İşte İsrail’in şeytani planı

Bercan Tutar

Rusya ile stratejik ortaklığa doğru ilerleyen ABD'nin Ukrayna krizinden dolayı Avrupa ile köprüleri attığı hengâmede dünyanın dikkati yeniden Suriye'ye çevrildi. 8 Aralık 2024'teki halk devrimiyle 61 yıllık Baas zulmünden kurtulan Suriye'de ortalık yine karıştı.
6 Mart'ta Lazkiye ve Tartus'ta başlayan provokatif olaylarda şimdiye kadar 700'ü aşkın sivil ile aralarında eski Baas kalıntıları ve yeni yönetimden askerlerin de bulunduğu bini aşkın kişi öldü.
Avrupa ve BM olayları "Alevi azınlığa karşı katliam" şeklinde manipüle ederken ABD ve Rusya gelişmeleri görüşmek için BM Güvenlik Konseyi'ni acil toplantıya çağırdı. Suriye'deki Alevilerin, Dürzilerin ve Kürtlerin hamisi kesilen İsrail ise Şam'a ültimatom üstüne ültimatom yağdırıyor.
Şam'a efelenen İsrail'in hedefi, Türkiye'nin bölge ülkeleri üzerinden yürüttüğü yoğun diplomasi ile Suriye'nin birliği ve bütünlüğünü koruyacak hamlelerini baltalamak. PKK'nın silah bırakıp kendini feshedeceği yeni dönemde Türkiye'nin Kürtlerle birlikte bölgede elde edeceği yeni stratejik kazanımları şimdiden akamete uğratmak.

***

İşte tam da burada ABD Başkanı Donald Trump'ın Suriye'deki devrimden sonra Türkiye'yi övdüğü süreçte Rusya lideri Vladimir Putin'in belki de bugünkü gelişmelere dikkat çekmek üzere Esad'ın devrilmesiyle en büyük kazananın İsrail olduğuna yönelik yarı uyarı niteliğindeki tespitini hatırla(t)manın zamanıdır.
20 Aralık 2024'teki konuşmasında Putin, Türkiye'yi de takdir etmişti fakat reel-politik manzaradan Siyonist rejimin bölgesel hedeflerini gerçekleştirmede önemli avantajlar elde ettiğinin altını çizmişti. Putin haklı çıkıyor. Çünkü İsrail, ABD ve Rusya arasındaki yeni uzlaşı döneminin de verdiği cesaretle Suriye'yi işgal, parçalama ve Lübnanlaştırma projesinin kapılarını sonuna kadar aralamış görünüyor.
Aslında her şey İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun 1986'da yazdığı "Terörizm: Batı Nasıl Kazanabilir" kitabına göre ilerliyor. Aynı Netanyahu bırakın 40 yıl öncesini daha bir yıl önce BM kürsüsünden de aynı şeyleri tekrar haykırmıştı. Eylül 2024'te BM Genel Kurulu'na gözden geçirilmiş yeni bir Ortadoğu haritası sunan Netanyahu, Kürtlerin bölgedeki kritik rolünün altını çizmişti. Bölgede sınırların ve rejimlerin değişmesi gerektiğini belirtmişti.

***

7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze, Batı Şeria, Lübnan, İran, Suriye ve Yemen'e yönelik saldırılarını devam ettiren Netanyahu 40 yıl önce yazdıklarını günümüzde teker teker hayata geçireceğini söylüyor. Suriye konusunda da dünyaya meydan okuyor. Golan Tepeleri'ndeki işgali Şam kapılarına dayandıran İsrail bir yandan da Alevi ve Dürzi Askeri Konseyleri kurdurtarak, yeni Suriye'yi şimdiden de facto olarak parçalıyor.
Amaç, Şam'daki yeni yönetimi daha ayağa kalkmadan felç etmek. Tartus ve Lazkiye'de bir Nusayri özerk bölgesiyle Suriye yönetiminin Akdeniz'e çıkışını kapatmak istiyor. Bu hamlenin, Türkiye'nin yeni Suriye ile imzalayacağı muhtemel deniz yetki anlaşmalarını ve Doğu Akdeniz'deki yeni açılımlarımızı baltalamaya yönelik olduğunu herkes biliyor. Özerk Dürzi bölgesiyle de Şam'ın Ürdün ile temasını yok edecek. Böylece Ürdün üzerinden olası bir direnişi ortadan kaldırmayı planlıyor.
YPG denetimindeki Haseke, Rakka ve Deyrizor üçgenindeki bölgeyi de Şam'ın denetiminden uzak tutarak Suriye'nin Irak ile ilişkisini ipotek altına alacak ve kendisi böylece doğrudan Irak'a nüfuz edebilecek. İsrail'in Türkiye'yi durdurmaya endeksli yeni Suriye'si işte bu! Denizle ve komşularıyla teması yok edilmiş, tamamen kuşatılmış, özerk yapılarla parçalanmış, ordusu çökertilmiş ve jeopolitik açıdan yamalı bohçadan farksız küçük bir kara devletçiği...