Bilinmeyenlerin bilenenlerden çok olduğu bir Kürt açılımı ya da çözüm sürecinin başlarındayız. Bilinenleri daha önce de birkaç kere yazdım.
Söz konusu olan, bir güvenlik stratejisi olarak “çatışma çözümü hamlesi” gibi görünüyor. Öcalan’ın serbest bırakılması veya ev hapsine karşılık örgütün lağvedilmesi, silahsızlanma ve Kürt meselesinin şiddet faslından siyaset faslına geçmesini hedefleyen bir strateji bu. Temeli ise önemli ölçüde, Ortadoğu’da, özellikle Suriye’de, Irak’ta yeni oluşan dengeler karşısında Türkiye’nin bir dizi hamle yaparak elini güçlendirme çabasına dayanıyor.
Açılım, bu niteliğine rağmen, mevcut siyasi koşullarda umut ışığı içeren bir tabloyu oluşturduğu oranda olumlu karşılandı. Burada söz konusu olan sadece bu meseleyi dert eden Kürt vatandaşlar değil, ayrı zamanda Kürt Hareketi. Öcalan’ın hapishaneden gönderdiği mesaj, Demirtaş, DEM ve örgütün açıklamaları bunu açık biçimde gösteriyor. Öcalan ve Kürt hareketinin bir çıkışa, yeni bir başlangıca olan ihtiyacı bu durum bu çerçevesinde değerlendiriliyor muhtemelen.
Kaldı ki, fazlası da var. Dünya deneyimlerinden biliyoruz ki her çatışma çözümü bir fayda, bir beklenti arayışından yola çıksa da, bir süreç olarak varlığını sürdürür. Süreç ucu açık ve yol üzerinde etkileşimlerle şekil alan öyküdür. Tek aktör değil çok aktörden oluşur, alışverişlere dayanır. Nitekim burada da bir devlet stratejisi olarak ya da başlayacak, (başlayabilirse) bu sürecin sonunda nereye varacağı, velhasıl geleceği belirsizdir. Başka bir çatışma çözümü modeline doğru evrilip evrilmeyeceğini, Kürtlere yönelik kimi haklar üzerine müzakere ve düzenlemeleri, yani gerçek anlamda Kürt sorunu boyutunu içerip içermeyeceği de ortada.
Bu açılımı etkileyebilecek bilinmeyenler de pek çok.
Öcalan devlet ne konuştu, ne konuşuyor örneğin? Öcalan “koşullar oluşursa” derken neyi kastediyor? Başlangıç için muhtemelen mutabık olan iktidar devlet bloğu unsurları, sürecin ilerleyişinde de uyumlarını koruyacaklar mı? Açılımın alacağı şekil bu sorular ya da bilinmezlerin yanıtlarıyla yakından ilgili.
Devlet ile Öcalan ve Kürt hareketini karşı karşıya getirebilecek kritik konu daha var. O da niteliğiyle ve hedefleriyle ilgilidir.
Söz konusu olan sadece Kürt hareketinin silahsızlanmasına mı yönelik kalacaktır yoksa bir noktada Kürt meselesinde ilişkin dile getirilen kimi taleplerin müzakere edilmesini de içerecek midir?
Ortak bir nokta buluşulsa, çözüm, öncelikle silahtan arınma, ardından siyaset yapma imkanı olarak tanımlansa bile, kimi somut sorun ve durumlar ortadan kalkmaz.
Örneğin silahın bırakılmasıyla birlikte siyaset evresi başladığında, bu siyaset evrenin koşulları mevcut iktidar tarafından yerine getirilebilecek midir? Bu iktidar ideolojisiyle, demokrasinin ve açık toplumun kurallarına uygun bir siyaset yapma imkanı Kürtler için söz konusu olabilecek midir? Zira açıktır ki, böyle bir durum, mevcut rejimin ve mevcut iklimin değişmesini gerektirir.
Örneğin Kürt tarafında parçalar arasında uyum sağlanabilecek midir?
Öcalan durumu, silahtan sonra siyaset üzerinden politika yürütmek ve hapishaneden imkanı olarak tanımlayabilir. İlk çözüm sürecinde de Öcalan militanların Türkiye’den çekilmesini neredeyse ön koşulsuz olarak kabul etmişti. Örgüt ise bugün kimi alanları kontrol ediyor. Bunların başında Rojava denilen Kuzey Suriye bölgesinin önemli bir kısmı var. Burası Kürt hareketi için geleceğe yönelik özerk bir alan, umudu oluşturan bir saha. Örgüt burada Öcalan’ın çağrısı üzerine silahsız bir varlığa geçer mi? Devlet sözüne güvenir mi? Dahası Öcalan, böyle bir çağrı yapar mı? İmralı’dan gelen “koşullar oluşursa” vurgusu, KCK’nın açıklamaları, hatta TUSAŞ’a yapılan saldırı akla tüm bu soruları, Kürtlerin çözüme bakışlarını ve Kürt alanı içi siyaseti getiriyor.