İsrail'in Golani üssünü vuran Hizbullah, sivil Yahudileri askeri üslerden uzak durmaları konusunda uyarırken, İsrail Gazze'de hastane bahçesindeki çadırlara sığınan Filistinli kadın ve çocukları geçen gün diri diri yaktı. Lakin, Batı dünyası Lübnan'ın direniş ordusu Hizbullah'a terör örgütü derken, soykırımcı İsrail'i "demokratik devlet" addediyor.
Ne ki kimi Sünni muhteremler, İsrail-Hizbullah çatışmasını "danışıklı dövüş" tesmiye etmeyi maharet sanıyor. Artık nasıl bir "danışıklı dövüşse" bitmek de bilmiyor. Zira Hizbullah'ın bidayetinden yani 82'den bugüne fasılasız sürüyor. Aynı zamanda çok da kanlı geçiyor. İsrail, Hizbullah lideri Nasrallah ve arkadaşlarını geçenlerde şehit etti, Hizbullah da Hayfa'nın güneyinde İsrail askerini cehenneme postaladı.
Filistinli mazlumların yanındaysanız Filistinli direnişçilerin dostlarını dost, düşmanlarını düşman bileceksin. Ölçü bu kadar basittir. Hâliyle Irak'ta, Lübnan'da, Yemen'de Gazze için can verenlere veya İsrail'e füze atanlara değil, İsrail'e yardım ve yataklık eden bölge ülkelerine kafayı takacaksın.
İster mezhep ister etnisite asabiyetiyle olsun, direniş ekseninin eylemlerini "Tavuk kümesi vurdular veya havai fişek gösterisi yaptılar..." gibi lakırdılarla itibarsızlaştırmaya çalışmak en hafif deyimle İsrail'in "kullanışlı aptalı" durumuna düşmektir.
Unutmayalım ki İsrail katliam yaparken Müslümanların mezhebine bakmıyor; Lübnan'da Şiileri, Gazze'de Sünnileri kesiyor. Kürt-Türk, Sünni-Şii tüm Müslümanların birlik olması gerektiği, İttihad-ı İslam'a en çok ihtiyaç duyduğumuz bir dönemden geçiyoruz.
Yazık ki yazık geçenlerde sarıklı (adı lazım değil) cübbeli bir hocaefendi, "Azerilerin çoğu Şia'dır; pisliktir yani..." diyebildi. Şiilere "pislik" diye hakaret etmek asgari İslam terbiyesinden geçen hiçbir hocaefendiye yakışmaz. (Cübbeli Ahmet Hocam yanından ayrılmayan işbu hocaefendinin kulağını çeksin. Nasıl ki Sabır Meşhur adlı o Mısırlıyı haşladı, buna da hiç değilse nasihat etsin.)
Hayır yani, bu kafa Azerbaycan'ı da İran'ın yanına iter. Böylece İran'ın önü açılacağından mütevellit, sevgili Yusuf Kaplan'ın "Sünni omurgası" maazallah zeval görür.
Şaka bir yana o hocaefendi de bu yazıyı dikkatle okusun. İllaki "Pislik bir Şii" arıyorsa, ona bugünkü yazı yolculuğumuzun sonunda (sevabıma) kallavi bir isim vereceğim.
***
Soykırımcı İsrail'e karşı bölgede bir tek Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan sesini yükseltiyor. Gittiği her yerde, her fırsatta dünyanın gündemine Gazze'deki katliamları taşıyor. Bir de İran İslam Cumhuriyeti var ki hamilik yaptığı direniş ekseni üzerinden bilfiil İsrail'le savaşıyor.
Gelgelelim, her iki ülkenin Filistin duyarlıklı kesimlerini birbirine düşmanlaştırmak için hummalı bir algı faaliyeti de hız kesmiyor. Mahut faaliyetin siyonistlerle iltisaklı olduğu ortada. Fakat mezhep ve etnisite asabiyetinin veya rekabet hırsının gözlerini kör ettiği çevreler hem İran'da hem de Türkiye'de az değil.
Hamas'ı "mücahit" ilan etmekle dünya çapında "dalgakıran" olan ve son günlerde de "İsrail Terör Örgütü" demekle, İsrail'e karşı direnişi "terörle mücadele" konumuna taşıyan Sayın Erdoğan'ı itibarsızlaştırmaya çalışmakla kime hizmet ettiklerini sanıyorlar? Filistin direnişine "terörist" diyenler iktidara gelecek de başları göğe mi erecek?
***
Aynı şekilde, İran İslam Devrimi yıkılacak, Netanyahu'nun istediği şekilde Persler geri gelecek de bizimkilerin eline ne geçecek? İsrail ile İran arasında düşmanlık yerine dostluk kurulunca, Türkiye'nin önü mü açılacak? İsrail'in biricik müttefiki olan ABD-İngiliz yanlısı Şiiler İran'da iktidara gelince, Sünni omurga payidar mı olacak?
İmdi, o hocaefendiye verdiğim sözü yerine getireyim: ABD'de siyonistlerin düzenlediği bir toplantıda "İran Kralı Majesteleri" diye taltif edilen Şah Muhammet Rıza Pehlevi'nin oğlu Rıza Pehlevi aradığın tipik bir pislik örneğidir. Yani pek muhterem hocam, pisliği siyonist eksene hizmet edenlerde ara, mezhep veya meşreplerde değil.