Dr. Muhammed el-Eyyubi
Uluslararası sistemin yapısal analizi, devletler arasındaki ilişkileri şekillendiren temel yapıları, özellikle güç dağılımını, uluslararası anarşinin etkisini ve güç dengesindeki değişiklikleri incelemeye odaklanır.
Hamas hareketinin liderliğindeki Filistin direnişi ile İsrail arasında 7 Ekim 2023'te patlak veren Aksa Tufanı savaşı, bölgedeki ve dünyadaki birçok dengeyi yeniden şekillendiren önemli bir jeopolitik hadise.
Aksa Tufanı savaşı öncesindeki uluslararası sistemin yapısal analizi
Bu savaştan önce, uluslararası sistem istikrarsız bir çok kutupluluk durumundaydı; burada birkaç küresel güç (Amerika Birleşik Devletleri, Çin, Rusya, Avrupa Birliği) öne çıkarken, Orta Doğu bölgesi bölgesel güçler (İran, Türkiye, Suudi Arabistan, İsrail) arasında bir rekabete sahne oluyordu.
Sistem, büyük güçlerin Filistin davasına yönelik tutumunda esaslı değişiklikler olmaksızın, Amerikan yanlısı bir yaklaşımla İsrail'i destekleme eğilimindeydi.
- Amerika Birleşik Devletleri: İsrail'e olan sarsılmaz desteğini sürdürüyordu, ancak İbrahim Anlaşmaları gibi anlaşmalar yoluyla İsrail-Filistin çatışmasını yatıştırmaya çalışıyordu.
- İran ve müttefikleri: Direniş hareketlerini (Hizbullah, Yemen, Irak, Hamas, İslami Cihad) destekleyerek nüfuzunu artırmaya çalışıyordu.
- Arap ülkeleri: Batı ile ittifak stratejileri ve ekonomik fayda çerçevesinde İsrail ile normalleşmeye doğru ilerliyordu.
- Çin ve Rusya: Küresel güçler olmalarına rağmen, İsrail-Filistin çatışmasına derinlemesine dahil olmamışlardı ve daha çok Ukrayna ve Tayvan gibi konulara odaklanmışlardı.
Aksa Tufanı savaşının uluslararası sistemin yapısı üzerindeki etkisi
Savaş, pek çok açıdan yapısal dönüşümlere yol açtı:
A. Bölgesel güç dengesinde değişim
- İsrail: Askeri ve istihbarat üstünlüğüne rağmen, ciddi güvenlik ve askeri açıkları ortaya koyan büyük bir stratejik darbe aldı ve bu da yenilmez bir güç imajının gerilemesine neden oldu.
- Filistin direnişi: Nitelikli operasyonlar gerçekleştirme yeteneğini kanıtladı, bu da ona halk desteği kazandırdı ve Filistin davasını uluslararası gündemde daha görünür hâle getirdi.
- İran ve müttefikleri: Savaş, İran'ın bölgesel bir güç olarak rolünü güçlendirdi ve gelecekteki çözümlerde temel aktör hâline geldi.
- Arap ülkeleri: Bazı rejimler, normalleşmeyi durdurmaları için halk baskısına maruz kaldı, bu da İsrail ile ilişkilerin yavaşlamasına veya yeniden değerlendirilmesine yol açtı.
B. Büyük uluslararası ilişkiler üzerindeki etki
- Amerika Birleşik Devletleri: Kendisini stratejik bir açmazda buldu; burada İsrail'i desteklemeye çalışırken, aynı zamanda İran ve müttefikleriyle büyük bir tırmanıştan kaçınmaya çalışıyor. Savaş, özellikle İsrail'e koşulsuz desteği eleştiren seslerin yükselmesiyle Amerika içinde zorluklara yol açtı.
- Çin: Krizi diplomatik bir aktör olarak konumunu güçlendirmek için kullandı; siyasi bir çözüm çağrısında bulundu ve Amerika Birleşik Devletleri'nden daha dengeli bir taraf olarak öne çıktı.
- Rusya: Savaşı, küresel dikkati Ukrayna'dan uzaklaştırma fırsatı olarak gördü ve özellikle İran olmak üzere Orta Doğu ülkeleriyle ittifaklarını güçlendirmeye çalıştı.
Uluslararası sistemin yapısal perspektifi değişti mi?
Evet, Aksa Tufanı Savaşı'nın uluslararası sistemin yapısal analizinin bazı temel unsurlarında bir dönüşüm yarattığı söylenebilir:
A. Uluslararası sistemdeki anarşi mantığı daha karmaşık hâle geldi
Yapısalcı teoriye göre, uluslararası sistem doğası gereği anarşiktir, zira merkezi bir düzenleyici otoriteden yoksundur.
Savaş, anarşinin sadece uluslararası sistemin bir özelliği olmadığını, aynı zamanda Hamas, Hizbullah ve Ensarullah gibi devlet dışı aktörlerin sahneye güçlü bir şekilde girmesiyle daha da karmaşık hâle geldiğini kanıtladı.
