MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin Meclis grubunun toplantısında açıklamalarda bulundu.
Bahçeli'nin konuşmasından satır başları şöyle:
'KALICI OLARAK ÇÖZMENİN İLK ADIMINI ATMIŞ OLACAĞIM'
"Belki bugünden sonra tarihin akışı daha farklı olacaktır. Belki bugünden sonra Türkiye'nin prangaları tamamıyla kırılacaktır. Akıl ile duygumuzun mutabakat çemberinde, Türk ve Türkiye yüzyılı yürüyüşüne hız vermenin zamanıdır.
Bugün kitabın orasından konuşacağım. Bugün milli birlik ve kardeşlik duygumuzun üzerine gerilmek istenen yabancı menşeili örtüyü kaldıracağım.
Mevcut ve muayyen gerçeklere dayanarak muazzez milletimizin ayak bağların kalıcı olarak çözmenin kim bilir belki de ilk adımını atmış olacağım...
KABİNEYE VE MEHMET ŞİMŞEK'E TAM DESTEK
Türkiye ekonomisi şiddetli fırtınayı atlatmıştır. Türkiye ekonomisi eski teorik şemalara sığmayan, özellikle sürekli ilerleme, sürekli gelişme halindedir.
Bu yılın ilk 8 ayında işsizlik oranı yüzde 8.5'e gerilemesi umutları tazelemiş, ekonomiye güveni tazelemiştir. İstihdam sayısı 33 milyona, istihdam oranı da yüzde 50'ye yaklaşmıştır.
Ancak enflasyon ve hayat pahalılığı şikayetlerini ortadan kaldırmak başlıca görevimizdir. Gelir dağılımı adaletsizliği canımızı sıkan başka bir olumsuzluktur. Mali disipline riayet edilmesi, tasarruf eğilimin yükselmesi ve yapısal reformların gündemde olması makro ekonomik görünüme zamanla çok müspet tesir edecektir. Enflasyonla mücadeleye desteğimiz tamdır.
Cumhurbaşkanlığı kabinemizin yanındayız. Ekonomi yönetimine güveniyoruz. Doğru yolda olduklarını, Türkiye ekonomisinin önüne konulan takozları teker teker kaldırdıklarını görüyoruz. Döviz kuru, faiz ve enflasyon kuşatmasını güç birliği yaparak kıracağız.
Cumhur İttifakı olarak hayat pahalılığını bitireceğiz. Yapacağız, başaracağız. Zengin, gelişmiş, güçlü, güvenli, huzurlu, umutlu, kişi başına milli geliri 25 bin dolara çıkmış lider ülke Türkiye'ye hep birlikte ulaşacağız. Çılgın Türklerin neler yapacağını dünyaya göstereceğiz.
NARİN, SILA, İKBAL...
Diyarbakır'da Narin, Tekirdağ'da Sıla, İstanbul Fatih ve Eyüpsultan'da İkbal ve Ayşenur evlatlarımız en ağır saldırılara maruz kalmış, hayata veda etmişlerdir.
Böylesi defolar, böylesi sapıklar maalesef her toplumun ortak sancısıdır.
Bizim inancımıza göre insan eşrefi mahlukattır. İnsan varlıkların ve yaratılmışların en şereflisidir. Bebeklere, çocuklara, kadınlara, masum ve mazlum her insana kastedenler esfeli safilindir.
İnsanın aklına getiremeyeceği, hafsalasının alamayacağı yöntemleri kullanarak cinayet işleyen yaratıklar sadece sağlık çalışanlarımızın değil insanlığın yüz karasıdır.
Yenidoğan çetesi denilerek dünyaya gelen her bebeğe haksızlık yapılıyor. Bunlar kana susamış katiller güruhudur. Bu çetinin failleri arasında geçen konuşmaların gün yüzüne çıkmasının ardından şöyle düşündüm, bir insan daha ne kadar alçalabilir.
YENİDOĞAN ÇETESİ SAVCISI ENGİN VE SAĞLIK BAKANI MEMİŞOĞLU'NA DESTEK
27 Mart 2023 tarihinde CİMER'e yapılan bir şikayetle başlayan adli soruşturma sürecinin bu günlerde patlak verip ülke gündemine oturması, geçiştirilecek bir konu değildir. Adeta düğmeye basılmışçasına kadınlara, bebeklere, çocuklara yönelik saldırı ve cinayetler furyasının seriye bağlanması, ardından toplumsal infialin kışkırtılıp siyasi propaganda olarak kullanılması başka bir tertibin ihtimalini ister istemez akla getirmektedir.
