Dünyada isimleri listeler halinde yayınlanacak kadar çok vergi veya sigorta borcunun ödememeyi alışkanlık haline getiren bir toplum var mıdır? Devlete benzeyen hangi devlette böyle listeler yayınlanır? Ya da fahiş fiyat alışkanlık hali getiren, mesleğini tağşiş yaparak sürdürenlerin listesi…
Bütün alanlarda, neresine el atsanız biz utanmazlık listesi çıkacak kadar kanun, nizam, ahlak dinlemeyenlerin listesi çıkıyor. Bırakın hepsini, dünyanın neresinde kendisine “devlet” diyen bir yapıda “yenidoğan çetesi” olur? Onlarca hastane, onlarca doktor bir araya gelip daha bebek yaşta çocukların hayatı üzerinden hırsızlık yapar da bu aylarca farkedilemez. Nerede olur, nasıl olur?
Sadece kötülüğü yapanların değil, denetim görevini yapamayanların da çürüdüğü bir düzen… Sokaklarda elde silah çatışanların, mafya kabilelerinin cirit attığı düzen de bunun uzantısı, deprem ihalelerinde bile onbinlerce ölümün üzerinde kurulan ihale şebekeleri de…
Okullardaki en önemli problemin, müfredat zayıflığı, öğretmen kalitesi ya da laboratuvar eksikliği vesaire değil de kapı önlerinde kurulan uyuşturucu istasyonları olduğu düzenden bahsediyoruz.
Sözümona emniyetin uçanı kaçanı yakaladığı, bilmem şu kadar sosyal medya hesabını, şu kadar telefonu aynı anda takip ettiği, bununla da övündüğü ortamda oluyor bunlar. Çürüme alttan alta hastalık gibi yayılmış, örgütlü örgütsüz suç hayatın olağan akışının parçası olmuş; haberler peş peşe patladıkça toplumun şaşırma duygusu bile kaybolup gitmiş. Halimiz budur…
Biz de bu acınası hale, “Anadolu irfanı… insanımızın feraseti… büyük millet, güçlü devlet” sloganlarıyla alkış tutmaya devam ediyoruz. Hangi “irfan”da başkasının hakkına girmek var, hangi “büyük devlet” gözünün önünden sürüler halinde geçen kötülük katarlarını çaresiz izler?
Kanunların kuralların işlemediği, bir kesimin ısrarla kolladığı toplumlarda çürüme kaçınılmazdır. Siyasetin ve devlet gücünün yolsuzluk ve usulsüzlük ürettiği bir düzende, bunu kendisine fetva kabul edip aynı yoldan kural çiğnemeye tevessül edenlerin artması mutlaktır. Yolsuzluk, kuralsızlık ve kanun tanımazlık yukarıdan aşağıya yayılır ve her kademe kötülük için bir üsttekinden cesaret alır. En yukarıda kanunu uygulamayan, yandaşına bütün yolları açan, anayasayı dahi tanımayan bir grup varsa aşağıya doğru bütün fırsatçılar da güçleri yettiğince payını almaya bakar. Piramit böyle kurulur, böyle işler.
Merkez çürümeden, toplum bu kadar çürümez.
Kurallar herkesi aynı güçte bağlamazsa kimseyi bağlamaz.
Kanunun otorite kaybettiği ortamda kurumlar da fonksiyon icra edemez.
Türkiye’nin yaşamakta olduğu ve giderek derinleşen problem eline fırsat geçenin çekinmeden kötülük yapabildiği ve himaye gördüğü bir mekanizmanın sonucudur. Mekanizma her sahaya o kadar yayıldı ki sorunun temelinde ahlak, vicdan ve edep yoksunluğunu aramaya bile sıra sonra gelir. Zaten, kanunu, nizamı, denetimi, kontrolü ve eşit muameleyi gevşetmekten daha büyük ahlaksızlık da olamaz. Her kötülüğü cesaretlendiren, her türlü desiseyi kolaylaştıran; yani, yoldan çıkmaya meyli olana yol açan düzenin bu uğursuz tabiatıdır.
Çok meselede çözüme ihtiyaç var ama çürümüşlüğü acilen bertaraf etmek hepsinin başında geliyor. Bunu çözemedikten sonra da gayrısının kuyruğunu çekiverin gitsin…