşamayan iki adayın da tek ortak noktasının Siyonizme hizmette sınır tanımamak olduğunu herkes biliyor. Başkan adaylarının Siyonist rejime destekte sergiledikleri rekabet içler acısı bir tabloya yol açıyor.
Çünkü hayat pahalılığından sosyokültürel krizlere, eğitimden sağlığa birçok hayati sorunla boğuşan Amerikan halkı, yönetimin İsrail'in fantezilerine sağladığı ekonomik ve askeri desteği artık hazmedemiyor.
Paul R. Pillar, Tita Parsi, Daniel Larison, Leon Hadar, Michael Oren, Erik Lin- Greenberg ve Robert E. Hunter gibi birçok asker, siyasetçi, akademisyen, gazeteci ve analist Biden'ı artık açık şekilde ABD'yi İran'la savaşa çekmek isteyen Siyonistlerin tuzağına düşmemesi konusunda uyarıyor. Bakalım ABD yönetimi için kendi ulusal çıkarları mı yoksa Siyonistlerin hedefleri mi daha belirleyici olacak? Bekleyip göreceğiz.