Mülakat: Cihat Arpacık - Perspektif
Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu’nun başkanı olarak Suriye sivil muhalefetine liderlik etti. Savaşın en şiddetli günlerinde, meşru muhalefetin sesini dünyaya duyurdu. Görevi bittikten sonra hekimliğe geri döndü. Türk vatandaşı olduktan sonra Alptekin Hocaoğlu ismini alan Halid Hoca, Suriye rejiminin düşüşünü ve bundan sonraki süreci Perspektif’e değerlendirdi.
Rejimin aslında çok kırılgan bir yapısı olduğu ortaya çıktı. Muhalefet, 12 günde başkent Şam’a kadar girdi. Elbette her şey bir anda olmadı ancak bu kırılganlık nasıl oldu da bir anda ortaya çıktı?
Bu kırılganlık aslında 2015’te çok belirgindi. Rejim, büyük şehirlerden çekilmeye ve kafasındaki “Yararlı Suriye Projesi”ni uygulamaya başladı. O proje, butik bir Alevi devleti, güney ve kuzey ise kendi haline bırakılması üzerine kurgulanmıştı. PYD’nin kuzeydeki örgütlenmesinin çıkış noktası da buydu. Hizbullah Esad’ın yardımına yetişmişti ancak 2015’e gelindiğinde artık Hizbullah’ın yardımının da bir anlamı kalmamıştı ve Esad savaşı kaybediyordu. Ben o zaman muhalefetin başındaydım ve Moskova’ya giderek Sayın Lavrov’la görüştüm. Ona, “Şu anda Suriye çökmek üzere, devrimcilerin yetkisini aldım, bütün omurganın çökmemesi için rejimle masaya oturmaya hazırız, kurumları hep birbirlikte konuşalım. Ama Esad’ı istemiyoruz” dedim. Daha sonra rejim Rusya’ya Velid Muallim’i gönderdi. 15 gün sonra ise Kasım Süleymani bizzat Moskova’ya gitti. O dönem Obama ikili oynuyordu. Rusya’ya, “Suriye’ye girerseniz vetomuz olmaz” demişti. Bunun üzerine Rusya Suriye’ye girdi ve rejimi o dönem çökmekten kurtardı. Ama belli bir yere kadar tutabilirdi. 2015’ten 2022’de başlayan Ukrayna savaşına kadar 7 yıl boyunca Esad açısından hiçbir değişiklik olmadı. Rusya, Ukrayna’da zor durumda kalınca Suriye’deki üslerinden savaş uçaklarını ve mühimmatlarını çekmeye başladı. Bunu bütün gözlemciler fark ediyordu. İran’da da proksi savaşından vazgeçen bir damar yönetimde etkin olunca Tahran da elini-eteğini büyük ölçüde Suriye’den çekti. Esad artık desteksiz kaldı ve haliyle çöktü. Muhalifler Halep’e girince ilk amaçları çatışmasızlık anlaşması öncesi kaybedilen toprakları geri almaktı ama karşılarında rejimin olmadığını gördüler ve yürüyüşleri Şam’a kadar domino etkisiyle devam etti.
Bu çöküşte en önemli iki faktör var. Birincisi rejim ordusu bu süre zarfında tükenmişti. Esad’ı boşu boşuna savunduğunu fark etti. İkincisi; 2011’de enkaz altından 12 yaşında çıkarılan çocuklar şimdi 25 yaşında birer savaşçı ve kendi evine dönüyor. Motivasyon dorukta. Muhaliflerin moral olarak da üstünlüğü vardı.
Esasen 2011’den yana dönen bütün entrikalar Esad’ın lehine geliştirildi. Ancak Esad kendisine atılan bütün kurtarma yeleklerini elinin tersiyle attı. Bu yüzden battı. Uluslararası camia da ondan bıktı ve Suriye’nin geleceğinde yeri olmayan bir aktör olduğunu anladı. Kuzeyde Suriye Milli Ordusu, güneyde Özgür Suriye Ordusu hatalarından ders adı, tecrübe kazandı. Türkiye’nin o bölgedelerde bulunmasıyla birlikte donanımlarında da bir nitelik görüldü. Nizami bir ordu şekline girdi. HTŞ’nin söylem değişikliği, halkın isteklerine kulak asması hep çok önemli etkenler oldu.
Geçiş Adaleti
Yeni Suriye’nin mimarisini kurmak savaşmak kadar zor değil mi?
Daha zor. Hareketlenme 2011’de ilk başladığında rejim halka karşı silah kullanırken atılan slogan şuydu: “Halk rejimin düşürülmesini istiyor.” Aslında bu rejim işgalle birlikte düşmüş oldu. Bizim mücadelemiz bu kez işgalci güçler olan Rusya ve İran’la başladı. Fakat yeni Suriye’yi inşa etmek işgalcilerle savaştan daha zor. Binayı birkaç saat içinde yıkabiliriz ama inşası 2 yılınızı alır. Yıkılan bir toplumu, birbirine silah doğrultmuş unsurları bir araya getirmek kolay değil. Ama bunun projelerini biz yaptık. Gerek Cenevre gerekse de Soçi süreçlerinde bunlar konuşuldu. Adım adım gitmek gerekir. Önce yerel konseylerin kurulması, geçiş hükûmetinin inşa edilmesi ve bu arada da anayasanın görüşülmesi gerekiyor. En önemli hususlardan biri geçiş adaleti ve ülkenin yeniden imar edilmesi. Şehirlere girerken güçlü çatışmaların yaşanmaması çok önemliydi. Bu süreç içinde çatışmanın yaşanmamasını umuyoruz.
