Kaos Çağı ya da Tarife Savaşları: Küresel Ticaret Düzeni Nereye?

Trump, 02 Nisan'da bir "Kurtuluş Günü" politikası olarak sunduğu "Tarife Şovu"yla dünya ekonomisinin temelini oluşturan eski kuralları ve kesinlikleri sadece on günde yıktı. Bunların yerine olağanüstü seviyede bir belirsizlik ve karmaşa getirdi.

Geçtiğimiz hafta dünya,Trump’ın Tarife Şovu’yla ve sonrasında Çin’in bu şova karşılık vermesiyle adeta bir Tarifeler Savaşı’na dönüşen ekonomik kırılmayla çalkalandı.

9 Nisan'da, Başkan Donald Trump, finans piyasalarındaki çöküşün ardından bütünüyle mantıksız ve yıkıcı olan gümrük tarifelerini 90 gün ertelediğinde, Amerikan hisse senetlerinin S&P 500 endeksi %9,5 arttı. Bu, yaklaşık 17 yılın en hızlı günlük artışıydı. Yatırımcıların o ana kadar dünya ekonomisi için öngördüğü en karanlık senaryolar artık pek olası değil. Başkan'ın görev süresi boyunca piyasa düşüşlerine ilişkin tolere edebileceği bir sınırın var olduğu görüldü. Trump'ın bir hafta önce "karşılıklılık" ilkesine dayalı olarak açıkladığı tarifelerin ardından gelen kaostan sonra, bu, dünya için küçümsenmeyecek bir teselli kaynağı.

Ancak felaketten kurtulmuş olmanın verdiği teselliyi çok da büyük bir talih gibi görmemek gerek. Trump'ın küresel ticarette yarattığı şokun boyutu, şu haliyle bile, tarihte yaşanan hiçbir şoka benzemiyor. Amerika'nın yarım yüzyılı aşkın bir süre boyunca inşa ettiği istikrarlı ticaret düzenini, kararların sosyal medyadan paylaşıldığı ve danışmanların bile bir sonraki adımın ne olacağını bilmediği keyfi ve kaprisli bir politik savruluşla değiştirdi. Bu haliyle dünyanın ikinci büyük ekonomisi olan Çin ile olağanüstü bir ticaret savaşı içinde.

Son birkaç gündür inişli çıkışlı bir tempodayız. Ancak birkaç şey netleşmiş görünüyor: Birincisi, tarife gösterisinin tek bir kahramanı var: Trump. Kendi kaprislerinin ve keyfiliğinin ötesinde bir gümrük vergisi stratejisi yok. İkincisi, Trump şimdilik frene basmış olsa da bu, tarife şovunun bittiği anlamına gelmiyor. Amerika hala Çin ile acımasız bir misilleme tarife savaşında. İki ülkenin birbirlerine uyguladığı gümrük vergileri sırasıyla %145 ve %84 ve ne Trump ne de Çin Devlet Başkanı Şi Cinping geri adım atarak itibar kaybetmek istiyor.

Gelinen noktada Trump’ın yeni tarife politikasıyla bütün yatırımcılar ve şirketler sıkıntıya sokuldu. Küresel piyasalar Trump'ın 02 Nisan’daki gümrük vergisi duyurusuyla çöktü. S&P 500 yaklaşık %15 düştü. Uzun vadeli Hazine tahvilleri, hedge fonları kaldıraçlı pozisyonlarını tasfiye etmek zorunda kaldıkça el değiştirdi. Güvenli bir liman olması gereken dolar düştü. Trump yönetiminin gümrük vergilerini ertelemesinden sonra, borsalar bu kez baş döndürücü bir tırmanış yaşadı. Nvidia'nın değeri, günün en düşük ve en yüksek seviyeleri arasında 430 milyar doların üzerinde dalgalandı.

