Bölgesel güvenlik ve refah yolunda İran’dan bir yeni yaklaşım

“Müslüman Batı Asya Diyalog Birliği'nin (MWADA) hayata geçirilmesini öneriyorum. MWADA, Batı Asya’nın Bahreyn, Mısır, İran, Irak, Ürdün, Kuveyt, Lübnan, Umman, Katar, Suudi Arabistan, Suriye, Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri ve Yemen’i içeren başlıca Mü

İran Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevad Zarif - Economist

Yıllarını küresel diplomasinin ön saflarında geçiren bir uluslararası ilişkiler talebesi olarak, bu metni İran Hükümeti’ni temsilen değil, tamamen kişisel bir perspektiften kaleme alıyorum. Deneyimlerim, Batı Asya’da, özellikle de Basra Körfezi bölgesinde istikrar sağlamak için sadece kriz yönetiminin yeterli olmadığını bana gösteriyor. Bu hedefe ulaşmak için cesur ve vizyoner girişimlere ihtiyaç var. Bu doğrultuda, Müslüman Batı Asya Diyalog Birliği’nin (MWADA, “Muslim West Asian Dialogue Association”) hayata geçirilmesini, bu dönüşüm yolunda bir mekanizma olarak öneriyorum.

MWADA, Batı Asya’nın Bahreyn, Mısır, İran, Irak, Ürdün, Kuveyt, Lübnan, Umman, Katar, Suudi Arabistan, Suriye (daha doğrusu, gelecekteki Suriye hükümeti), Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri ve Yemen’i içeren başlıca Müslüman ülkelerini kapsamlı müzakerelere davet ediyor. Birleşmiş Milletler’den ilgili temsilcilerin de bu sürece katılması mümkün. Bu girişim, ortak dinimiz İslam’ın âli değerlerine ve egemenlik, toprak bütünlüğü, içişlerine müdahale etmeme ve kolektif güvenlik ilkelerine dayanmalıdır. Arapça’da “dostluk” (muâhât) anlamına gelen MWADA, ortak dualarımızın dili olan Arapça’nın yarattığı çağrışımla, barış içinde bir arada yaşamı ve adil ortaklıklar geliştirmeyi amaçlamalıdır.

Öncelikli hedef, Gazze, Lübnan, Suriye ve Yemen’de derhal kalıcı ve sürdürülebilir ateşkeslerin sağlanmasıdır. MWADA ülkeleri arasında bir saldırmazlık paktı oluşturulması ve buna eşlik eden bölgesel bir kolektif denetim mekanizması, hem bölgedeki istikrarı kurumsallaştırmaya hem de dış müdahalelere ve iç çatışmalara karşı koruma sağlamaya yardımcı olacaktır.

Esad sonrası Suriye, hepimiz için büyük bir sınav niteliği taşıyor. İsrail’in Suriye’nin egemenliğini hiçe sayan sınır tanımaz saldırganlığı, yabancı müdahalelerin Suriye’nin toprak bütünlüğünü zayıflatması, IŞİD vahşetini hatırlatan dehşet verici şiddet sahneleri ve hem etnik hem de mezhepsel gerilimlerin topyekûn bir iç savaşa dönüşme riski, MWADA’nın parçası olmasını önerdiğimiz bütün ülkelerin acilen dikkat vermesini gerektiriyor.

Filistin’deki insani kriz, bölgesel istikrar açısından kritik bir önem arz etmeye devam ediyor. MWADA, Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını öncelik haline getirerek adil çözüm önerilerini desteklemeli ve halkın beklentilerine tümüyle saygı göstermelidir. Bu süreç, sadece siyasi çözümlerin değil, ekonomik fırsatların yaratılmasını ve Filistin halkının haklarının tanınmasını da içermelidir.

MWADA, ulaşım, enerji boru hatları ve telekomünikasyon ağları gibi altyapı projeleri için verimli bir zemin oluşturacaktır. Bu projeler yalnızca malların serbest dolaşımını değil, aynı zamanda enerji, bilgi ve hizmetlerin alışverişini de kolaylaştıracaktır. Batı Asya’da bulunan bizler, bir ülkenin küresel katma değer zincirindeki payının, bağımsızlıkla doğrudan bağlantılı olduğunu anlamak zorundayız.

Enerji güvenliğini sağlayamaya yönelik teminatlar, karşılıklı bağımlılık için bir başka fırsat sunmaktadır. Bölgesel enerji anlaşmaları, enerji yollarının güvence altına alınması ve sürdürülebilir enerji kaynaklarının keşfini hedeflemelidir. İran platosu ve MWADA topluluğundaki diğer alanlar, güneş ve rüzgar enerjisi çiftlikleri için devasa ve keşfedilmemiş bir potansiyele sahiptir. Bu potansiyelin ortak bir çabayla temiz enerji üretimi için değerlendirilmesi, hem bölge içinde hem de ötesinde ekonomik olarak verimli bir girişim olacaktır.