Toplumsal dokumuzu sarsacak, devlet millet uyumunu sarsacak kahredici olayların zincirleme halinde ifşa edilmesi ve bunların provokasyon iklimini canlı tutması son derece kuşku vericidir. Sağlık Bakanımızın da söylediği üzere aylar öncesinde tespit edilmiş fakat bugünkü gibi gündeme gelmemiş, konuşulmamıştır.
Sağlık Bakanımızın istifasını istemek hangi akla hizmettir. Ağır ve vahim bir olayı anında istismar etmek, siyasete pervasızca malzeme yapmak, önüne gelene çamur sıçratmak art niyetlilik hatta ahlaksızlık değil midir. Orada burada şov yapanların bebeklerin hakkını savunmak gibi bir dertleri yoktur. Bunların işleri güçleri yalandır, nifaktır. Sağlık Bakanımızın İstanbul İl Müdürlüğü görevinden itibaren sergilemiş olduğu dürüst, ilkeli, tavizsiz duruşundan dolayı tebrik ediyorum. Cumhuriyet Savcımız Yavuz Engin'i kutluyor, tertemiz alnını öpüyor, Allah sayılarını artırsın diyorum.
Kanaatim odur ki Türk İslam medeniyetinin madde ruh dengesini yeniden ele alması, kendine dönmesi, iç aleminin hazinelerini keşfetmesi acil ve elzem bir ihtiyaçtır.
Öyle bir dönemden geçiyoruz ki, bugün doğru sayılan yarın yanlış ilan ediliyor. Bugün güzel diye övülen yarın çirkin diye sövülüyor. Beşeriyet sonsuz dalgalanmalarla sallanıyor. Buna bağlı olarak huzursuzluk ve mutsuzluk salgın hastalık gibi yayılıyor.
Hep aynı yerlerden geçerek farklı bir sonuca ulaşamayız. Yüksek değerlerimizden en küçük ödün vermeden, hiçbir pazarlığın ana konusu haline getirmeden tarihi yolculuğumuzu şevkle sürdürmeliyiz. Bitmiş bir maçın yorumcusu değiliz. Toprak altına itilmiş sessiz ve nefessiz bir milli varlığın varisleri değiliz. Binlerce yıllık tarihimizin engin tecrübesine dayanarak, bundan ilham alarak, Ötügen'de demir dağları eriten ecdadımız kadar diriyiz. Dirençliyiz ve heyecanlıyız.
Etrafımızın yangın yerine döndüğünü görüyorsunuz. Haniye'den sonra Yahya Sinvar'ı da katletti. Siyonist barbarlık, suikast halkalarına bir yenisini daha ekledi. İki gün önce İsrail vandallığı Gazze'nin Beht Lahiye bölgesinde 87 kişiyi öldürdü. Lübnan can çekişirken yine kanı dökülen masum sivil halktan başkası değildir.
SEÇİMLER ZAMANINDA YAPILACAKTIR
Bir zamanlar hakimiyetimiz altındaki mücavir topraklara kafileler halinde gidip yerleşen oraları Türklük ve İslam'la ilmik ilmik dokuyan ecdadımıza kapılarımızı açmak milli ve tarihi vefanın gereğidir.
Kaos ve krizlerin giderek kökleştiği, savaş ve çatışmaların sürekli ilerleyiş kaydettiği bir dönemde Anadolu barış, güven ve istikrar coğrafyası olmalıdır. Güneyimiz yanarken, kuzeyimiz toz duman içindedir. Batımızda karanlık oyunlar planlanmaktadır. İç ve dış işgal cephesi gemi azıya almıştır. Şuuru kapanmış haldeki bir siyasetçi güvenilecek bir iktidarın kurulması gerektiğini zırvalayarak iç işgal cephesine hizmet etmekten utanmamıştır. Türkiye'de güven bunalımı yoktur. Bunayan bulaşık tipler vardır. Alayının hüviyetleri bellidir, bilinmektedir. Seçimler zamanında yapılacaktır. Herkes siyasi hesabını buna göre yapmak durumundadır.
