Erdoğan, Bahçeli’nin sözlerine neden hala kayıtsız?

Mustafa Karaalioğlu

MHP Lideri Bahçeli’nin malum sözlerinin üzerinden bir hafta geçti. Adına “çözüm” denmeyen yeni sürecin miladını o sözlerden başlatırsak geçen günler içinde iktidarın maksadının ne olduğunu anlamak için elde yeterince veri bulunmuyor. Bahçeli’nin ilerinin de ilerisi sözlerine rağmen hala ne yapmaya ve bunu nasıl yapmaya çalıştıklarını anlamakta zorlanıyoruz.

İyimser bir duruşla, istim arkadan gelecek, diyelim.

Ama istim nereden gelirse gelsin taraftarlarının da karşıtlarını da keskin olduğu bir konuda bilgi eksikliği varsa, komplo teorilerini ve tahminlerin önü alınamaz.

Sosyal medyada başını alıp giden ucu açık komplo teorilerini dışladıktan sonra makul ve mantıklı varsayımları konuşabiliriz. Mesela, CHP Lideri Özel’in şu sözleri üzerinde fikir yürütmeye değer: “Bahçeli, Erdoğan’ın ya elini rahatlatmak ya da önünü kesmek istiyor.” İsabet… Bu sözleri isabetli kılan, bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hem Öcalan’a Meclis’te konuşma imkanı içeren öneriye hem de onun “umut hakkı”yla İmralı’dan kurtulma vaadine sessiz kalmasıdır. Cumhurbaşkanı genel geçer sözlerle çözümün yanında saf tutuyor ama Bahçeli çıtayı bu kadar yükseğe koyduktan sonra sıradan cümleler yetersiz kalıyor. Yine de bunu, “Bahçeli Erdoğan’ın önünü kapatmak istiyor” diye yorumlamıyorum. Aksine, MHP Lideri Erdoğan’ın “Elini rahatlatmak istiyor” tahmini daha gerçeğe yakın.

Ne var ki Erdoğan’ın ve partisinin çözüm için hazırlığı yok. Cin şişeden çıkmış olsa da süreçle ilgili söylenebilecek en kesin şey, şu anda “sıfır hazırlık “noktasında olduğumuzdur. Bahçeli elini rahatlattı rahatlatmasına ama Cumhurbaşkanı çözüme uzak olmasa da bu imkanı nasıl kullanacağını bilemiyor.

İki sebepten dolayı.

Bir… Öcalan’ın affına kadar varan bir çözüm perspektifini -en azından başta ilan etmek- hiç ona göre değil. Erdoğan da sembolik anlatımı seviyor elbette ama bu kadar güçlü olanını değil.

İki…Ya anayasa değişikliği ya da erken seçim yoluyla yeniden aday olmaya ve bunun için de DEM desteğine ihtiyacı var. Ancak, böyle bir destekle seçmenin önüne gitmenin de oy kaybettirme riski var. Bahçeli de çözüm için İmralı-DEM hattını işaret etti, unutmayalım.

Erdoğan bu yola girecekse her türlü riski azaltmak için, girişimin sonunun mutlaka çözümle bitmesi gerekiyor. Başarısızlık, hem topluma hem de sandığa yansıyacak fiyasko demektir. Bunu çok iyi biliyor. Bilmediği veya zihin olarak hazır olmadığı şey ise hangi yöntemle PKK’ya silah bıraktıracağıdır. O yüzden üzerinden günler geçmesine rağmen Bahçeli’nin sözlerini duymazdan gelmeyi tercih ediyor. Bahçeli ise, TUSAŞ saldırısına rağmen kararlılığını sürdürerek Erdoğan’a alan açmaya devam ediyor. Alan açtıkça da Erdoğan, MHP Lideri’nin daha gerisinde kalıyor.

Muhalefete gelelim… Aşırı sağı hariç tutarsak, hiç bilgi sahibi olmamalarına rağmen muhalefet sürece tam destek veriyor. CHP, Gelecek, Saadet, DEVA işin ucundan tutmaya hazır görünüyor. İktidarın bu işin üstesinden geleceğine dair inançları güçlü değil ama “Böylesine can yakıcı bir meselede her türlü girişim denemeye değer” diye düşünüyorlar.

Cumhurbaşkanı’nın üzerinde baskı yaratan bir unsur da muhalefetin bu yapıcı tutumudur.

Bilhassa MHP’nin çözüm yanlısı yeni pozisyonu ve muhalefetin desteği, Kürt meselesinin halli yolunda tarihte ilk kez bu kadar geniş bir mutabakatın anına ulaştığımızı gösteriyor. Gerçek anlamda “tarihi an” budur.

Cumhurbaşkanı’nın şimdi bir çözüm vizyonuyla bu kapıdan girme iradesine, ardından da sabır ve enerjiye ihtiyacı olacaktır. Yapabilir mi bilinmez ama yaparsa ülkeye ismiyle anılacak en büyük mirası bırakır…