Bu aktörler, bölgesel ve küresel dengeleri etkileyebilir duruma geldiler.
Bu durum, genellikle devletleri uluslararası sistemdeki temel birimler olarak gören geleneksel yapısal realizm perspektifini değiştirir.
Devlet dışı aktörlerin büyük güçlerin istikrarını bozabildiği ve onları yeniden hesap yapmaya zorlayabildiği açıkça görülüyor.
B. Güç dağılımı açısından uluslararası sistemin yeniden şekillenmesi
Savaştan önce, uluslararası sistem zayıf bir tek kutupluluğa doğru eğilim gösteriyordu; burada Amerika Birleşik Devletleri hâlâ baskın güçtü, fakat küresel durumları mutlak olarak kontrol etme kabiliyetini kaybetmişti. Savaştan sonra, birkaç dönüşüm ortaya çıktı:
- Amerikan hegemonyasının gerilemesi: Amerika Birleşik Devletleri'nin İsrail'e verdiği destek devam etmesine rağmen, savaşın sonuçlarını önlemedeki veya kontrol altına almadaki başarısızlığı, kontrolünü dayatma yeteneğinin gerilediğini ortaya koydu. Ayrıca, Amerika Birleşik Devletleri'nin Ukrayna'ya aşırı odaklanması, Çin ve İran gibi diğer güçlerin istismar ettiği bir boşluk yarattı.
- Yeni bölgesel güçlerin ortaya çıkışı: İran, merkezi bir bölgesel oyuncu olarak konumunu güçlendirdi ve Türkiye, taraflar arasında arabuluculuk yapmada daha aktif bir rol oynamaya başladı.
- Doğu ekseninin (Çin-Rusya-İran) güçlenmesi: Savaş, bu ülkeleri Batı hegemonyasına karşı daha fazla yakınlaşmaya itti.
C. İttifak ve uluslararası ilişki biçimlerinde değişim
Savaştan önce, uluslararası ilişkiler, İran'a karşı bölgesel bir ittifak oluşturmak için Amerikan vizyonu dâhilinde Arap-İsrail normalleşmesine doğru ilerliyordu, ancak savaştan sonra ittifak haritasında büyük dönüşümler yaşandı:
- Arap ülkelerinin İsrail ile normalleşme hızının yavaşlaması:
İsrail ile normalleşme anlaşması imzalamak üzere olan Suudi Arabistan gibi ülkeler, halk öfkesi ve Gazze'deki yıkım manzaraları karşısında İsrail'i desteklemenin büyük siyasi maliyeti nedeniyle daha temkinli hâle geldi.
Ürdün ve Mısır gibi diğer ülkeler, "İsrail" ile ilişkilerini sürdürmelerine rağmen, halk baskısı ve güvenlik endişeleri nedeniyle "İsrail" politikalarını daha fazla eleştirmeye başladı.
- İran ve müttefikleri arasındaki ittifakların güçlenmesi:
Savaş, direniş ekseninin (İran, Hizbullah, Hamas, Husiler ve bazı Iraklı gruplar) İsrail için stratejik bir tehdit oluşturabildiğini ve Orta Doğu'daki öncelikleri yeniden düzenleyebildiğini kanıtladı.
İran, bölgesel bir güç olarak konumunu güçlendirmek ve Batı ile gelecekteki herhangi bir müzakerede pozisyonunu desteklemek için çatışmayı kullandı.
- Büyük güçlerin hesaplarının değişmesi:
Rusya, savaşı dikkati Ukrayna'dan uzaklaştırma fırsatı olarak gördü ve Arap ülkeleri ve İran ile ilişkilerini güçlendirdi.
Çin, siyasi bir çözüm çağrısında bulunarak dengeli bir tutum sergiledi, ancak durumu Amerika Birleşik Devletleri'ne alternatif bir uluslararası arabulucu olarak kendini sunmak için kullandı.
Avrupa, İsrail'e geleneksel desteğine rağmen, iç bölünmeler yaşadı; İspanya ve İrlanda gibi bazı ülkeler ateşkes çağrısında bulunurken, Fransa ve Almanya gibi diğer ülkeler İsrail'e daha destekleyici bir tutum benimsedi.
Filistin-İsrail çatışmasının uluslararası sistemde yeniden tanımlanması
Aksa Tufanı Savaşı, uluslararası toplumun Filistin davasına yaklaşımını değiştirdi; burada ikincil veya donmuş bir çatışmadan, küresel güvenlik ve istikrarı etkileyen merkezi bir meseleye dönüştü.
A. Filistin davasının uluslararası sistemin ön safına dönmesi
Aksa Tufanı Savaşı'ndan önce, Filistin davası Ukrayna'daki savaş ve Doğu Asya'daki gerginlik gibi konular lehine diplomatik olarak marjinalleştiriliyordu. Fakat savaştan sonra:
- Dava, Birleşmiş Milletler ve Güvenlik Konseyi'nde öncelik hâline geldi; burada ateşkes, insani yardım ve Gazze'deki insan hakları ihlalleri hakkında yoğun tartışmalar yaşandı.
