"Burukluk" ve "İçimizdeki Faşizm"

20.yüzyılın sonlarında Ruh Yordamı ile yola çıkmıştır Gökhan Özcan fakat 21. yüzyılda varmak istediği menzile varamamıştır. Yolun gerisi ve ilerisi Müslüman cesetleriyle dolmuştur.

20.yüzyılın sonlarında Ruh Yordamı ile yola çıkmıştır Gökhan Özcan fakat 21. yüzyılda varmak istediği menzile varamamıştır. Yolun gerisi ve ilerisi Müslüman cesetleriyle dolmuştur. Gökhan Özcan bu cesetleri gördükçe daha çok yalnız kalmıştır. "Burukluk" ve "İçimizdeki Faşizm" arasında bir yerlerde, kendini teselli etmeye çalışmıştır.

Müslüman her zaman için ve her yerde söyleyecek sözü olandır. Gökhan Özcan 20. yüzyıl mağduriyetlerinin gölgesinde sözünü söylemiştir Ruh Yordamı ile ama "Beden Kuşatması" olarak görülmemiştir 20. yüzyılda. Neden? Çünkü 20. yüzyılda kendi gibi Müslümanlara yapılan zulmü gördü ama 21. yüzyılda ötekilere yapılan zulmü gör/e/medi, belki de görmezlikten geldi. Bu durumu tek bir kelime ifade edebiliriz: Muktedir olmak.

Gökhan Özcan 20. yüzyılda muktedirlerden yana değildi, mazlumdu, mağdurdu, mazlumlardan ve mağdurlardan yanaydı. Sessizdi, sessizlerin sesiydi. Acılıydı acı çekenlerin sözcülüğüne soyunmuştu karınca kararınca. 21.yüzyılda muktedir oldu, muktedirlerden yana oldu ve ötekilerini görmedi, ötekilerini görmek istemedi. Ötekilerinin acılarına duyarsız, çığlıklarına sağır kaldı.

Gökhan Özcan her iki yüzyılda da yalnız. Ama onun 20.yüzyıl yalnızlığı daha ağır ve manalıydı. Bu yüzyılda ise kayıp kayıtsız, yersiz ve yurtsuz bir yalnızlık yaşıyor.

Her şey unutulacak, sadece her zaman ve her yerde söylenen sözler hatırlanacak. Ruh Yordamı 20.yüzyılda söylendi ama mesajı ve sözüyle kendini 21.yüzyıla taşıyamadı. Ruh Yordamı zamanını ve mekanını yitirdi. Artık Ruh Yordamı'nı kimin, ne zaman, nerede, hangi koşullarda söylediğinin bir anlamı ya da karşılığı yok. Beni tutmuyor Ruh Yordamı'ndan çıkan sözler. Beden ve ruhumla beraber bütün bir varlığım kuşatma altında.

Başkaları olmadan yaşamayacağım. Yaşam heybemde sadece sahipsiz, kimsesiz, kimliksiz cesetler taşıyorum. Yaşam heybemde Gökhan Özcan'ın kalemi, kelamı, elleri, gözü, kalbi, beyni yok. O geçen yüz yılın yitiği. Yalnızlığının büyük bir kısmını 20.yüzyıl kör uçurumlarından ç/aldı.

Sesiyle muktedir ama sözüyle geldi geçti bir devir. Kime ne söylense nafile. Ne yola bellidir artık gidilecek ne de kervandaki kimlerin olduğu. Yol kervanı tanımıyordu kervan yoldan çıkmıştır.

"Dilsiz ve Sağır" olarak başladığı Ruh Yordamı yolculuğunda, yetim bir yalnızlık ülkesinin sakini şimdi.

Özlem mi? Hiç olmadığı kadar derin ya da baştan savma. Tutunacak yuları olmayan küheylan.

Yüreği var sözlerinin ama taşlaşmış bir yürek. Kalbini yitiren sözler, değişmekten muaf düşünceler, muvazene unsurunu yitirmiş yörüngeler. Ayaklarımın altında yüzü ve yılı olmayan yürüyüşler.

Her şey gelip ötekinde düğümleniyor. Meğer ötekini tanımayan muktedir, gerçek manada muktedir değilmiş. Ötekinin kalbini fethetmeyenin her zaman ve her yerde söyleyecek sözü olmazmış. Öteki ile kendini bir görmeyenler insanlaşamazmış.

Ruh Yordamı

Gökhan Özcan

Vadi Yayınları

Sayfa 131

İstanbul, 2018

KÜLTÜR -SANAT Haberleri

101 Kürtçe Öykü Kitabı
Zamana Vurulan Siyahi Damga Malkolm X
"İstanbul Mushafı" Millet Kütüphanesi'nde sergileniyor
Van'daki el yapımı halı ve kilimler özenle korunuyor
Kürt yazar Bahtiyar Ali'nin kitabı ‘21. Yüzyılın En İyi 100 Kitabı’ listesine girdi