Ancak gümrük vergilerinin durdurulmasından sonra bile Hazine tahvil getirileri yüksek kalmaya devam ediyor. Küresel hisse senetleri, Şubat ayındaki zirvelerinin %11 altında. Trump, Ocak ayından bu yana Amerika'nın ortalama gümrük vergisini %25'in üzerine çıkardı ve ilaç ithalatı da dahil olmak üzere daha fazla vergi koyma vaadinde bulundu. Trump’ın danışmanları, gümrük vergilerinin ekonomiye verebileceği zarar konusunda dudak uçuklatan bir kayıtsızlık sergiliyor. Onlara göre, gümrük vergilerinin faturasını yabancılar ödüyor ve piyasa düşüşleri yalnızca zengin yatırımcılara zarar veriyor. Hâlbuki doların düşüşü, gümrük vergilerinin Amerikan tüketici fiyatlarının artmasına ve hanelerin gerçek gelirlerinin düşmesine neden oluyor. Amerika'da üretilen mallar da dahil olmak üzere tüketici harcamalarına gelen domino etkisi, oynak hisse senetlerinin yarattığı güvensizlik dalgasıyla daha da ağırlaşacak gibi görünüyor.

Dışarıdan bakıldığında Donald Trump'ın ekonomik danışmanları arasındaki büyük bir bölünme var gibi görünüyor. Kabaca, Hazine Bakanı Scott Bessent'in liderliğindeki "duraklama ve müzakere etme" yanlıları ile Danışman Peter Navarro gibi sertlik yanlıları.

Diğer taraftan Trump’ın Tarife Savaşları, sermaye harcamalarına da darbe vurulacak. Firmalar uzun vadeli yatırımlarını planlayabilmek için küresel ticaret kurallarının istikrarlı bir şekilde kalacağından emin olmak isterler. Çin'in 2001 yılında Dünya Ticaret Örgütü'ne (WTO) katılması ticarette bir patlamaya yol açmış olsa da, Amerika ile ticaret engelleri çok ciddi ölçüde azalmadı. Ama bunun yerine, işletmeler bir ticaret savaşı olmayacağına dair güven kazandılar.

Trump şimdi bu güven etkisini hem Amerika hem de ticaret ortakları için tersine çevirdi. Özellikle de Trump’ın yeni yüksek tarife politikası, (kendi ilk döneminde imzaladığı anlaşmalar da dahil olmak üzere) geçmiş ticaret anlaşmalarını hiçe saydığı için.

Aynı anda tüm dünya ile savaş!

Amerika hala hemen tüm ülkelere %10'luk bir gümrük vergisi uyguluyor, ki bu kendi başına dramatik bir artış. Trump kendisiyle konuşmak için sıraya giren düzinelerce ülkeyle yaptığı müzakerelerde büyük anlaşmalar vaat etse de yüksek vergilerin imalat sektörünün Amerika'ya geri dönmesini sağlamak için güçlü bir silah olduğuna dair uzun zamandır sahip olduğu inancını koruyor.

Trump'ın 90 günlük erteleme süresinde gerçekten neyi başarmak istediği hala belirsiz: Görünürdeki iki hedef, “diğer ülkelerden tarife indirim tavizleri koparmak” ve “üretim süreçlerini Amerika’ya geri çekmek”. Ama bu iki hedef birbirleriyle çelişiyor. Zira diğer ülkeler Amerika’ya uyguladıkları tarifeleri düşürürlerse, o zaman üretim süreçleri Amerika’ya geri çekilemeyecek. Şirketler gerçekten de üretimlerini Amerika'ya geri getirmeye ikna edilecekse, Amerika'nın gümrük tarifelerinin yüksek kalması gerekecek. Ancak tarifeler yüksek kalırsa, o zaman diğer ülkelerin büyük tavizler vermesi için ne tür teşvikler olacak? Diğer taraftan Amerika’nın ticaret ortağı olan ülkeler Trump’ın korumacılığa bağlı olduğundan emin olurlarsa, neden taviz versinler ki? Trump'ın bulanık inançları ve bunların içerdiği çelişkiler, ekibinin başlatmak üzere olduğu birçok ikili müzakerenin üzerinde bir tehdit olarak asılı kalacak. Ayrıca tüm tarifeler geri çekilse bile, "Kurtuluş Günü" anısı tedarik zinciri kuran herhangi bir şirketin zihninde kalacaktır.

