Gelenekten geleneğe: Yapıcı akıl ile yıkıcı akıl

Birey küçük yaşlardan itibaren hâkim kültürü, sabit norm ve gelenekleri, topluluğun benimsediği standart ahlakı benimser ve zihni, hafızası yani düşünme ve yaşama biçimi, olayları değerlendirirken başvurduğu normlar bunların doğrultusunda şekillenir.

Tevfik Seyf -şarkul avsat

İki hafta önce “pratik aklın” öncelikle birey ile sosyal çevresi arasındaki ilişkinin taşlarını döşemekle ilgilendiğini söylemiştim. Bireyi çevresindekilere benzer kılan giyim tarzını seçme, dil, konuşma şekli ve diğer alışkanlıkları buna örnek vermiştim. Bu anlam ile bakıldığında akıl hiçbir şey icat etmez, aksine miras aldığı kültürü ve ona dayanan normları, gelenekleri ve yaşam tarzlarını yeniden üretir.

Bu noktada okuyucunun böyle bir aklın faydasız olduğunu düşünmemesi için gerekli olduğunu düşündüğüm bir düzeltme yapmak fena olmaz. İnsan yaşamının ciddi bir bölümü insanlarla ve doğayla olan fiziksel veya düşünsel etkileşimlerden oluşur. Her iki durumda da kişiliğini ve eylemlerini başkalarının kabul etmesine ihtiyaç duyar. Bu süreçte pratik akıl, başkalarına istenen hedefe ulaşacak şekilde davranmanın uygun yollarını tasarladığı için etkili bir rol oynar. Bir kişinin pratik akıl eksikliği, tıpkı bir yolcunun kendisini gideceği yere götürecek seyahat araçlarından yoksun olması gibidir. Bu anlamda pratik akıl, yaşamanın aracıdır, yaşamak için bir gerekliliktir ve o olmasaydı insan, yalnız başına bir yabancıya dönüşebilir veya vahşi bir hayvan gibi sürekli kaçabilirdi.

Artık bu noktaya geldiğimize göre başkalarının bir fikir, görüş veya doktrinde ondan farklı olması durumunda, kişinin alçakgönüllü olmasını gerektiren şeyin tam da bu anlam olduğunu açıklamanın zamanı geldi. Sizin, benim ve diğer insanların sahip olduğu fikirler çoğunlukla sosyal uzlaşılara aittir, çünkü bir grup içinde yaşıyoruz ve onları ne kendimiz icat ettik ne de hangisinin daha iyi olduğunu seçmek için alternatif modellerle karşılaştırma masasına yatırdık. Dahası, daha iyi olduğunu düşündüğümüz modeli seçmiş olsak bile, karşılaştırmadan önce şu veya bu tarafa koyduğumuz değerleri belirlerken başvurduğumuz ölçek nedir? Benim zihnimde ve sizin zihninizde sosyal çevrenin etkisiyle oluşan ölçeğin aynısı değil mi?

Birey küçük yaşlardan itibaren hâkim kültürü, sabit norm ve gelenekleri, topluluğun benimsediği standart ahlakı benimser ve zihni, hafızası yani düşünme ve yaşama biçimi, olayları değerlendirirken başvurduğu normlar bunların doğrultusunda şekillenir. Bir birey yeni bir topluluğa, örneğin, bir dinden diğerine, bir mezhepten diğerine geçtiğinde veya bir ülkeden başka bir ülkeye göç ettiğinde dahi, aklını ve hafızasını yani zihinsel sistemini yeni sosyal çevresinde hâkim olan kültür çerçevesinde yeniden şekillendirir. Bir başka deyişle bir taklitten diğerine geçiş söz konusudur. Ben, siz ve bu gezegenin sakinlerinin büyük çoğunluğunun durumu budur.

Hepsi değil, büyük çoğunluğu diyorum; çünkü bu gezegen aynı zamanda Andre Lalande'nin deyimiyle “inşa eden aklı” veya Yunan filozoflarından miras alınan tanıma göre teorik aklı temsil eden küçük ve azınlık bir nüfusu da barındırıyor. Adından da anlaşıldığı gibi toplumsal mutabakatlara bağlı olmayan bir akıldır. Hatta onun işi bu mutabakatların dayandığı felsefi/mantıksal temelleri ve bunlarla ilgili norm ve kuralları çiğnemek olabilir.

Bu rolde aklı detaylandırmak için yeterli yerimiz yok ama Lalande'nin tanımıyla ondan öncekilerin tanımları arasındaki önemli bir farklılığa dikkat çekmek istiyorum. Öncekiler aklın “teorik” olduğuna, yani herhangi bir eylem gerektirmeyen ve gerçeklik meseleleriyle doğrudan ilişkili olmayan zihinsel denklemlerle meşgul olduğuna karar verdiler. Lalande ise bu aklın bir “inşa edici” olduğunu, yani yoktan yeni fikirler yarattığını ya da var olan bir fikirden yola çıkıp onun ötesinde, daha önce var olmayan alanlara gittiğini, yani mesafeler ve mekanlar yaratıp onları sakinlerle, yani fikirlerle doldurduğunu söyler.

Her halükârda, bu teorik fikirler, bilgisayarın ve uygulamalarının, seyahat hesaplamalarının, istatistiklerin ve benzerlerinin üzerine inşa edildiği matematik gibi uygulamaların ve gerçek bilimlerin temelini oluşturan şeylerdir. Bu fikrin daha fazla açıklamaya gerek kalmayacak kadar açık hale geldiğini düşünüyorum.

MAKALELER Haberleri

2024’ün ardından
Bu insanlar dev midir?
Leş kargaları
Vasat olmak çok mu zor?
Bölgesel güvenlik ve refah yolunda İran’dan bir yeni yaklaşım