- Batı'da kamuoyu baskısı arttı; Londra, Paris ve New York gibi başkentlerde Filistin yanlısı büyük gösteriler düzenlendi ve bu da bazı hükümetleri İsrail'e mutlak desteklerini yeniden gözden geçirmeye zorladı.
- İspanya, İrlanda ve Belçika gibi bazı ülkeler, İsrail'e yaptırım uygulama ve çözümün bir parçası olarak Filistin devletini tanıma çağrısında bulunan daha bağımsız tutumlar almaya başladı.
B. Uluslararası toplumun çatışmaya bakış açısının değişmesi
- Filistin davası artık sadece İsrail ve Filistinliler arasında yerel bir çatışma olarak görülmüyor, bilakis özellikle Hizbullah ve Ensarullah gibi tarafların cepheye girmesiyle bölgesel ve uluslararası boyutları olan jeopolitik bir mesele hâline geldi.
- Dünya, savaşa basit anlamda İsrail'in güvenlik meselesi olmaktan ziyade insan hakları ve uluslararası hukuk açısından bakmaya başladı, bu da Batılı hükümetler üzerinde daha dengeli tutumlar alma yönünde baskının artmasına yol açtı.
- Kökten siyasi bir çözüm gerekliliği söylemi yükselişe geçti; Filistin davasını marjinalleştirme veya geçici araçlarla yönetme girişimlerinin artık işe yaramadığı açıkça görüldü ve bu da iki devletli çözüm veya diğer alternatifler fikrini yeniden canlandırdı.
Aksa Tufanı savaşı sonrasında uluslararası sistemin geleceği
Yapısal analize dayanarak, savaşın sonucu olarak uluslararası sistemde bazı gelecekteki dönüşümler beklenebilir:
A. Orta Doğu'daki güç dengesinde dönüşüm
- İsrail güvenliğini sağlamak için artık yalnızca askeri üstünlüğüne güvenemeyeceği için benzeri görülmemiş stratejik zorluklarla karşılaşacak, bu da onu Batı ile ittifaklarını güçlendirmeye veya daha tırmandırıcı politikalar benimsemeye itebilir.
- İran ve müttefikleri, durum kontrol altına alınmazsa gelecekteki bir tırmanışa yol açabilecek şekilde şartlarını dayatma konusunda daha cesur hâle geldi.
- Arap ülkeleri, halk baskısı ve uluslararası yükümlülükleri arasında bir ikilemle karşı karşıya kalacak, bu da dış politikalarında değişikliklere yol açabilir.
B. Büyük güçlerin önceliklerinin değişmesi
- Amerika Birleşik Devletleri, özellikle İsrail'e koşulsuz desteğine yönelik iç eleştirilerin artmasıyla Orta Doğu'daki stratejisini yeniden değerlendirmek zorunda kalacak.
- Çin, özellikle Amerikan etkisinin azalmasıyla durumu diplomatik bir arabulucu olarak rolünü güçlendirmek için kullanabilir.
- Rusya, Orta Doğu ülkeleriyle ittifaklarını güçlendirmek ve dikkati Ukrayna'daki savaştan uzaklaştırmak için krizi kullanmaya devam edecek.
C. Devlet dışı aktörlerin rolünün artması
- Savaş, Hamas ve Hizbullah gibi devlet dışı güçlerin uluslararası dengeler üzerinde büyük bir etkiye sahip olabileceğini kanıtladı.
- Bu durum, uluslararası çatışmaların yönetimi konusunda yeniden düşünmeye yol açabilir; büyük güçler artık bu aktörleri görmezden gelemeyecek veya onlarla sadece güvenlik perspektifinden ilgilenemeyecek.
Aksa Tufanı savaşının sadece sınırlı bir bölgesel çatışma olmadığı, bilakis uluslararası sistemin doğasını değiştiren yapısal bir olay olduğu söylenebilir:
- Savaş, Filistin davasını uluslararası ilginin merkezine geri getirdi ve kısmi çözümlerin veya görmezden gelmenin artık mümkün seçenekler olmadığını kanıtladı.
- Amerika Birleşik Devletleri'nin Orta Doğu'yu yönetmedeki mutlak hegemonyası geriledi, bu da Çin, Rusya ve İran gibi yeni güçlerin ortaya çıkmasına zemin hazırladı.
- Bölgesel ve uluslararası ittifaklar daha akışkan hâle geldi; Arap-İsrail normalleşme ivmesi gerilerken, İran ekseni ve müttefikleri arasındaki yakınlaşma arttı.
Sonuç olarak, uluslararası sistemin yapısında bir dönüşümle karşı karşıya olduğumuz söylenebilir; burada Orta Doğu bir kez daha büyük güçlerin çatışmalarının merkezi hâline geldi ve uluslararası anarşinin karmaşıklığı arttı, bu da önümüzdeki dönemi tırmanıştan karmaşık diplomatik çözümlere kadar çeşitli senaryolara açık hâle getiriyor.
Çeviri: YDH