Her hâlükârda, Trump Çin ile geri adım atması zor olabilecek açık bir çatışmanın içine girdi. 10 Nisan itibariyle Amerika'nın Çin ithalatına uyguladığı yeni tarife %125'e; Çin'in misilleme dahil Amerika’ya uyguladığı vergiler %84'e ulaştı. Bu tarifeler, dünyanın en büyük iki ekonomisi, iki süper gücü, arasındaki mal ticaretini mahvetmeye yetecek kadar yüksek.

Trump, "Çin bir anlaşma yapmak istiyor" diyor. Ancak, Amerika'nın diğer müttefikleriyle olduğu gibi, böyle bir anlaşmanın ne olabileceğini yalnızca kendisi biliyor. On yıldan uzun süredir Batı'da Çin'in ticaret yaklaşımına yönelik şikayetler eksik değil. Çin, uzun zamandır en azından DTÖ'nün ruhunu ihlal ediyor. İhracatçıların şeffaf olmayan bir sübvansiyon sistemi ve devlet destekli bir finans akışı tarafından desteklendiği devlet kapitalizmi modelinin, şeffaf, kurallara dayalı bir düzenle uyuşması hayli zor. Ayrıca Çin'in üretim fazlaları kısmen kendi tüketiminin çok düşük olması nedeniyle bu kadar büyük. Bunların hiçbiri Amerika'yı toplamda daha fakir yapmıyor, ancak bu, Çin ile ticaretin adil olarak algılanmadığı anlamına geliyor. Özellikle de Çin tarafından yerinden edilen işçiler tarafından.

Süper güç hesaplaşması

Yine de bu sorunlara yaklaşmanın doğru yolu, yıkıcı ve öngörülemez bir gümrük vergisi savaşı değildi. Her iki tarafın gümrük vergileri de derin ekonomik zararlara yol açacak; ayrıca askeri bir hesaplaşma riskini de artırabilir. Amerika için daha umut verici bir yol, müttefiklerini Çin'le olan ticaret ilişkilerini değiştirmeye zorlayacak kadar büyük bir serbest ticaret bloğuna çekmekti. Trump'ın ilk döneminde çöpe attığı bir ticaret anlaşması olan Trans-Pasifik Ortaklığı'nın arkasındaki strateji aslında buydu. Hazine Bakanı Scott Bessent, müttefiklerle bir ticaret anlaşması yapmaktan ve Çin'e "bir grup olarak" yaklaşmaktan bahsediyor. Ancak şimdi müttefiklerini zorbalıkla sindirdiği ve geçmiş anlaşmaları çöpe attığı için Amerika’nın müttefiklerinin güvenini yeniden tesis etmesi ve onları tekrar işbirliğine ikna etmesi hayli zor olacak.

İşte bu, Trump'ın pervasız gündeminin ne kadar dar görüşlü olduğunun bir göstergesi. Trump, dünya ekonomisinin temelini oluşturan eski kuralları ve kesinlikleri sadece on günde yıktı. Bunların yerine olağanüstü seviyede bir belirsizlik ve karmaşa getirdi. Kaosun bir kısmı şimdilik yatışmış olabilir. Ancak kaybedileni yeniden inşa etmek çok uzun zaman alacak.


Bu yazı The Economist'te 10 Nisan 2025'te "Trump’s incoherent trade policy will do lasting damage" başlığıyla yayınlandı. Çeviride editoryal düzenleme yapılmıştır.

Kaynak:dunyasiyaseti

DÜŞÜNCE - YORUM - ANALİZ Haberleri

Hiçlik ve Utanç Yüzyılı
Cevap “Zorunlu Eğitimin Süresi Çok Fazla”, Fakat “Soru(n) Ne?”
Ahmet Davutoğlu yazdı: Trump’ın eski dünya düzeni
Boykotun psikolojisi üzerine: Zincirleme boykot
ABD Milliyetçi ve Otoriter Bir Avrupa İstiyor!