Haksız tartışma bu

Salih Tuna

Hocaefendileri öldü, ilk gün folklorik yas tuttular; haftası dolmadan da döndüler şamatalarına. Ulan insanın kedisi bile ölse daha fazla yas tutar.
"Şamata" dediğim hayatlarından ibaret, hayatları da Türkiye düşmanlığından!
Sanki dersin "Türkiye düşmanlığı" elden gidiyormuş gibi, yas veya taziye ile hiç vakit kaybetmeyip nasıl bir coşku ve helecanla sarıldılar, aklınız durur.
Yurtdışında çektikleri propaganda videolarından anlaşılan o ki, Hocaefendilerine bağlılıklarından ziyade, "Türkiye düşmanlığına" bağlıymışlar.
Mesela...
Trump başkan seçildiği gün adeta yas tutmuşlardı. Lakin, Trump'ın Türkiye düşmanlığıyla malul İsrailci kabinesi ne zaman ki netleşmeye başladı öyle coştular ki, Hocaefendileri mezarından kalkıp gelse o kadar sevinmezlerdi.

***

CHP elbette bunlar gibi değil; en azından kategorik olarak "Türkiye düşmanı" addedilemez.
Gerçi, Sultanu'ş Şuara'nın "CHP bir parti değil, Türk'e dinini, dilini ve özünü kaybettirmeye memur bir katliam müessesesidir..." sözünü her dönemde haklı çıkarmayı başarıyorlar.
Trump'ın Türkiye düşmanı kabinesinden endişe duymak yerine, sevinmiş gibi hâlleri bunun göstergesi.
Yazık ki yazık, çoğunun düçar olduğu Erdoğan karşıtlığı, Türkiye sevgisinin önüne geçmiş vaziyette.
CHP Genel Başkanı birkaç gün evvel Trump'a bir heyet göndereceklerini açıkladı.
Sizin anlayacağınız, bir nevi podyuma çıkıp ne kadar yarayışlı olacaklarının lansmanını sunacaklar. Başka bir ifadeyle, "istiklal-i tam" veya "bağımsızlık" gibi bir dertlerinin olmadığını, "yeni mandacı" olarak "hizmet" verecekleri gösterecekler.
Zaten Gazze direnişini ilk günden "terörist" ilan ettikleri için Trump'ın kabinesi bunları çok sevecektir.
İşbu heyeti çiçeklendirecekler arasında ekonomiden sorumlu müstakbel bakanları Daron Acemoğlu da yer alacakmış.
Nasıl?
"Akepe'nin Dronları (İnsansız Hava Araçları) varsa, bizim de Daron'umuz var!" dercesine değil mi?

***

Malumunuz, ABD Yunanistan'ı üslerle doldurdu. Avrupa Komisyonu'nun resmi internet sitesindeki haritalarda Türkiye, Ege ve Doğu Akdeniz'den çıkartıldı. Ege tamamen Yunanistan'a verildi. İsrail, güney sınırlarımızda "PKK devleti" kurulacağını açık seçik ilan etti. Trump'ın yeni kabinesi de gırtlağına kadar Türkiye düşmanlarıyla dolu, ila ahir.
Hülasa, "Lozan Antlaşması'yla 100 yıl mühlet kazandık" diyenleri haklı çıkartacak denli korkunç bir kuşatma altındayız.
Bu "ahval ve şerait içinde" ne yapıyoruz peki?
"Mevzubahis vatansa gerisi teferruattır" düşüncesiyle birliğimizi tahkim edecek yerde faydasız, hatta boş beleş tartışmalarla "direniş mevzilerini" bozguna uğratıyoruz.
Kimin haklı kimin haksız olmasından maada, tartışmanın bizzat kendisi haksız.
Hayır yani, yıllar yılı tartışılmış "laiklik" konusunda söylenmedik söz mü kaldı? Konu mu yok, iş mi yok, dert mi yok?
Son sözü merhum Attila İlhan'a verelim: "Mustafa Kemal'in baş özelliği Batı'ya karşı olmak, antiemperyalist olmaktı. Yavaş yavaş Atatürkçülük değiştirildi. Batı'ya karşı olmaktan, antiemperyalist olmaktan çıkarıldı, laiklik taraftarı olmak oldu..."