Elon Musk'ın X'i Trump

Nasuhi Güngör

Dünyanın gündemi, ABD Başkanı Donald Trump’ın yemin töreni ve göreve başlaması. Hızlı ve kararlı adımlarla gerek ülkesindeki, gerekse dünyadaki sorunlara yönelmesi bekleniyor. Kuşkusuz bulunduğumuz coğrafyayı ve ülkemizi ilgilendiren gelişmeler de bu sürecin bir parçası.

Türkiye’nin, ana kurgusu Birinci Dünya Savaşı sonrasında, rötuşları ise ikincisinin ardından ortaya çıkan Ortadoğu düzenlemesinden hoşnut olduğunu söylemek hiç kolay değil.

Kuşkusuz mevcudun korunmasına dair tezlerin de önemli dayanakları var. Fakat artık bunları, içine kapanmayı ve siyasi sınırların içinde kalmayı aşan düzeyde bir değişim ve dönüşüm rüzgarının geldiği de ortada.

TÜRKİYE VE İMPARATORLUK MİRASI

Türkiye’nin, Osmanlı mirası üzerinden yayılmacı emeller gösterdiğine dair iddialar, sadece Batı kamuoyunda değil, pek çok ülke ve bölgede tartışılıyor. Şu tarafını elbette kimse yok sayamaz. İmparatorluk refleksleri, bir şekilde siyasi genetiğin ve geleneğin bir parçası olarak bir yerlerde yaşar. Şartlar onu yeniden ortaya çıkarabilir. Geçmişe duyulan özlemden, kimlik arayışlarına; güvenlik ve beka merkezli tanımlardan farklı çıkar ve beklentilere kadar pek çok dinamikle harekete geçebilir. Saydığım nedenlerin iç içe geçmiş olabileceğini hatırlatmama gerek yok sanırım.

Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran asker ve aydınların aynı zamanda Osmanlı seçkinleri olduğunu söylemek herhalde abartılı olmaz. Çöküş döneminin şartlarında farklılaşan çözüm arayışlarının ve yeni akımların Osmanlı kimliği altındaki refleksleri tümüyle yok ettiğini de söylemek mümkün değil. Şartların şekillendirdiği yeni devletin ve rejimin, bu zorlukları ve sınırları kabullenirken ne denli sancılı süreçler yaşadığı da herkesin malumu.

ERTELENMİŞ, ÖTELENMİŞ SORUNLAR

O dönemin ertelenmiş, ötelenmiş ve yine şartların gereği diyelim, ilgisiz kalınmış sorunlarının, bugün yeniden karşımıza çıkması şaşırtıcı değil. Kimi yarım kalmış hesapların peşinde, kimi bunun yanı sıra kendi hegemonyasını yeniden tanımlayıp dayatmanın. Dolayısıyla "Bunun dışında kalmalıyız, bataklıktan uzak olalım" tezleri, samimi olsa bile gerçeğin çok uzağında duruyor.

Bir meseleye müdahil olmak ve onun dinamiklerini yönetmek, o alandaki çatışmaların tarafı olmadan da mümkündür. Örneklerimiz canlı. Türkiye, gerek Suriye’de, gerekse Irak’ta ve coğrafyanın pek çok alanında, tarihsel bağlarından güvenliğine ve toplamda kendi çıkarlarına kadar pek çok sebeple müdahil ve etkin olmak zorunda. Suriye’de çok ciddi bir başlangıç yaptık. Devamını yönetebilmek, sabır ve siyasi iradenin yanısıra; sahip olduğumuz tarihsel tecrübeyi reddetmek bir yana, içselleştirmekle mümkün.

OSMANLI BARIŞI VE MİRASI

Osmanlı barışından söz etmek, kuruluş dönemini şartlarından bağımsız olarak bir “altın çağ” gibi göstermek isteyenlere pek hoş gelmiyor. Oysa makul ve vicdan sahibi olan herkes, yüzyıllara uzanan bu barışın, aynı zamanda büyük bir gücün eseri olduğunu görebilir. Dahası ve en kıymetli olanı, bu mirasın karşımızda duran sorunlar karşısında bize eşsiz bir hafıza ve tecrübe armağan etmesidir.

Yukarıdaki hatırlatmaları bugün yapmamın nedeni, ABD merkezli yeni küresel gücün hızlı adımlarla ilerlemek istediği süreçlerde, sahip olduğumuz avantajları görebilmemiz. Yeni küresel gücün nitelik ve araçları üzerine çok ama çok fazla kafa yormak zorundayız, bu da bir başka önemli nokta. Dijital dünyanın sözde nimetlerini bile keskin bir hiyerarşiyle yönetmek isteyen yeni Amerikan yönetimi, sanıldığı gibi bulunduğu bölgelerden çekilmeyi değil, yeni bir hegemonyayı dayatmaya geliyor. Dijital dünyanın yarattığı elitleri, değerleri, kullandığı araçları ve yöntemleriyle bunu anlamak zorundayız. Yeni dönemin dijital seçkini Elon Musk'ın, satın aldığı sosyal medya mecrasını X diye adlandırması ne kadar manidar değil mi.