Bahçeli: Kürt kardeşlerimin sorunları var ama Kürt sorunu yok…

Elif Çakır

MHP lideri Bahçeli, “kitabın ortasından konuşuyorum” diyerek söze başladığı, PKK lider Öcalan’a tarihi çağrıda bulunduğu, Öcalan’ın tecridinin kaldırılarak Meclis’te konuşma yapmasını önerdiği 22 Ekim’deki o meşhur konuşmasında ilk kez “Kürt kardeşlerimin sorunu” kavramını da kullanmıştı.

Demişti ki:
“Türkiye’nin yeni bir çözüm sürecine değil ortak aklı çalıştırmaya, dürüst samimi adımlara, bin yıllık kardeşliği daha da kuvvetlendirmeye ihtiyacı vardır. Türkiye’nin sorunu Kürtler değil, bölücü terör örgütüdür. Hiçbir Kürt kardeşim sorun olarak gösterilemez. Tek tek Kürt kardeşlerimin sorununu çözmek mecburidir.”

Bahçeli’nin bu sözlerini elbette çok kıymetli buldum ama ihtiyatı da elden bırakmadım. Bir sorun çözülecekse, sorunu çözecek olan çözümün karşısındakini yanına almadan o sorunun çözülmesi mümkün değildir. Nitekim AK Parti iktidarı “çözüm sürecini” başlattığında MHP ve CHP sürecin karşısında değil, çözümün yanında yer alsaydı, Türkiye çözüm sürecini neticelendirmiş olurdu.

Nitekim Bahçeli elini en yüksekten açarak Öcalan’a yaptığı çağrı ile Kürt sorunun çözümünü isteyenleri, önemseyenleri fazlasıyla umutlandırdı.

MHP lideri Bahçeli’nin Öcalan’a yaptığı çağrı ile çözüm sürecini başlattığına inananlar, MHP lideri Bahçeli’nin Ziya Gökalp sempozyumunda yaptığı konuşmada, Ziya Gökalp’ten yaptığı “Türklerle Kürtler bugün ortak tehlikeler karşısında bulunuyorlar. Bu tehlikelerden ancak ortak bir kararlılıkla kurtulabilirler. Türk ve Kürtlerin birbirini sevmesi, hem dini hem de siyasi bir farzdır. Kürtleri sevmeyen Türk, Türk değildir; Türkleri sevmeyen bir Kürt varsa Kürt değildir” sözleriyle bu süreci taçlandırmış oldu.
Artık hiçbir şüpheye, endişeye gerek yoktu.

Bahçeli kararlı bir şekilde bir süreç yürütüyordu.

Ve nitekim MHP Lideri Bahçeli, dün 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı sebebiyle yayınladığı yazılı mesajda “Türkiye Cumhuriyeti’nin bir Kürt sorunu yoktur, asla da olmayacaktır. Türkiye
Türkiye Cumhuriyeti’nin etnik veya mezhebi bir ağırlığı ve açmazı da yoktur. Var olan sorun bölücü terör sorunudur, kaldı ki bu ihanetin kökü muhakkak surette kazınacaktır” dedi.

Dün medya organlarının önemli bir bölümü Bahçeli’nin bu sözlerini “Bahçeli yine şaşırttı” manşetiyle haberleştirdi.

Şaşıracak bir şey yok aslında.

Benim ihtiyatlı olmakta fayda var dediğim de tam olarak bu.

Elbette Bahçeli’ye daha bir hafta önce “Tek tek Kürt kardeşlerimin sorunlarını çözmek mecburidir” diyen siz değil miydiniz, diye sorabiliriz.

