Cumhurbaşkanlığı’ndan, Esenboğa Havalimanı’ndaki Cumhurbaşkanı Erdoğan-Dışişleri Bakanı Blinken görüşmesiyle ilgili yapılan açıklamada şöyle dendi:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’de faaliyet gösteren ve Türkiye için tehdit kaynağı olan, PKK/PYD/YPG ile DEAŞ terör örgütleri başta olmak üzere tüm terörist yapılanmalara karşı Türkiye’nin öncelikle kendi milli güvenliği için önleyici tedbirler alacağını, DEAŞ ile göğüs göğüse mücadele etmiş tek NATO ülkesi olarak, PKK ve uzantılarının sahadaki durumu fırsata çevirme gayretini engelleyeceğini, DEAŞ ile mücadelede zafiyet oluşmasına da asla müsaade etmeyeceğini söyledi.”
Son operasyonlarla bu ayın başlarında SDG’nin kontrolünde olan Tel Rıfat ve Menbiç gibi bölgeler Türkiye’nin desteklediği SMO güçlerinin eline geçti.
Tel Rıfat ve Menbiç’i ele geçiren Türkiye, Fırat’ın batısındaki kilit bölgeler üzerindeki kontrolünü sağlamlaştırarak sınırları boyunca bir tampon bölge oluşturdu.
Menbiç’in ele geçirilmesinin ardından SMO Fırat Nehri’ni geçerek Süleyman Şah Türbesi’ni ele geçirdi.
Bu hamle SDG’nin tepkisini çekti ve cephenin yoğun nüfuslu Kobani kentine doğru ilerleyeceği endişelerini arttırdı.
Mazlum Kobani: “Kobani’yi IŞİD’e karşı nasıl savunduysak burada yine savunuruz”
Ronahi TV’ye konuşan SDG Komutanı Mazlum Kobani, “Türkiye’nin Süleyman Şah Türbesi ile ilgili uluslararası hukukta bazı hakları var. Biz, bu hakla bir sorunumuzun olmadığını, hatta bu konuda gelip türbeyi yerleştirebileceklerini ve kendimizin de yardımcı olabileceğimizi ifade ediyoruz. Bu türbe taşındığında da bizler Türkiye’ye yardımcı olmuştuk. Biz, payımıza düşeni yapmaya hazır olduğumuzu söyledik. ABD bu konuda aracıdır. (Türkiye’den) Bize henüz bir dönüş sağlanmadı” dedi.
Kobani, “Türkiye’ye Kobani’ye saldırılmaması gerektiğini ilettiler. Dostlarımızın bu baskısı devam ediyor. Kobani’yi IŞİD’e karşı nasıl savunduysak burada yine savunuruz. Bu konuda tüm hazırlıklarımız mevcut. Ancak dostlarımız bir saldırı olmaması için uğraşıyor” diye konuştu.
Middle East Eye’a konuşan bir Türk yetkili Blinken’in SDG’nin Kobani’ye ya da Arapça adıyla Ayn el Arap’a doğru ilerlemesini engellemek için geldiğini söyledi.
Konuyla ilgili bilgi sahibi bir kişi MEE’ye şunları söyledi:
“Türkiye askeri baskıyı sürdürecek çünkü ABD’deki bazı yetkililer SDG ile İsrail arasında grubun geleceğini güvence altına almak için son dakika görüşmelerini kolaylaştırıyor.”
İsrail kamu yayıncısı Kann geçen hafta Tel Aviv ile SDG liderliği arasındaki ilk resmi görüşmelerin bu ayın başlarında gerçekleştiğini açıkladı. Üst düzey İsrailli yetkililerin Suriyeli Kürt grubu destekleyici bir söylem benimsemeye başlamasıyla birlikte bu gelişme dikkatleri üzerine çekti.
Bu arada ABD Merkez Kuvvetler (Centcom) Komutanı General Michael Kurilla Salı günü Suriye’nin kuzeydoğusunu ziyaret ederek ABD’nin IŞİD karşıtı ortak bir güç olarak SDG’ye verdiği desteği yineledi.
HTŞ ile SDG arasında ise bir saldırmazlık anlaşması imzalandığı, SDG’den üst düzey bir heyetin Şam’a gideceği iddia edildi.
Mazlum Kobani, röportajında HTŞ’ye uzlaşmacı mesajlar göndermeye devam etti:
“HTŞ bizimle resmi ilişki kurdu ve bizimle herhangi bir sorunlarının olmadığını ifade ettiler. Ancak Türkiye’ye bağlı çeteler bizlere saldırdı. Bu sorunun çözülmesi için görüşmeler devam ediyor. Bizlerden ve HTŞ’den heyet var, görüşen. Tabii heyetimizin daha üst düzeyde bir görüşme gerçekleştirmesi için Şam’a gitmesi gerekiyor. Doğal olan da budur tabii ki. Batı yakasına bir süre içip güvenliği sağladık ve geri çekildik. Türkiye’nin yansıttığı gibi bir şey yok. HTŞ ile bazı anlaşmalar çerçevesinde çalışmamızı tamamladık ve çekildik. Şimdi bir istikrar söz konusu. Ne onlar bu tarafa (doğu yakası) ne de bizler o tarafa karışıyoruz.”