KABOĞLU'NU HEDEF ALDI
İstanbul 1 No'lu Baro Başkanlığı seçimlerinde İstiklal Marşımızı hazmedemeyenlerin ortalıkta cirit atması, KHK'yle ihraç edilmiş ne idüğü belirsiz bir eski CHP milletvekilinin baro başkanı seçilmesi, yaptığı konuşmasında anayasanın ilk dört maddesine olumlu manada dokunmayı telaffuz etmesi skandalın ötesinde yeni bir tuzağın kurulduğunu göstermektedir. İçi dışı fitne fesat kumkumasına dönen bu zatın anayasanın ilk dört maddesine olumlu veya olumsuz nasıl dokunulacağını açıklaması, böyle bir teşebbüs halinde nelerin yaşanıp yaşanmayacağını akıl izan ve kokuşmuş ideolojik süzgecinden geçirmesi ikaz ve tavsiyemizdir. Arpa ufalanır aş oldum sanır. Cahile meydanı boş bırakırsan ayaklar kendini baş oldum sanır. Uyarıyorum baş olan ayaklar tek dursun, akıllı olsun, ayranımızı kabartmasın, asabımızı bozmasın, milletin sabrını yanlışa yormasın. Yapılan hiçbir ihanet kimsenin yanına kalmaz, yarına da bırakılmaz. FETÖ elebaşına bile dünya kalmadı.
BÜLENT ARINÇ'A TEPKİ
DEM'e uzattığım el günlerdir konuşuluyor, günlerdir tartışılıyor. Dedikodu borsası rekorlar kırıyor. Önüne gelen kendi mizaç ve meşrebine göre değerlendirme yapıyor. Son iki haftadır görüş ve düşüncelerimi berrak biçimde açıklayıp samimi niyetimi paylaşmış olsam da birileri yine rahat durmuyor, ısrarla samanlıkta iğne arayışına, karanlıktan aydınlığa taş fırlatmaya kalkışıyor. Sözlerimin altı doldurulmalıdır diyenlerden tutun da yeni bir çözüm sürecinin pişirildiğini iddia edenlere kadar pek çok iddia ve ifade gündeme gelmiştir.
Bir eski Meclis Başkanı kafasının içinde ne kadar kir pas varsa ortaya dökmüştür. Adına isterseniz kuşkonmaz deyin, yeni bir sürece ihtiyacımız var sözleriyle boşa sallayıp nasıl dolu tutarım hevesine kapılmıştır. Türkiye'nin yeni bir çözüm sürecine değil, ortak aklı çalıştırmaya, dürüst ve samimi adımlara, dış dayatmalara kapalı durmaya, bin yıllık kardeşliği daha da kuvvetlendirmeye ihtiyacı vardır ve olmalıdır.
KÜRT KARDEŞLERİMİN SORUNUNU ÇÖZMEK MECBURİDİR
Türkiye'nin sorunu Kürtler değil bölücü terör örgütüdür. Tek tek Kürt kardeşlerimin sorununu çözmek elbette mecburidir. Ama kolektif kimlik ve etnik temelde bir çözüme atıf yapmak vahim bir tehlikedir. Bu ülkede yaşayan hiçbir Kürt kardeşim sorun olarak gösterilemez. Kürt sorunu var demek Kürtleri sorun gören sahte yüzlerin, küresel emperyalizme piyonluk yapanların ortak propagandasıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti asimilasyon politikasına hiçbir zaman prim vermemiştir.
'ÖCALAN GELSİN DEM GRUBUNDA KONUŞSUN'
Terör başka siyaset başkadır. Silah dışlanmadan Türk vatandaşları layık olduğu insanlık seviyesine ulaşamayacaktır. Hiçbir taviz geri adım teröristi tatmin etmeyecektir. Terörün silahsız çözümü yoktur. Terör örgütünün taleplerini kabul etmek ona boyun eğmek değildir. Bölücü terör örgütü PKK'nın silahlı eylemleri başarısızlığa mahkumdur. Türkiye teröre müsamaha göstermeyecektir. Demoktarik reformların yapılması akla en yakın gerçektir. 6 Haziran 2011'de Diyarbakır mitinginde demiştim ki, Brüksel'dekiler sizi benden daha iyi tanıyamaz. Bütün teröristlerin silahlarıyla dağdan inip teslim olması, cezalarını çekmeleri tek çıkıştır. Ne ABD, AB, Irak, Suriye ile birlikte içimizdeki bazı unsurların terör örgütünün sözcüsü olması kabul edilebilir değildir. Terörsüz bir siyaset hususunda herkes ittifak halindeyse değil, elimizi gövdemizi taşın altına koymaya hazırız. Terörist başı buyursun terörün bittiğini tek taraflı ilan etmiş demiştim. Bu çağrımın iç yüzünü anlamayan ve saptırmaya çalışanlar fazladır. Terörist başının gelsin TBMM'de DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün bittiğini açıklasın, sonra da umut hakkının kullanılması için başvurusunu yapsın. Hodri meydan! Buna varız."