“Geçiş adaleti” derken neyi kastediyorsunuz?
Gerek rejimden, gerekse de muhalefetten kim olursa olsun savaş suçu işleyen herkesin yargılanması gerekiyor. O mekanizma bu geçiş sürecinde işlemezse ipin ucunu kaçırırız.
Kuzeyden Şam’a ilerleyen operasyon komitesinin ana omurgasını HTŞ oluşturdu. HTŞ’nin de el-Kaide kökenleri nedeniyle eleştiriliyor. Bu, bir süre sonra yeni bir çatışma riski doğurmuyor mu?
Doğuruyor. Aslında küçük sıkıntılar başladı. HTŞ, Şam operasyonunun kendi komutası altında yapılmasını istedi ama güneyden Şam’a giren muhalifler bunu kabul etmedi. Ama şimdiye kadar genel olarak Colani süreci akıllıca yürüttü. İyi bir performans gösterdi. Bundan sonra da çatışmadan kaçınacağını düşünüyorum. Bu devrim bütün Suriye’nin. O da bunun farkında ve ona göre davranacaktır.
Suriye’nin geleceğinde söz sahibi olacak aktörlerden biri olabilir mi?
Kendisi böyle bir talebinin olmadığını söylüyor. HTŞ’nin feshedileceğini, yerel konseylerin Suriye’nin bütün renklerini yansıtacağını belirtiyor. Ama nihayetinde arkasında koca bir örgüt var. Bu nedenle süreç çetrefilli olacak. Bunlar doktrini olan savaşçılar, itikadi yönleri ağır, zaten bu şekilde olmasaydı bu kadar kolay kazanılmazdı. Örgütün tavrının ne olacağı önemli.
Suriye’de otonomi ihtimalini güçlü görüyor musunuz?
Türkiye’de tartışıldığı kadar olası bir senaryo olarak görmüyorum. Haritada sarı renkte gösterilen Suriye’nin kuzeydoğusunda 5 şehir var: Deyrizzor, Rakka, Haseke, Kamışlı ve Ebukemal. YPG’nin varlık gösterdiği tek şehir Kamışlı. Diğer şehirlerin homojen bir yapısı yok. Hatta Arapların ağırlığı daha çok. Birilerinin belki böyle bir rüyası olduğu için bunu abartıyor ama bu olası bir şey değil. Sadece o bölgeden de bahsetmiyorum. Bütün Suriye şehirleri homojen değil. Şam da Halep de Lazkiye de değil. Suriye içinde bir devletçik olmaz.
“Gazze’yi Gölgelememek İçin Harekât Ertelendi”
Türkiye, komplo teorilerin çokça alıcı bulduğu bir ülke ve Suriye’deki devrimin İsrail güvenliğini temin etmek üzere kurgulandığı iddia ediliyor. Bu iddiaları nasıl yorumlarsınız?
İsrail’den çıkan demeçlere bakın, 2011’de devrim başladığında hem Netanyahu hem de dönemin Mossad şefi Esad’ın iktidarda kalmasının kendileri açısından daha uygun olduğunu söylediler. Çünkü Golan’daki statükoyu Esad ve ailesi hep korudu. Şimdiki demeçler de benzer frekansta. Güneydeki hareketlenmeleri kaçırmayalım. Der’a ve Süveyda aslında hiç rejimin kontrolünde olmadı. Rusların arabuluculuğuyla bir ateşkes yapılmıştı ve çatışma dondurulmuştu. Aslında bu harekât 1 yıl önce hazırdı. Ama Gazze’deki soykırım başlayınca orayı gölgelememek için ertelendi. Hizbullah İsrail’le ateşkes anlaşması yapıp kendisini savaşın dışına atınca muhalifler o zaman harekete geçti. Bu aslında muhalefetin lehine kullanılabilecek bir argüman. İsrail elbette bir aktör olarak bundan sonra müdahale etmeye çalışır. Sünni çoğunluğu olan bir hükümete karşı direnç gösterecektir.
Suriye’nin toplumsal psikolojisi nasıl düzelecek?
Çok zor düzelecek. 2015’te Ulusal Barış Planı’nı anlatmak için ABD’ye gitmiştim. New York’tan Washington’a gittim ve oradaki gurbetçilerle görüştüm. Onlarla barış planını konuşurken, Banyas’ın Beyza köyünden oraya giden bir gurbetçi, “Sen ne anlatıyorsun, benim ailemden 22 kişi boyunları kesilerek öldürüldü. Ben intikam almazsam kabul etmem” dedi. Bu yüzden geçiş adaleti kurulmadan kimsenin içi rahat etmeyecek.