MWADA, seyrüsefer serbestisi konusunda yeni bölgesel iş birliklerinin öncülüğünü yaparak ortak deniz güvenliği devriyeleri gibi girişimlere zemin hazırlayabilir. Bölgemiz, Hürmüz Boğazı, Süveyş Kanalı ve Babülmendep Boğazı gibi stratejik geçiş noktalarına ev sahipliği yapmaktadır. İran, konumu ve güvenlik konusundaki tecrübesi sayesinde Hürmüz Boğazı gibi su yollarının güvenliğine katkıda bulunma konusunda benzersiz bir avantaja sahiptir. Diğer ülkeler ise Süveyş ve Babülmendep’in güvenliğinde öncü bir rol oynayabilir. İran’ın yaklaşık beş yıl önce sunduğu Hürmüz Barış Girişimi (HOPE, “Hormuz Peace Endeavor”), Hürmüz Boğazı’nın paydaşı olan ülkelerde barış ve istikrarı artırmayı hedefleyen önemli bir bölgesel girişim örneğiydi ve pek çok devleti bir araya getirdi. Bu öneri, özellikle de bugün İran, BAE ve Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin çok daha iyi bir noktada olması nedeniyle MWADA çatısı altında yeniden canlandırılabilir. İran ve Suudi Arabistan gibi bölgenin en etkili güçlerinden ikisinin iş birliği, burada kritik bir rol oynayacaktır. Şii ve Sünni Müslümanlar arasında birlik ve kardeşliği teşvik ederek, tarih boyunca bölgeyi istikrarsızlaştıran aşırılıkçılık ve mezhepsel çatışmalara karşı koyabiliriz.

Bölgeyi nükleer silahlardan arındırmaya yönelik çabalar ve İran nükleer anlaşmasının (JCPOA) yeniden canlandırılması, bu vizyonun temel unsurlarını oluşturuyor. Bu yaklaşım, sadece nükleer yayılmayı engellemeyi değil, aynı zamanda barış ve istikrara yönelik ortak bir taahhüdü pekiştirmeyi amaçlamalıdır. MWADA’nın sunduğu çerçeve, kültür alışverişi, su kaynaklarının yönetimi, terörle mücadele ve barış içinde bir arada yaşamayı teşvik eden medya kampanyaları gibi alanlarda iş birliğini öncelik haline getirmelidir.

Diğer paydaşlar gibi İran da bu süreçte vazgeçilmez bir rol üstlenecektir. Geçtiğimiz 45 yılda ülkem, güvenlik ve savunma alanında olağanüstü bir direnç sergileyip kendine yeterek, yalnızca yabancı yardımlar olmadan da değil, aynı zamanda bölge dışı güçlerin baskılarına rağmen ayakta kalmayı ve hatta gelişmeyi başarmıştır.

İran’ın bölgedeki etkisini kaybettiği yönündeki yaygın inanış, İran’ın direniş güçleriyle vekalet ve himaye ilişkileri kurduğuna dair yanlış bir varsayımdan kaynaklanmaktadır. Direniş, İsrail’in Arap topraklarını işgali, İslam için kutsal alanların tahrip edilmesi, ırkçılık, soykırım ve komşularına karşı sürekli saldırganlığı gibi köklü nedenlere dayanmaktadır. Bu direniş, 1979’daki İran Devrimi’nden önce de vardı ve kök sebepler devam ettiği sürece varlığını sürdürecektir. Bunu İran’a mal etmeye çalışmak, bir “halka ilişkiler” kampanyasına hizmet edebilir ancak herhangi bir çözüm ihtimalinin de önünü kesecektir.

Tüm ülkeler gibi, İran da zorluklarla karşılaştı hem de hatalar yaptı. Ancak geçmişte büyük fedakarlıklar gösteren İran halkı, şimdi cesaret ve güvenle cesur adımlar atmaya hazır. Tehdit odaklı bir perspektiften fırsat odaklı bir yaklaşıma geçmek, geçtiğimiz yaz İran’daki cumhurbaşkanlığı kampanyasında Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan’ın (ve benim) ortaya koyduğu vizyonla örtüşmektedir.

MWADA, bölgemizi bir savaş sahası olarak değil, dostluk ve empatiyle şekillenen, ortak fırsatlar ve kolektif refah peşinde koşan bir merkez olarak yeniden hayal etmeye çağırıyor. İşbirliğiyle, ortak ve sürdürülebilir kalkınmayla, sosyal adalet ve refahla ve yenilenen umutlarla tanımlanacak bir geleceği inşa edebilmek için özlü ve dürüst diyaloglar kurmamız elzemdir.

Batı Asya’yı barışın ve işbirliğinin kutup yıldızına dönüştürmek sadece idealist bir hedef değil; aynı zamanda hem stratejik bir zorunluluktur, hem de başarmak için yalnızca bağlılık, diyalog ve ortak bir vizyon gerektiren ulaşılması mümkün bir hedeftir. MWADA, bu dönüşüm için ihtiyacımız olan platform olabilir. Gelin, çatışma ve ayrılığın yerini empati, anlayış ve işbirliğinin alacağı; istikrarlı, müreffeh ve barışçıl bir Batı Asya inşa etmek için bu fırsatı değerlendirelim. Devletlerimizin hükümetlerinde görev yapan bizler, geçmişin esiri olmaktan ziyade yüzümüzü nihayet geleceğe çevirmek için bu fırsatı değerlendirmekle yükümlüyüz. Şimdi harekete geçmenin tam zamanıdır.

Çeviren: Deniz Karakullukçu

Kaynak: https://www.economist.com/by-invitation/2024/12/23/a-new-iranian-approach-to-regional-security-and-prosperity-by-m-javad-zarif

Serbestiyet

MAKALELER Haberleri

Bu insanlar dev midir?
Leş kargaları
Vasat olmak çok mu zor?
Kuzey Kore Ukrayna'da neden ağır kayıplar veriyor?
Barış çağrısı ve Kürt sorunu