İktidar mensupları kendi kendilerine şu soruyu sormalılar: Ekrem İmamoğlu’na isnat edilen suçların gerçekten işlenmiş olduğuna kaç kişi inanıyor acaba?
Elde bulunan medya gücü sayesinde ve her şeyden önce geniş sağ tabandaki geleneksel CHP alerjisinin gereği olarak bu iddiaları az çok ciddiye alan bir kesim var tabii. Ama yine de insanları fazlaca saf yerine koymamak lazım. Görünen bir köye ulaşmak için kılavuza ihtiyaç duymaz hiç kimse. Yürür gider.
Milletin gördüğü “köy” şu: Ülkede yaşanan türlü türlü sıkıntıların çözülmesi için uğraşması beklenen temsilcilerimiz bunu yapmak yerine halkın teveccühünü kazanma istidadı taşıyan rakiplerini tasfiye etmekle uğraşıyorlar.
“Hayır, öyle değil. Ortada sahiden çok müthiş yolsuzluklar var” diyebilirsiniz ama milletin gördüğü şey farklı. “Yolsuzluk yaptılar, DEM Parti ile siyasi pazarlık yaptılar” suçlamaları komik geliyor insanlara.
Popüler bir cumhurbaşkanı adayının “yoldan çekilmesi” için sınırlar zorlanarak çaba gösterildiğine inanılıyor.
İmamoğlu’nun üniversite diplomasını iptal etmenin sonucu ne? Cumhurbaşkanı adayı olamaması.
Anayasaya göre bir kişinin cumhurbaşkanı seçilebilmesi için kırk yaşını doldurmuş ve yükseköğrenim yapmış olması gerekiyor.
Nitekim Erdoğan’ın diplomasıyla ilgili spekülasyonlar da cumhurbaşkanı adaylığı söz konusu olduğunda gündeme getirilmişti.
Yolsuzluk iddiaları da her zaman herkes için konuşulur ama ispatlanması da zordur, neyin yolsuzluk neyin hırsızlık sayılması gerektiğine dair bir netlik de yoktur. Hatta “Her yolsuzluk hırsızlık değildir” mealinde “fetva” bile vardır. Biraz da bunun sonucu olarak kamuoyunun bu konuda özel bir hassasiyeti olduğu da söylenemez zaten.
İmamoğlu ve arkadaşlarına yöneltilen “DEM Parti ile siyasi pazarlık yapma” suçlamasına gelince… Eğer bu bir suç sayılacaksa bu suçtan cezalandırılması gereken siyasetçiler listesinde CHP’liler pek ön sıralarda olmayacaklardır herhalde.
Nereden bakarsın bakın, vatandaşın inandırıcı bulmadığı ve siyasi maksatla ortaya atıldığını düşündüğü suçlamalar bunlar.
Bu suçlamalarla hapse attığınız ve halkın gözünden düşeceğini beklediğiniz siyasetçinin tam aksine popülerliğinin ve toplumdaki desteğinin gözle görülür derecede artmış olması bunun sonucu. Hapisteki Ekrem İmamoğlu’nun siyasi gücü dışardayken sahip olduğundan çok daha fazla bugün. Çünkü vatandaş, açıkça ifade edelim, seçimi kazanabileceği görülen bir adayın iktidar eliyle tasfiye edilmek istendiğine inanıyor.
Doğal olarak da bunun çok büyük bir haksızlık olduğunu düşünüyor. “İmamoğlu protestoları”na katılan gençlerin yalnızca yüzde 11’inin İmamoğlu için buraya geldim demiş olması, CHP mitingine katılanların yüzde ellisinin bu partiye oy vereceğini söylemesi ateşlenen siyahın ters teptiğini gösteriyor. Söz konusu operasyon İmamoğlu’nu ve CHP’yi güçlendirmiş, iktidar partilerini zayıflatmış bulunuyor. Garip ama gerçek…
Anketlerde de bunu görüyorsunuz, sokakta da bunu görüyorsunuz.
Öyle olmasına öyle ama şairin dediği gibi “Ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında.”
Galiba bir tek Bahçeli bunun farkında.
Cumhur ittifakı ortağı MHP lideri şunu söyledi önceki gün: “Ekrem İmamoğlu'yla ilgili mahkeme süreçlerinin ivedilikle görüşülüp karara bağlanması gerekmektedir. Ekrem İmamoğlu suçsuzca beraatı, değilse tecziyesi maşeri vicdana muvafık halde mutlaka ve olabilecek en kısa sürede temin edilmelidir.”
CHP yönetimine yönelik suçlama ve eleştirilerden oluşan uzun bir metnin içine yerleştirilmiş olması hasebiyle dışarıdan bakıldığında kolayca anlaşılamasa da siyasetin kodlarına aşina olanlar için anlamı çok açık, muhatabı belli ve doğrudan bir mesaj bu.
Bu mesajdaki “maşeri vicdan” (toplum vicdanı) vurgusu ise İmamoğlu’na yöneltilen suçlamaları vatandaşın inandırıcı bulmadığı, siyasi bir operasyon olarak gördüğü tespitinin ifadesi.
Bahçeli’nin mesajı siyasi değeri çok yüksek bir “uyarı” mahiyetinde. Ortağının bu uyarı doğrultusunda bir manevraya girişmesini bekliyor mu peki? Bilmiyorum ama eğer bu olmazsa siyasetin ufkunda bir uzlaşı ve normalleşme tablosundan ziyade kaotik bir ortam bizi bekliyor demektir.