Gölge etmeyin yeter

Nasuhi Güngör

Türkiye’de ne zaman ülkenin ve toplumun yararına bir iş başlasa, dört bir yandan onu engellemek, mecrasından saptırmak veya zehirlemek için birileri harekete geçiyor.

TBMM’nin yeni yasama yılında ortaya çıkan “el sıkışma”nın ve ardından gelen mesajların oluşturduğu iklim, belli kesimlerde öylesine alerji oluşturdu ki anlamak mümkün değil.

İlk etapta hemen sureti haktan görünüp “Yeni bir çözüm süreci başlıyor” diyenler sahne aldı. Böylece Milli Birlik ve Kardeşlik adı altında ortaya çıkan, yaygın olarak “çözüm süreci” veya “demokratik açılım” diye bildiğimiz dönemin tüm olumsuzlukları yeni hamlenin üzerine yıkılmak istendi. Toplumsal hafızayı negatif algılarla canlandırmak kısacası.

O günün şartlarında bu proje başarılı olabilseydi, bugün nerede olurduk tartışmasına hiç girmeyeceğim. Olmadı ve artık geride kaldı. Uzatılan barış ve kardeşlik eli, ne yazık ki en çok barıştan söz edenler eliyle zehirlendi ve büyük acılar yaşandı.

MUHATAP TERÖR DEĞİL

Bir başka yerde bu defa yine kendi zihin dünyalarında masalar kurup “terör örgütüyle müzakere ediliyor” diyenleri görüyoruz. Bu da açık bir provokasyon ve asla iyi niyetli değil. Gerek Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, gerekse MHP lideri Devlet Bahçeli’nin verdiği mesajlar gayet açık. Çerçevesi ve anlam haritası belli. Bu hamleyi besleyen adımlar, ilgili bakanlıklar ve kurumlar eliyle büyük bir dikkatle ve sabırla atılıyor.

Özellikle son 5 yılda diplomasi-istihbarat ve savunma hattında ortaya çıkan birikim, operasyonel güç ve elbette bunun karşımıza çıkardığı yeni zeminler çok değerli. Bunları günü birlik yaklaşımlarla, düşüncesizce ortaya atılan tezlerle yıpratmaya kimsenin hakkı yok.

NEDEN İLK MECLİS ?

Cumhur İttifakı liderlerinin verdiği mesajlardaki Birinci (İlk) Meclis vurgusunun, zor dönemlerde hangi badireleri ve nasıl bir birlik ruhu içinde aştığımıza yönelik olduğunu anlamak gerçekten bu kadar zor mu?

Şunları söylemişti Devlet Bahçeli grup konuşmasında: “Gazi Meclis’te o dönem görev alan merhum ve muhterem mebuslar birbirlerinin kökenine, yöresine, anasının diline bakmadılar. Birbirlerinin siyasi meşrebini, etnik ve mezhebi aidiyetini sorgulamadılar. Birbirlerinin giyimini, kuşamını, fesini, sarığını, şapkasını, şivesini dert etmediler.”

Peki neden böyle bir çerçeve çizildi, niçin böyle bir hatırlatma yapıldı? Onun cevabı da aynı konuşmada şöyleydi: “İlk Meclis ne yapmışsa, bölgesel ve küresel cari tehditler karşısında bizim de yapmamız, bizim de başarmamız gereken odur.”

ELİMİZ KOLUMUZ BAĞLI MI?

Bir meselenin veya can yakıcı bir sorunun ele alınmasında birden fazla etken ve gerekçe olabilir. Karşımızda adım adım yayılan bir çatışma var. Bunun hem coğrafi olarak, hem de etkileri itibarıyla Türkiye’yi de yakından ilgilendirdiği ortada.

Ne yapılması gerekiyor? Bu gelişmeler, çatışmalar ve ortaya çıkan tehdit unsurları dikkate alınmayacak mı? Bunların bertaraf edilmesi için herkesin fedakarlıkta bulunması gereken hamleler yapılmayacak mı? Herkes pozisyonunu ve konforunu koruyacak ama birileri coğrafyayı adım adım şekillendirecek öyle mi?

Bu meselelerde birileri tarafından çözümlerin önünde engel olarak tanımlanan siyasi partinin lideri adım atıyor. (Bu yaklaşım başlıbaşına arızalı elbette) Muhatabı karşılık veriyor. Ardından ortaya çıkan iklimde isimlendirmeler farklı olsa da bir umut ışığı beliriyor. Bunun neresi kötü, neresi yanlış!

Yıllarca yakın coğrafyada gezip tozmuş, olup biteni en azından genel hatlarıyla bilmesi gereken adam çıkmış, “Ortada böyle bir hamle yok, böyle bir süreç yok. Bunu biz yapamayız, küresel güçler yapsın” mealinde sözler sarf ediyor. Nedir bu? İşin içinde ben yoksam dünya yansın mesajı mı? Kendi ülkesinin gücüne ve aklına güvenip güvenmemesini geçtim. Bu nasıl bir komplekstir, nasıl bir ruh halidir.

BÖLGESEL BARIŞ, BÖLGESEL KARDEŞLİK

Sadece Ankara’da değil, ülkenin dört bir yanında dostlarımla, görüşüne ve kavrayışına önem verdiğim insanlarla konuşuyorum. Kaygıları var bir kısmının. Birilerinin işi tekrar başka mecralara çekip tüketebileceğine dair korkuları da. Ama ağırlıklı görüş, doğru yönetildiği takdirde bugünden daha iyi olacağımız yönünde.

Eski defterleri karıştıranlardan, aradan bir sayfa çekip dün böyle diyordunuz, bugün böyle diyenlerden, mevcudun sağladığı konforu kaybetmekten korkanlardan uzak durmak en doğrusu.

Türkiye bölgesel barışı kuran irade olmak için, “bölgesel kardeşlik ekseni” inşa ediyor. İşin ucundan tutup destek vermeyenler, hiç olmazsa gölge etmesinler.