Adaletin gözleri bir kez açılmayıversin…

Fehmi Koru

Son yazımın başlığı olan “Adalet herkese lazım” kendi alışkanlıklarımı zorlayacak kadar kısaydı. Ülkemizde tartışageldiğimiz güncel pek çok konunun yargı alanına girdiğini örneklerle anlatmıştım.

Adalete inanç birkaç gündür uluslararası camiada yeniden güçlendi.

Lahey’de konuşlu Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) -International Criminal Court, ICC-, İsrail’in Filistinlilere karşı giriştiği ‘soykırım’ ile ilgili kararını açıkladı.

İsrail başbakanı Benjamin Netanyahu ve onun iki hafta önce görevden aldığı eski savunma bakanı Yoav Gallant, işledikleri ‘savaş suçları’ ve ‘insanlığa karşı suçlar’ sebebiyle tutuklanacaklar.

ICC’nin tam 124 üyesi var ve bu iki isim bunlardan herhangi birine gitmeye kalktıklarında o ülkede tutuklanacaklar.

ABD yönetimi ICC’nin bu kararına uymayacağını duyursa da bunun bir anlamı bulunmuyor; ABD zaten ICC üyesi değil. Üye oldukları halde Almanya ve Macaristan da ICC kararını uygulamayacaklarını ilan ettiler ama, göreceğiz, Netanyahu ile Gallant bu iki ülkeye gitmeye çekinecektir.

Rusya da ICC’nin üyesi değil ve bazı ülkeler ICC’nin daha önce aldığı kendisiyle ilgili kararına uymayacakları haberini Moskova’ya iletmiş olsalar da, Vladimir Putin, ülkesi dışına ziyaretlerini azalttı. Rusya’nın lideri olduğu BRICS ittifakının geçen yılın Ağustos ayında Güney Afrika’da yapılan zirvesine katılamadı Putin…

Güney Afrika ICC üyesi ve ülkenin cumhurbaşkanı kendisine garanti de verdiği halde, Putin, tutuklanmaktan çekindiği için, katılımcılara Moskova’dan görüntülü hitap edebildi.

Adalet geç kalınsa da genellikle sonunda yerine geliyor…

Uluslararası alanda da…

İsrail ve destekçileri Netanyahu ile Gallant hakkında karar veren mahkemeyi ve üyelerini şiddetle eleştiriyorlar; haklarında en fazla kullanılan sıfat ‘anti-semitizm’ oluyor. Üyeler 3. Dünyacı ve Batı karşıtı olmakla itham ediliyorlar.

Hiç ilgisi yok: 18 üyeli mahkemenin Netanyahu-Gallant kararını veren duruşma yargıçlarının ülkeleri şöyle: İngiltere, Fransa, Kanada, Slovenya, Güney Kore, Sierra Leone ile Trinidad ve Tobago…

İngiltere’nin İşçi Partili başbakanı Keir Starmer, vakit kaybetmeden, ICC’nin kararını uygulayacaklarını açıkladı. Yargıcının kararda oyu bulunan Fransa da kapılarını bu ikiliye kapatacaktır.

Kararın önemi yalnızca tutuklamalarla sınırlı değil.

Uzun yıllar önce kendi ırkından insanlara ‘soykırım’ uygulandığı gerekçesiyle bir tür ‘dokunulmazlık’ elde etmişti İsrail ve onun gölgesinde en keskin ayrımcı politikaları hiç çekinmeden Filistin’de uygulayabiliyordu.

Kararla o ‘dokunulmazlık’ ciddi bir tahribata uğramış oldu.

‘Holokost’ yani Yahudilere Naziler’in uyguladığı soykırımın bir benzerinin, öyle uzak bir tarihte değil günümüzde, İsrail tarafından Filistinlilere reva görüldüğü de kayıtlara bir mahkeme kararı olarak geçti.

Nürnberg’te Nazileri yargılayan mahkemenin yerini Lahey’deki ICC aldı.

İsrail’in, Filistinlileri, erkek-kadın, yetişkin-çocuk ayırmadan ölüm mangalarının hedefi yaptığı, yalnız en gelişkin silahlarla ölüm yağdırmakla yetinmeyip, Gazze’yi karadan ve denizden ablukaya alıp gıda maddelerinden ve sağlık malzemelerinden mahrum kılarak da kitlesel ölümlere sebep olduğu mahkeme kararında açıkça yer alıyor.

İsrail yanlıları “Neden Hamas kınanmıyor” itirazında bulunuyorlar ama, Hamas liderlerinden Muhammed Deif’i de yargıladı ICC.

Deif Gazze’de İsrail ordusu tarafından öldürüldüğü için davası düştü.

Hamas’ın 7 Ekim günü çeşitli engellerle kendilerine kapatılmış sınırı aşarak İsrail tarafında eylemlerde bulunmasıyla ilgili muhalefetin Knesset’e sunduğu soruşturma önergelerini, iç ve dıştan gelen bütün ısrarlı taleplere rağmen, reddettirmişti Netanyahu.

7 Ekim’in soruşturulması sırasında ortaya çıkacakların kendisini ve hükümetini suçlu duruma düşüreceğinden korkarak…

Şimdi ne olacak?

Netanyahu ve Gallant ile tutuklama kararıyla bir süreç başlamış oldu. Dünyanın en saygın hukukçuları, uluslararası hukukun sınırları içinde kalarak, hukuk-tanımaz bir güce sahip olduğu iddiasındaki İsrail’i yargılayıp iki liderini mahkum ettiler.

Tutuklama kararı 124 ülkede geçerli.

Lahey’den çıkan kararı tanımamaya kalkışacak ülkeler ve liderleri, bu hukuk tanımaz tavırları yüzünden, global toplumun gözünden düşecekleri gibi, kendi halkları nezdinde de değersizleşecekler.

Adalet böyle bir şey işte.

Tarafsız ve bağımsızlığın sembolü olarak gözleri kapalı bir kadın figürüyle tasvir edilen adaletin, bir bakmışsınız, gözleri açılıvermiş…

Şimdilerde Lahey’de olduğu üzere…