“Mesele nedir Sayın Bahçeli, Kürt sorununu kişiye özel mi çözeceksiniz, tek tek çözmek derken neyi kastediyorsunuz? Her Kürt vatandaşın sorunu kendisine özel, kim ne anlıyorsa öyle çözeceğiz” mi diyorsunuz, siz tam olarak ne diyorsunuz Sayın Bahçeli diyebiliriz. Bahçeli’nin “tek tek Kürt kardeşlerimin sorunları çözmek mecburidir” sözü üzerine epeyce konuşabiliriz. Belki de Bahçeli gerçekten “tek tek Kürt kardeşlerimin sorunu” derken, enflasyon, yoksulluk, işsizlik sorunundan bahsediyordur, kim bilir?

Ya da “Kürt sorunu” denmesi Bahçeli’yi ürkütüyordur, “tek tek” denilmesini zaman daha makul buluyordur…

Bilmiyoruz elbette.

İşin esprisi bir yana.

Bahçeli tüm vatandaşlarımızın enflasyon, geçim, sağlık, eğitim gibi sorunları değil, “tek tek Kürt kardeşlerimin soruları” dediğini göre bunları tek tek sayıp dökerek uzun bir liste mi çıkarmak gerekecek?! Yoksa bu sorunların topluca bir adı ya da listenin bir başlığı olmayacak mı?

Bahçeli bu sorunların tanımı sorunla nasıl cevap verebilir?

PKK militanlarını nasıl devriyiyor, DEM’in aldığı oylar, nasıl bir sorunun ürünüdür diye sorulsa cevabı ne olur acaba?

Bu sorularımın bende cevabı yok? Siz ne dersiniz?

MHP lideri Bahçeli başından itibaren terörün bitirilmesinden ve PKK’ya silah bıraktırmaktan bahsediyor.
Bizim anladığımız anlamda bir “çözüm sürecinden” zaten hiç bahsetmedi, dile de getirmedi.

DEM’lilerle tokalaşarak başlattığı süreçle ulaşmak istediği hedef PKK’nın silah bırakması, terörün Türkiye’den tasfiye edilmesini sağlamak.

PKK ve ülkemiz için asıl tehdit unsuru olan Suriye kolu PYD/YPG’nin silahları bırakması.

Bahçeli’nin tek istediği şey bu. O yüzden Bahçeli’nin başlattığı sürece bir isim konulamıyor, iktidar kanadı da bu yüzden tam olarak başlayan sürecin ne olduğunu söyleyemiyor.

Bahçeli’nin DEM Parti’nin bile öneremeyeceği teklifi getirmesine rağmen iktidarın ne yapmaya çalıştığını anlamakta zorlanmamızın nedeni de bu olmalı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da belki süreci tam anlamıyla sahiplenememesinin, esaslı açıklamalar yapmadan süreci geçiştirmesinin nedeni de bu olabilir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan bile süreci anlamaya çalışıyor olabilir mi acaba?

Bilmiyorum.

Dikkat ederseniz Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Tataristan dönüşünde uçaktaki gazeteciler her şeyi sordular ama asıl sorulması gereken “Bahçeli’nin Öcalan’a yaptığı çağrı” ile ilgili tek bir şey sorulmadı. Tabii ki sorulmaması istendiği için sorulmadı. Türkiye’nin gündemine oturan bir mesele sorulmaz mı?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ittifak ortağının “Gerekli yasal düzenlemeler yapılsın, umut hakkından faydalansın gelsin Öcalan Meclis’te konuşsun” teklifi duymazdan gelinecek bir öneri midir?

Herkes konuşuyor Erdoğan ise konuşuyor gibi yapıyor ama konuşmuyor.

27 Ekim’de İstanbul’daki “Teröre ve Şiddete Karşı Yaşam Hakkı” mitinginde konuşan CHP lideri Özgür Özel’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Bahçeli’yi sözcü kılma ne diyorsan sen söyle” diye seslenmesi bu açıdan önemlidir. Özel’in “Bahçeli, ya Erdoğan’ın elini rahatlatmak istiyor ya da önünü kesmek…” sözleri de yabana atılacak türden değil…

Çünkü AK Parti içinde de bu şekilde düşünenlerin sayısı hiç de azımsanacak gibi değil.